|
Muhalif gazeteciliğin açmazları

Normal şartlarda gazeteciler haberleri ve fikirleriyle anılmalıdır. Bizde durum öyle değil. Öncelikli olarak safınızı belirleyeceksiniz. Saf belirlemeden ne gazetecilik, ne de solculuk olur.

Kim ne kadar hafife alırsa alsın, benim gözümde bir karikatür gibi canlanan muhalif gazeteci ortalama figürü Emin Çölaşan’dır. Yüksek perdeden ahkâm kesen, cumhuriyet değerlerini savunduğunu düşünen, bu milletin asli unsurlarını sürekli aşağılayan, meydan okuyan bir tutum... Bir de aklımda bir viski bardağı ve sigaradan sararmış dişler ve bıyıklar var. Belki de böyle bir görüntü mevcut değildir, imaj öyle yerleşmiş.

Muhalif gazetecilik her dönem değişiklik arzeden bir durumdur. İktidar değiştiğinde, karşıtlık da değişeceğine göre muhaliflik değişken olmalı. Bizde durum öyle değil. Ebedi iktidar peşinde olan muhalifler, sürekli halkla ve onun değerleri ile çatıştıkları için, muhaliflikler ebedidir. İktidarın değişmesi pozisyonu değiştirmiyor.

Kesin inançlılar:
Daha çok CHP ve sol eksende karşılığını bulan gazeteciler, hakikati, bilim ve modernliği temsil ettikleri için, her daim doğru yerde durdukları zehabındadırlar. Neyzen Tevfik’in: “Cehlinin kudreti baktırmadı kendi özüne.” sözü bunlar için söylenmiştir.

Zorunlu söylemler: Cumhuriyet Halk Partisi kendisi, rakipleri ve toplum için bazı şablonlar üretmiştir. Ve bu şablonların ikamesi için oldukça radikal bir tutum içerisindedir. Hiçbir muhalif gazeteci bu şablonların dışında düşünemez. Kim cüret ederse çağcıl engisizyon tarafından aforoz edilir. Bir muhalif gazetecinin Erdoğan için ‘büyük devrimci’ dediğini hayal edin, sonra başına gelecekleri seyre dalın.

Patronaj açmazı:
Bir yönüyle muhalif gazetecilerin kahir ekseriyetinin tek mesleği gazetecilikten ibarettir. Bu olumlu bir durumdur. Lakin bu olumluluğun riskli yanı, medyayı elde tutan kişilerin, siyasi angajmanlarının olmasıdır. Solda ve CHP’de hatlar keskindir. İç muhalefet tartışmaları medyadan bağımsız yürümüyor. İktidara karşı şabloncu muhalefete zorlanan gazeteciler, parti içi bölünmelerde açık ya da gizli medya patronlarının yanında tutum almaya zorlanmaktalar.
Trol doyurma sendromu:
CHP, 20 yıldır AK Parti’ye karşı bir başarı elde edemedi. Buna karşılık, kendi kitlesini iktidara karşı sürekli motive etmeyi başardı. Bu motivasyon büyük oranda gerçeklikten kopuk argümanlarla yapıldığı için hakikatten kopmuş bir seçmen kitlesi ortaya çıktı. Siyaset bilimi ve sosyolojik gerçeklilerden uzak düşünen bu kitleye, muhalif yazarların doğru bilgi sunmaları neredeyse imkânsız hale geldi. Seçimlere giderken millet ittifakının % 60 oyla seçimi kazanacağına inanması ve muhalif gazetecilerin bu durum karşısında suskun kalmaları tesadüf değildir.

Genç bir gazeteci popüler bir gazetede köşe yazmaya başlayınca, dostlarına “ben rasyonel bir gazeteci olacağım, Erdoğan’a diktatör, halka bidon kafalı, her muhafazakâra gerici demeyeceğim” dese de, kısa bir sürede, guruları Emin Çölaşan’ın yazılarına benzer yazılar akmaya başlıyor. “Hayrola” diye sorulduğunda, kendi ezberlerinden başka hiçbir şeyi kabul etmeyen ilginç bir okuyucu kitlesi ile karşı kaldığını itiraf ediyor. Meselenin sorunlu alanı bu ya, biz ezberdir gidiyor fakat bütün ezberler gerçek dışı ezberler.

Kulisten ilham almak:
Mahallenin fikir fukaralığı ve siyasetsizliği, gazetecilerini kulis almak ve aktarmaktan başka yeteneği olmayan bir hale sürüklüyor. CHP içinden en iyi kulis alan, en başat gazeteci konumuna geliyor.

Her muhalif gazeteci iktidar karşıtı olarak “doz aşımı” bir misyona soyunduğu için, iktidar ile muhalif medya ilişkisi çok sağlıklı yürümüyor.

AK Parti rasyonel bir partidir, hükümetleri de rasyonel hükümetlerdir. İktidar kanadının muhalif medyada bir alan açması, süreci daha rasyonel bir zemine çekecektir. Hz Ömer’in bugünler için söylenmiş kıymetli bir sözü vardır: “Afta yanılmak cezada yanılmaktan evladır.”

Ülkemiz, yurt dışında çok yüksek bir imaja sahiptir. Muhalif gazeteciler hükümet faaliyetlerine katılamadıkları için, bu gerçeklikten de uzak kalıyorlar. Bütün kesimlerden gazeteciler Erdoğan’ın uçağına alındığında, muhalif gazeteciler için yeni bir pencere açılacağı gibi, rekabetsiz olarak sürekli yurt dışına çıkan gazeteciler ise bir rekabetle karşılaşıp daha iyi analizler çıkarabileceklerdir. Maalesef, Erdoğan’ın dünya gündemini alt üst ettiği bir gezi sonrası dahi kayda değer bir analiz çıkmayabiliyor.

#Siyaset
#Politika
#AK Parti
#İhsan Aktaş
9 ay önce
Muhalif gazeteciliğin açmazları
Zamanda ve mekânda bir uyanış: Sîdî Ukbe Ulucamii
19 Mayıs’a 10 gün kala…
Uluslararası doğrudan yatırımları çekmek
Enflasyon, döviz kuru beklentileri ve CDS
İsrail ve Batı’nın çifte standardı