Kara para, uyuşturucu, fuhuş: Bir “karanlık iktidar” alanı… Peki bunları kim örgütlüyor? Türkiye’de “Micro Epstein Adacıkları” kuruldu mu? Bu sefer “Mossad izi”nasıl ortaya çıkacak? Küresel olağanüstü hal var: Bütün silahlar ateşleniyor.

04:0023/12/2025, Salı
G: 23/12/2025, Salı
İbrahim Karagül

Libya, Pakistan ile 4 buçuk milyar dolarlık askeri anlaşma imzaladı. Ülkenin büyük bölümünü kontrol eden Halife Hafter yönetimi ile Pakistan arasındaki anlaşma, Libya Silahlı Kuvvetleri’nin yeniden kurulması için gereken ihtiyaçları kapsıyor. Bu anlaşma, Türkiye ile Hafter yönetimini arasındaki ilişkilerin yoğunlaştığı, Türkiye ile Pakistan’ın tam bir askeri entegrasyona gittiği, Hint Okyanusu’ndan Akdeniz’e uzanan “denizlerde güç birliği” tezi ile uyumlu ve muhtemelen de bunun sonucu. TÜRKİYE-LİBYA-PAKİSTAN:

Libya, Pakistan ile 4 buçuk milyar dolarlık askeri anlaşma imzaladı. Ülkenin büyük bölümünü kontrol eden Halife Hafter yönetimi ile Pakistan arasındaki anlaşma, Libya Silahlı Kuvvetleri’nin yeniden kurulması için gereken ihtiyaçları kapsıyor.

Bu anlaşma, Türkiye ile Hafter yönetimini arasındaki ilişkilerin yoğunlaştığı, Türkiye ile Pakistan’ın tam bir askeri entegrasyona gittiği, Hint Okyanusu’ndan Akdeniz’e uzanan “denizlerde güç birliği” tezi ile uyumlu ve muhtemelen de bunun sonucu.


TÜRKİYE-LİBYA-PAKİSTAN: AKDENİZ-HİNT OKYANUSU VE İSRAİL’İN HEZEYANLARI.

Nitekim İsrail’in hemen her gün servis etiği “Türkiye korkusu” içeren yayınları ve siyasi söylemlerine aynı gün bir yenisi eklendi: “Türkiye ile Pakistan arasında, Doğu Akdeniz’den Hint Okyanusu’na uzanan yeni jeopolitik denge, İsrail’in denizlerdeki varlığını tehdit ediyor” denildi.

Bu yazının amacı İsrail’in güvenlik hezeyanları değil. Türkiye-Pakistan-Libya arasında ise “olması gerekenler” oluyor ve çok daha fazlası olmalı. Nükleer denizaltıları konuştuğumuz, uçak gemileri imal ettiğimiz, füze teknolojisinde “kıtalar”ı konuştuğumuz bir dönemde, Türkiye’nin jeopolitik aklı sadece İsrail’in değil, bütün Batı’nın ve Doğu’nun tartıştığı bir gerçek.


BÜTÜN SİLAHLARI ELDE ET. BÜTÜN SİLAHLARI KULLAN.
VE ORTADOĞU’DA ABD SONRASINA HAZIRLAN.

Çok daha fazlası konuşulacak. Akdeniz’den Hint Okyanusu’na, Kızıldeniz’den Basra Körfezi’ne, Hazar’dan Adriyatik’e kadar, denizlerdeki güç alanımız hızla genişleyecek. İsrail ve Yunanistan’ın “Türkiye’yi Ege kıyılarına hapsetme” tezi ve hazırlığı, okyanuslara ulaşmaya başlayan bir ülkeyi durdurmaya yetmeyecek.

Bütün bunları çok daha geniş, küresel ölçekte güç hareketliliği ile birlikte görmek zorundayız.

ABD’nin kendi bölgesine yoğunlaştığı, Asya-Pasifik’te ABD-Çin restleşmesinin tırmandığı, ABD-Avrupa ilişkilerinin yeniden tanımlandığı, Avrupa-Rusya savaşının Ukrayna sonrası cepheleri açmaya doğru gittiği, Ortadoğu’da “ABD sonrası”nın tartışmaya açıldığı bir dönemde, bütün güçler ve ülkeler ellerindeki bütün silahları kullanmanın, mümkün olan bütün silahları elde etmenin peşinde.


İSTİHBARAT SAVAŞLARI, DİJİTAL SİLAHLANMA VE ÜLKELERİ FELÇ ETME…

Bu da, bir “olağanüstü hal”in yaklaşmakta olduğunun işareti. Herkes silah stoklarını kontrol ediyor, savunma araçlarını yeniliyor, düşman ve tehdit kavramlarını yeniden tanımlıyor, “müttefik ve ortak”larını yeniden belirliyor.

