|
Biz sizi ailecek seyrediyoruz

Adamın ismini hatırlamıyorum ama, sanırım Amerikalı bir iletişim uzmanıydı. Şöyle bir laf ediyordu kitabında: “Şu insanlara şaşırıyorum doğrusu!.. Akşam olunca yabancılar girmesin diye evlerinin kapılarını sıkı sıkıya kapatıyorlar, sonra da dönüp televizyonlarını açıyorlar.”

Hani sanki adamcağız tam olarak bizim memleketimiz için söyleyivermiş bu sözü gibi geliyor bana okuduğum günden beri.

Şimdi eğri oturup doğru konuşalım, hangi birimize sorsalar tv''de en çok neyi seviyor ve seyrediyorsun diye anlaşmış gibi, belgeselleri, haber programlarını, kültür programlarını çok sevdiğimizi söylüyoruz.

İyi de o zaman bu Tayfun Talipoğlu''nun programı niye yıllardır hep gecenin kör alacasında yayınlanıyor? Ya da Ajdar ismindeki kıymetli sanatçımız herhangi bir ekranda vücut bulduğu zaman niçin o programın reytingleri tavan yapıyor?

“Ben reyting ölçümlerine inanmıyorum” teranesini söyleyenlere, ben de kendimizin samimiyetine inanmıyorum cevabını vermek isterim.

Yahu bu Canerin, Tülinin, Semra hanımın, ve diğer üretilmiş tv motiflerinin neredeyse hemen hepimiz yedi sülalesinin hikayesini ezbere bilmiyor muyuz? O vakit niye birbirimizi kandırıyoruz anlayabilmiş değilim.

Ben bırakın Danimarka''yı, Hollanda''yı, İsviçre''yi filan bir kenara; Bangladeş''te, Moritanya''da, Katmandu''da, Hong Kong''da bile böyle ipe sapa gelmez bir tv dilinin varolduğunu sanmıyorum.

Kendimizin icad edip, kendimizin büyüttüğü birtakım tv insanlarını önce sonuna kadar izliyor, sonra da yerin dibine batırıyoruz.

Hadi birbirimize açık yüreklilikle soralım; bir panelde konuşmacı olsak ve bize on dakika süre verilse acaba Semra hanım hakkında mı yoksa Prof. Mehmet Öz hakkında mı dolu dolu konuşabiliriz? Neredeyse tamamıza yakınımızın cevabı belli; tabii ki Semra hanım hakkında.. Hadi utanmayalım, belki bir çoğumuz bu profesör Mehmet Öz de kim diye sormadık mı şimdi kendimize?

Peki ne olacak?

Ali''nin, Veli''nin, Oya''nın, Gamze''nin kimlerle fingirdediğini, gecenin bir yarısında Okşan''ın aslında Nuriyle görülmesi gerekirken neden Vehbi''yle görüldüğünü merak etmeye devam ettiğimiz sürece bu tuhaf tv formatları bizi ekrana bağlamayı sürdürecek.

Daha da komiği var aslında.

Herhangi bir sohbet programında bir sabah bir bakıyoruz gencecik bir delikanlı. Üzerinde parlak canfes kırmızısı bir tuhaf gömlek, alt tarafında orası burası yırtılmış evlere şenlik bir kot pantolon, ayağında Bizans mızrağına benzeyen sivrilikte yanar döner parlaklıkta bir kundura, saçlarda nerden baksan iki kutu jölenin açtığı parlaklık tahribatı, ağzı kulaklarında zıplayıp duruyor.

Program sunucusu genç bayan da bir alay-ı vala ile takdim ediyor bu Klingonlu delikanlıyı:

“işte karşınızda hepimizin çok sevdiği, güzel şarkıları ile gönlümüze taht kuran, pop müziğimizin güzide sesi Tankut!..”

Sonra da koşup sanatçı (!) konuğu Tankut''la Allah ne verdi sarılıp öpüşüyor:

“Ay Tankut''çuğum hoş geldin, nasıl gidiyor bakalım? Çalışmalar yoğun mu?”

Hanımlar beyler, bi burada duralım bakalım…

Soru bir: ben dün akşam yattığımda milli hafızamızda Tankut isminde bir sanatçı yoktu.

Bu çocuk ben uyanana kadar, bir gece içinde sunucu hanımın abarttığı kadar ünlü olmuş olabilir mi?

Soru iki: Çıtı pıtı sunucu hanım “hepimizin çok sevdiği” derken hangi hepimizi kastediyor? Çünkü bir anda ve ilk kez ekranda gördüğümüz bu jöle canavarı çocuğu daha önceden kaçımız tanıyorduk yahu?

Soru üç: Yine güzel sunucumuzun “gönlümüze taht kurduğu”nu iddia ettiği bu Tankut efendi, bu tahtı ne zaman kurdu? Ben kendi adıma herhangi biri gönlüme taht kuracak olsa haberim olur. Üstelik benim gönlüme bir sanatçının taht ya da benzeri koltuk kanape getirip koyabilmesi için epey bir sene geçmeli. Haksız mıyım?

Soru dört: Sevgili sunucumuz bir gecede bu kadar ünlü olmayı başaran Tankutla bu samimiyeti ne zaman ilerletti de böyle şapır şupur bir pozisyona geçiverdi. Nasıl oluyor da ekrana çıkan herkesi bütün sunucular çok eskiden beri tanıyor gibi yapabiliyor? Bu kadar yalancı dolmayı bize daha ne kadar yedirmeyi düşünüyorlar, merak ediyorum doğrusu..

Anlayacağınız garibim Tankut''un bu işte hatırı sayılır bir kabahati yok bence. Kabahat bize bu dolmaları sunanlar kadar, bu dolmaları yemekten keyif alan bizde galiba biraz da.

Anlaşılan, akşam eve gelip yorgun argın bacaklarımızı zigon sehpamızın ya da fiskos takımının koltuğunun üzerine uzatıp çekirdeğimizi çitleyerek, Tankut''a sanatçı muamalesi yapan çıtı pıtı sunucuyu hoş görmeye devam ettiğimiz müddetçe, biz daha çoook Tankutlar görürüz, benden söylemesi.

Ama olsun, bir soran olursa hepimiz Tayfin Talipoğlu''nun programlarını çok seviyor, İbrahim Sadri''nin de her akşam ekrana çıkıp bize Orhan Veli''den, Necip Fazıl''dan, Attila İlhan''dan şiirler okumasını çok istiyoruz değil mi?

17 yıl önce
Biz sizi ailecek seyrediyoruz
Dövizde çözülme hızlandı: Bir haftada 15 milyar USD
“Evine dönemezsin...”
Antisemitizm, 7 Ekim ve Biden’ın Vietnam’ı
Yangından mal kaçırma: Terör örgütü ABD’den tanınma istiyor!
Unutma sakın!