|
Tadımızı kaçıracak uzunlukta cümleler

Kadim silsilelerin eteklerine

tutunmuş insanların bile "zamanın gereklerine uymak"tan dem vurduğu

bir tuhaf devirdeyiz.

Makro ölçekte her değerli "şey"in tüketilmekte olduğu, bunun herkesçe

bilindiği ve buna karşılık mikro ölçekte hiçbir şeyin muhakeme ve imtihan mevzuu edilmediği bir hayat yaşıyoruz.

Bizimkine hiç benzemeyen, yalın yaşayan, biriktirmeyen, hayati olmayanı tüketmeyen, başkasının hukukunu çiğnemeyen, teslimiyetini hiç kaybetmeyen, sadece inandığıyla meşgul olan, vakti bir tüketim nesnesi gibi görmeyen, zenginliğinde yoksulluğunu yoksulluğunda zenginliğini yitirmeyen, her canı aziz, her anı mukaddes, her olanı mübarek her yaşadığını mukadder bilen, her yaptığının hesabını vereceğinin şuurunda bir topluluğun hayat verdiği ve hayat bulduğu bir değerler sistemini, buna hiç benzemeyen bir yaşama biçimi, bambaşka bir hüviyet, tamamen farklı bir halet-i ruhiye ile hiç sorgulamadan üstümüzde taşıyabildiğimizi, kendimize en az modernlik kadar kendimize yakıştırabildiğimizi düşündüğümüz, düşünebildiğimiz bir zamandayız.

Bırakınız asırlar öncesini, on yıl önce, yirmi yıl önce hayatımızda olmayan şeyleri bugün birer hayati ihtiyaç, birer adı konmamış bağımlılık olarak içimize çekerken, bir an için durup ne yaptığını, nereye doğru yürüdüğünü, neye dönüştüğünü kendine sormayan hafızasız, meselesiz, mesuliyetsiz kalmış insanlarız.

Zembereğinden boşanmış, kayıtlarından kopmuş, ölçülerini unutmuş ve sadece dünyadan ibaret kalmış bir dünyanın sel olup önüne kattığı, sürüp kıyılarımıza getirdiği her türedi şeyi akıl almaz bir ihtirasla hayatımıza katarken; içimizi zaten tek bir zerrelik boşluk bırakmayacak kadar doldurmuş olması gereken şaşmaz bir hakikati parça parça içimizden çıkardığımızı göremeyecek bir körleşmenin elinde tutsağız.

Her şeyin bir oyuna ve eğlenceye dönüştürüldüğü, yaşıyor olmanın tek gayesinin hoşça vakit geçirmek sayıldığı, her insanın evine insanlara haşa bir tanrı gibi baktığı bir pencere açtığı, her insanın elindeki kıt imkanlarla kendi adına sanal tapınaklar inşa ettiği cilalı tükeniş devrinin kendi benliğiyle malul aymazlarıyız.

"Ben yaptım oldu" çığırtkanlığının dünyanın en yaygın ideolojisine dönüştüğü, gerçeğin şaibeli fabrikalarda üretilip demonte halde satışa sunulduğu, yanlış parçaları birleştirerek de bir doğru ortaya çıkarılabileceğine rahatlıkla inanıldığı, çapsızlığın savunulabilir, yüzeyselliğin havası atılabilir, kifayetsizliğin vitrinlerin baş köşesine konumlandırılabildiği bir yüzsüzleşme kültürünün gönüllü ya da gönülsüz vatandaşlarıyız.

İddiamız boyumuzdan büyük, aynaları kaldırılmış duvarların en havalı, en yakışıklı, en kahraman kahramanlarıyız!

Dünyayı kurtarma filmini sürekli vizyonda tutarak kendi kurtuluşumuzu hiç gelmeyecek zamanlara öteliyoruz.

Kendi hiç olmamışların, olma yoluna hiç girmemişlerin, olmaya hiç ihtiyaç duymamışların, bırakınız küreyi, zerreyi oldurduğu hiç görülmüş müdür?

Gelip geçen asırlar boyunca, Hakka teslim olmayan ve fakat hakikati teslim alarak kendi gaflet ve heveslerine uydurmaya çalışanların, zillete düçar olmak dışında bir şey elde ettiklerine şahit olunmuş mudur?

11 yıl önce
Tadımızı kaçıracak uzunlukta cümleler
Bu başarı hepimizin
Bin Kayrevan’dan bir Kayrevan’a
Herkeste bir ‘ben’ var, bir de ‘gerçeklik’…
Yatırım grevi
Gölge oyunu...