Bir günlük gecikme bile ülkelerin imhasına yol açabilecek bir zaman bu. Belki de “küresel olağanüstü hal”in bir gün öncesi…

Böyle bir dönemde istihbarat savaşları inanılmaz ölçüde yoğunlaştı. Soğuk Savaş dönemi yöntemlerinin çok ötesinde, istihbarat tarihini değiştirecek yenilikler devreye sokuldu.

Dijital dünya, sosyal medya araçları çokuluslu medya yapılanmaları “en etkili silahlardan biri” olarak devreye alındı.

Önceleri liderlere, yönetimlere, siyasi kadrolara yönelen ancak “rejim değiştirme” çerçevesinde kalan yöntemler şimdilerde, ülkelerin iktidar alanlarını kontrol edenlerin rehin alınmasına, küresel olağanüstü halde o ülkenin felç edilmesine yöneldi. Rejim değiştirmekten çok ülkelerin imhasına yöneldi.


KARA PARA, KUMAR, UYUŞTURUCU: BİR KARANLIK İKTİDAR ALANI.
KİMLER ÖRGÜTLÜYOR?

Öyle ki; siyasi iktidar, askeri varlık, silah gücü, toplumsal dayanışma gibi, ülkeleri ayakta tutan meşru iktidar alanlarına bir karanlık iktidar yolu daha eklendi.

Kumar, uyuşturucu, fuhuş bireysel olmaktan çıkıp örgütsel bir kategoriye geçti ve en yoğun istihbarat yapılanmalarından biri bu alanlara yöneldi.

Bir ülkenin savunma varlığına yönelik çalışmalar ne kadar yoğunlaşmışsa, devlet iktidar alanlarını kontrol eden kadrolara yönelik saldırılar da o kadar yoğunlaştı.

Bu alanda örgütlenmeler, ülkeler için bir iç tehdit olduğu kadar bir dış tehdit haline geldi. Nitekim doğrudan yabancı ülke istihbarat yapılarının kurduğu ve yönettiği örgütler neredeyse ülkenin iktidar alanını paylaşan yapılar haline geldi.


TÜRKİYE İÇİNDE BAŞKA SİLAHLAR KEŞFETTİLER. BELİRLENMESİ DAHA ZOR, YÖNETİLMESİ DAHA KOLAY.

Bu ülkeler daha önce terör örgütleri kuruyordu. Hedef ülkeye saldırtıyor ve o ülkeyi kontrol edilebilir hale getiriyordu. Bu yöntem eskidi, başarılı sonuçlar vermez oldu.

Sonra terör örgütlerinin yerine ülkeleri kullanmaya başladılar. Mesela İsrail’in Kıbrıs Rum Kesimi’ni ve Yunanistan’ı Türkiye’ye karşı kullanması gibi. Bu “dışarıdan müdahale” elbette ilgili ülkenin başka yöntemler geliştirmesine yol açıyor ve sınırlı kalıyordu.

Öyleyse “içeriden yöntemler” denenmeliydi. Uzun zamandır, cemaat adı altında örgütlenmiş bazı yapıları, etnik çevreleri, medya gruplarını içeriden ateşlenen silahlar olarak kullandılar.

Ama bu sefer küresel ölçekte bir savaş vardı. Öyleyse belirlenmesi daha zor, yönetilmesi daha kolay yapılar, çevreler örgütlenmeliydi. Ve bunlar büyük paraların döndüğü, yönetici elitleri hedef alan yapılar olmalıydı.


İKTİDARDA ROLÜ OLANI REHİN AL, ÜLKEYİ DE REHİN ALMIŞ OL! ABD’DE EPSTEİN, TÜRKİYE’DE FETÖ. İKİSİNİ DE İSRAİL İSTİHBARATI YÖNETTİ.

Dünya günlerdir Epstein dosyalarını tartışıyor. İsrail istihbaratının ABD’de siyasi ve güçlü kişilere kurduğu tuzakla elde ettiği dataların henüz yüzde biri yayınlandı! Yine de korkunçluğu bütün dünyayı sarstı.

İsrail, ABD’deki siyasileri, iş insanlarını, medya çevrelerini, “iktidar alanında rolü olan herkesi” bu yöntemle rehin almış, böylece ABD’yi rehin almıştı.

İsrail istihbaratı, ABD’de Epstein üzerinden kurduğu yapıyı Türkiye’de FETÖ üzerinden kurdu. Aynı yöntemler kullanıldı büyük bir data oluşturuldu. O data şu an İsrail istihbaratının elinde. Kimlere şantaj yapılıyor ya da yapılıyor mu bilmiyoruz.

