İşler, atom reaktörleri, işler/yapma aylar geçer güneş doğarken/ve güneş doğarken hiç umut yok mu?/Umut, umut, umut/umut insanda. (Nazım Hikmet, Varşova, 12-14 Mart 1958).Ümîd “beşer”de değil, “insan”a dönüşebilen beşerde, “insan”da! Ümîd de “insan”a Allah''dan, Yaratıcı''dan gelir. Ümîdin kaynağı Allah''dandır. Ümîd''i Allah''dan alanlar; çevreleri için bir “ümîd reaktörü” olabilirler. Ümîd “insan”da, “insân-ı kâmil”dedir. İlâhî sevgiye erip kemâl yoluna girmiş olan “insan”a ümîd de Rabbi''nden
İşler, atom reaktörleri, işler/yapma aylar geçer güneş doğarken/ve güneş doğarken hiç umut yok mu?/Umut, umut, umut/umut insanda. (Nazım Hikmet, Varşova, 12-14 Mart 1958).
Ümîd “beşer”de değil, “insan”a dönüşebilen beşerde, “insan”da! Ümîd de “insan”a Allah''dan, Yaratıcı''dan gelir. Ümîdin kaynağı Allah''dandır. Ümîd''i Allah''dan alanlar; çevreleri için bir “ümîd reaktörü” olabilirler. Ümîd “insan”da, “insân-ı kâmil”dedir. İlâhî sevgiye erip kemâl yoluna girmiş olan “insan”a ümîd de Rabbi''nden gelir.
Nazım Hikmet, oniki yaşındayken “vatanın parçalanmış bağrı/bekliyor senden ümit” diyordu. (3 Temmuz 1913). Henüz Birinci Dünya Savaşı kopmamıştı. 7 Mart 1915''de Nazım Hikmet ondört yaşındaydı ve kopan savaş karşısında: “Yine Türkün Tarihi yaldızlı sahifeler yazacak!” diyordu. 1924''de ümîdi yön değiştirmişti: -Yarınki sınıfsız cemiyette her yeni doğan çocuk/Bulacak kendi maddesinde Lenin''in şuurunu. Nazım Hikmet, bu ümîdin gerçekleşmediğini ve gerçekleşmeyeceğini göremeden öldü. Lenin niçin “ümîd reaktörü” olamadı? Çünkü Yaratıcı''ya ümîd ile bağlanıp “kuvvet”ini ondan alan bir “ümîd reaktörü insanın” değil, Marx''ın etkisinde ve izinde idi. Bâtıl üzerine iyilik ağacı aşısı bugüne kadar aslâ tutmamıştır. Ümîd takvâdır ve ancak “Ehl-i Takvâ” olan Allah''dan alınır. (Allahümme ehl-et-takvâ v''el-mağfîre). Allah''ı seven ve ona ümit bağlayan, sevgi=ümid=îman kuvvetini o kaynaktan alır. (Lâ havle ve lâ kuvvete illâ billâh).
Allah''ın sevgi elçilerinin herbiri sevgi, ümîd, îman adını verdiğimiz takvâ = gerçek ümîdin gücüne insanlığı çağırırlar. Kendileri de sevginin gücüne sahiptirler ve insanlığa eksiksiz örnektirler. Yüce sevgilimiz ve Ehlibeyti; Arz''da Allah''ın Nuruna çağıran Nur mazharları oldular. (Nûr Âyeti). Hazret-i İsa da bu sevgi elçilerinden ve Ahmediyyet''den Nûr''a mazhar olanlardan idi.
“Lâ havle ve lâ kuvvete illâ billâh” bilincine sahip olan; Allah''dan ümîdini kesmez. Şerrin Arz''a hakim olmak için son hamleyi yapmaya hazırlandığı bu günlerde, Bâtıl''ın temelsiz olduğunu bilir ve “Nûh''un Gemisi”ni terketmez. (Ehlibeytim Nûhun gemisi hükmündedir - Yüce Sevgilimiz).
Bu gemi sevgiyle hareket eder, forsası yoktur, “Lâ ikrâhe fîd-dîn” ilkesi hâkimdir. Kehf Sûresi''nde Hızır Peygamber''in Mûsa''ya (AS) bildirdiğini hatırlayalım: Bu gemi; Allah; Arz''da Nûrunu tamamlayıncaya kadar, bâtıl ehline “delinmiş ve batmak üzere imiş” gibi gösterilir. “Lâ havle ve lâ kuvvete illâ billâh” bilincine sahip olmayanlar dehşete kapılıp derhal Tûfanın azgın dalgaları üzerine filika indirmeye ve Sefîne-i Nûh''u terketmeye kalkışırlar. Kaptanı sevenler gemiyi terketmezler, görünüşe aldanmazlar ve filika indirenlerin ardından - kıvrak bir oyun havası değil, Âşûra gecesinde Kerbelâ hüznünü hatırlatan hüzünlü ve ümitli bir ilâhî makamında - terennüm ederler: Güzel âşık, cevrimizi/çekemezsin demedim mi?/Bu bir rıza lokmasıdır/yiyemezsin demedim mi?
Ey Azîzan, tek gözlü korsan gemisinin görünüşdeki şa''şaasına aldanmayalım. Bu geminin kaptanı Nûh değildir. Sevgisizlik buzuluna çarpma rotasında seyrini izlemektedir. Bu gemiden gelen kaval seslerinin cazibesine kapılanlar filika indirip de Nuh''un gemisini terkederlerse, korsan gemisinin güvertesine çıktıkları anda, sevgisizlik buzuluna kürek çekmeleri için forsa yazılır ve zincire vurulurlar.
Hangi soydan ve boydan olursanız olun, hangi dili konuşursanız konuşun, Sefîne-i Nûh''u terk edip boşun-bâtılın gemisine tayfa yazılmayın insan kardeşler! Sefîne-i Nûh “delinmiş” görünür, delinmesine imkân yoktur, Boş''un, bâtılın gemisi sapasağlam görünür, sevgisizlik buzuluna olan rotasını değiştirmez, dümen kırmazsa, sonucu Titanic''den bed-ter olur. Ey Azîzan kızlarım ve oğullarım, sizlere söylüyorum, ey Azîzan gelinlerim ve damatlarım, sizler anlayın da Sefîne-i Nûh''dan indirdiğiniz talâk filikalarını geri çekin! Bu talâkda helâk vardır neûzubillâh! Sürüden ayrılmayın ki canavar sizi kapmasın! Allah''a emânet olun!
