|
Demokrasi tekeli kırıldı

Mısır"da meydanları yezidvari bir gaddarlık nöbeti sonrası kana bulayan eli kanlı diktatör, vicdanın ipini çözüverdi o sabah. Muktedir benim dedi, halk benim, devlet ben, son sözü söyleyen, öldüren, yer-gök ben, batı ben, doğu ben, yani "tanrı" benim dedi.

Apoletlerindeki yaldızlı parıltının yüzündeki haki karartıyı gizlemeye yetmediği bir anda Adeviyye Meydanı"nda tutuşturulan iman ateşine uzattı kurumaya yüz tutmuş ellerini… Tebbet ye da!

Başvurulan zalimlik o sabaha kadar bir olasılık düzeyinde telakki edile gelse de kimse tarafından iki binden fazla insanın sadece birkaç saat içinde bu denli vahşi bir şekilde katledilebileceği öngörülemezdi. Direniş kamplarının artık boşaltılması gerektiği uyarıları yapılırken, "masumene adımları haiz" aşamalı bir plan basına sızdırıldı. General "plan bozuldu" dedi; sızıntıya uğramayan yeni plan, yine bir sabah vakti, zalimlere yakışır bir soğukkanlılıkla hayata geçirildi.

Tuz yürüyüşünün, Tiananmen"in, Montgomery otobüs boykotunun ve benzeri birçok pasif direniş hareketinin yanında, dünyanın vicdanını doğrultan hareketler listesinde kendisine yer bulabilecek olan Adeviyye direnişi, Mısır tarihinin en kanlı katliamlarından birine muhatap oldu. Sayıları dahi netleştirilemedi kayıpların. Onlar Adem"e, Habil"e, İbrahim"e, Musa"ya ve Hüseyin"e; zalimler İblise, Kabil"e, Nemrut"a, firavuna ve Yezid"e göz kırptı.

Ve geçen bir haftada, direnişin direncini kırmak adına silahlar sık sık ve yeniden sahnedeki yerini aldı, ölümler sürdü. İçeride giderek acizleşen ve yalnızlaşan darbe yönetimi yaşanan kaosun ardından sadra şifa olur niyetiyle kısa vadeli iptidai çabalarla hem büyük çaplı katliamın üzerini örtme hem de İhvan"ı bir kez daha sindirme yoluna gitti.

Müslüman Kardeşler üyelerine yönelik cadı avı yoğunlaştırıldı. Evler basıldı, hatta ateşe verildi. Saatler içinde aralarında İhvan mürşidi Muhammed el Bedii"nin de bulunduğu onlarca kişi gözaltına alındı. Kadim coğrafyanın en kudretli İslami hareketinin lider kadrosunu tutuklayan ve 1954 senaryosunu yeniden sahneye koymaya çalışan yönetim belli ki, İhvan"ın sahip olduğu özgün karakterinden uzaklaşarak silahlı bir mücadeleye doğru evrilmesini ümit etmekte.

***

Bu süreçte tüm sivilliğiyle Batı"nın ezberini bozan İhvan demokrasisinin, İslami hareketleri militarist bir ideolojiye indirgeyen Batı"nın demokrasi tekelini de böylelikle kırmış olduğu söylenebilir. Hem ABD hem de AB"nin yaşanan büyük katliamın ardından tutum birliği içine girerek, bir çağrı merkezi sıkıcılığında "ilişkilerin acilen gözden geçirileceği" savını tekrarlaması neresinden bakarsak bakalım bir değerler dizisi çöküşü ve ikiyüzlülük anlamına gelmektedir.

Bugünün dünyasında demokrasi, sistemin büyük güçlerinin taleplerine uymak, çizilen çerçevede hareket etmek ve boyun eğmekten ibaret... Ve artık herkesçe malum olan, Batı"nı İslam coğrafyasında bir demokrasi tecrübesine keyfiyet dâhilinde yaklaştığı gerçeğidir. Batılı siyaset yapıcılar Müslüman kitlelerin rasyonel düşünce ve makul eylem ortaya koyabilme kapasitesine inanmadığı gibi, onların barışçıl, demokratik ve toplumun tüm katmanlarını kuşatan bir siyasi yaşam şeklini seçme taleplerine de itibar etmemektedir. Yıllarca demokrasi adına bölgeyi yangın yerine çeviren Batılı yönetimlerin, taze demokratik tecrübeleri ellerinden alınmış insanların sivil tepkisine olan kayıtsızlığı, yine bu yönetimlerin demokrasiler arası kurdukları hiyerarşiyi aşikâr etmekte… Bu hiyerarşik düzende demokrasinin İran için en az Batı tecrübesi kadar şart olduğu ama Suudi Arabistan için pek tabi gereksiz olabileceği söylenebilir.

***

Yaşanan kaotik süreçte Türkiye''nin tarafgir tutumu bir başka tartışma konusu. Türkiye''nin yaşananları değerler üzerinden yorumlaması, kısa vadeli ve içe kapalı politika üreticilerinin tepkisini çekmiş durumda. Ancak katı reel politiğin yerine vicdanı seçen Türkiye''nin sahip olduğu retorikle, Mısır"ın ve Ortadoğu"nun bütününün girdiği kıyam evresinin kaybedeni olacağını düşünmek, demokrasinin yerine güç, güvenlik ve hegemonyayı seçen Batılı devletlerin bencil ve pervasız otoriteryanizmine bir boyun eğiş göstergesidir. Bağdat"ı, Halep"i, Kahire"yi saran ateşin, katı ve köşeli bir ulus-devlet tasavvurundan uyanmış coğrafyanın çocuklarının kelimelerini kurutması değil, bilakis harlandırması beklenmelidir.

Yusuflar atıldıkları kuyudan şüphe yok dört başı mağrur çıkacaklardır. Zalimlere düşen ise eninde sonunda kendilerine yakışır bir çöküşle secde etmek olacaktır…

11 yıl önce
Demokrasi tekeli kırıldı
Ne olacak bu anne babaların hali?
Seçim sonrası ekonomide manzara nasıl?
Amerikan siyasetinin İsrail ‘trajedisi’
Jeopolitik sürpriz: ABD, Rusya ve İsrail nasıl anlaştı?
Nazlı seçmen günlerinde siyaset