Türkiye FETÖ’ye ağır bir darbe vurdu ve o yapıyı büyük oranda dağıttı. Ama ABD bunu yapamadı. Dolayısıyla orada biriktirilen data şu an kullanımda.


TÜRKİYE’DE “MİCRO EPSTEİN ADACIKLARI” MI KURULMUŞ?

Epstein dosyalarının yayınlandığı dönemde Türkiye’de kumar, bahis, uyuşturucu, fuhuş, kara para, medya yapılanması üzerinden bir soruşturma dosyası açıldı. Kamuoyuna sızan bilgilere bakılırsa bu eylemler bireysel olmanın çok ötesine, örgütlü bir yapıya dönüşmüş.

Halkaların içinde olan herkes birbirini tanıyor. Korkunç para hareketleri yaşanıyor. Adeta “Micro Epstein adacıkları” oluşturulmuş. Evler kullanılmış, oteller kullanılmış. Ne garip ki olayı organize edenlerden birçoğu ABD vatandaşı.

“Küresel olağanüstü hal”e hazırlık sadece füze stokları ile, deniz gücü ile, orduyu güçlendirmek ile, devletin merkez iktidar alanına güç vermek ile kalmıyor. Devletler kendi içlerindeki “operasyonel alanları” da temizlemek zorunda.


TÜRKİYE’DE YENİDEN BÖYLE BİR YAPILANMAYA MI GİDİLDİ? BU KARANLIK İKTİDAR YAPILANMASI BİR MİLLİ GÜVENLİK MESELESİDİR.

Belki de Türkiye’de, yeniden benzer bir yapılanmaya gidildi. Kontrol edilemeyen, medya ve iktidar alanlarına yönelen kara para ile bu çevreler arasındaki ilişki bu tezi güçlendiriyor. Bunların hepsi ancak ve ancak bir yabancı istihbarat teşkilatlarının kontrol ve korumasında mümkündür.

Artık dünya öyle bir hale geldi ki, küresel stresi yoğun yaşayan devletler, “devlet dışı” bu gayri meşru iktidar alanlarına tahammül edemezler. Bu Türkiye dahil, her ülke için böyledir. Hiçbir ülke, olağanüstü dönemde böyle iç zaaflara, zayıflıklara, operasyonel alanlara dayanamaz.

Hele de bu yapılar, ülkenin iktidar alanlarına, iktidar ilişkileri olan insanlarına yönelmişse... Buradan bakınca, devletin bu tür yapılara müdahalesini bir milli güvenlik meselesi olarak algılandığını söyleyebiliriz. Yaklaşan küresel krize göre bakınca, doğru ulan da budur.


OKYANUSLARA AÇILIRKEN İÇERİDEN VURULMAK MI? BÜTÜN SİLAHLAR ATEŞLENİYOR!

Pakistan-Libya anlaşması ile bu olayların ne alakası var? Bu bir örnekti. Dünya öyle bir noktaya geldi ki, en üst güvenlik stratejilerinden bu tür örtülü yapılanmalara kadar, bütün silahlar sahaya sürülmüş durumda. Ve bütün silahlarla her ülke büyük krize hazırlanıyor.

Bunu yaparken de başkalarının kendi içinde kurduğu cepheleri tasfiye ediyor. Artık hiçbir şey bireysel değil. Artık her operasyonel alan şey milli güvenlik meselesi.

Türkiye; Pakistan ve Libya ile yakınlaşırken, Akdeniz-Hint Okyanusu arasında bir eksen oluşurken, İsrail-Yunanistan Ege’de cephe kurarken, yeni bir Ortadoğu güç haritası çizilirken, Türkiye okyanuslara ve kıtalara açılırken kendi içindeki yeni yapılanmalara, iktidar alanı içindeki kişilere yönelik istihbarat tuzaklarına gözünü kapatamaz.


BAKALIM BU SEFER ‘MOSSAD İMZASI’ NASIL ORTAYA ÇIKAR!

Savunma kalkanları kadar, saldırı gücü kadar, devlet iktidar alanını güçlendiren, toplumsal dayanışmasını koruyabilen devletler ayakta kalacak, güç inşa edecek.

Her olayı münferit vaka olarak algılamak devletleri de milletleri de körleştirir. Körleşen devletlerin ve milletlerin başına neler geldiğine dair büyük bir ibretler tarihi var.

Geçmişin terör saldırıları neyse, bugünün benzer örgütlenmeleri de aynı misyona sahip, aynı rolü üslenecek.

Bakalım bizdeki “Mossad imzası” nasıl çıkacak? Ya da çıkacak mı?

#siyaset
#politika
#İbrahim Karagül