Keşke öyle olmasaydı ama Trump ile Biden arasındaki seçim yarışı tüm dünyayı yakından ilgilendiriyor. Bunun pek çok nedeni var. Başta Dolar’ın rezerv para olması ve uluslararası ticarette ağırlıklı olarak Dolar kullanılmasının yanı sıra petrol ve altın gibi emtiaların fiyatlamasının da Dolarla olması akla ilk gelen nedenler. Bununla beraber ABD’nin Birleşmiş Milletler ve NATO’da sahip olduğu konum ve ABD silahlı kuvvetleri ile istihbarat örgütlerinin uluslararası hareket kabiliyeti de diğer nedenler olarak sıralanabilir.
Bir sonraki ABD Başkanının kim olacağını büyük ihtimalle sandık sonuçlarına göre değil yargı kararlarına göre öğreneceğiz. Çünkü her iki aday da çekişmeli eyaletlerdeki oyların sayımına itiraz ederek mahkemeye başvuruyor. Kesin sonucu öğrenmek biraz zaman alacağı benziyor ve açıkçası Trump’ın başkanlık koltuğunu bırakmaya pek niyeti yok.
Seçimleri Biden mı yoksa Trump mı kaybetti bunun için biraz daha bekleyeceğiz. Ancak başkanlığı kimin kaybettiğini bir kenara bırakırsak bu seçimin kaybedeni ABD’deki anket şirketleri ve ana akım medya. Zira genel geçer anketlerde Biden’ın 13 puana kadar önde olduğu açıklanmıştı ve Trump arayı kapatsa bile fark hala 6-7 puan olarak ifade ediliyordu. Ana akım medya ise çoktan Biden’ı başkan ilan etmişti. Oysa öyle olmadı. Seçim neredeyse kafa kafaya sonuçlandı.
Bugünkü yazımı MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli’nin “ABD başkanlık seçiminin analizi, Türkiye’nin hak ve çıkarları ekseninde yapılmalı.” önerisinden yola çıkarak kaleme aldım. Malumunuz olduğu üzere bir süredir ABD-Türkiye ilişkileri gergin. S400 ve F35 gibi konuların yanı sıra ABD’nin PKK’ya açık desteği, FETÖ konusundaki tavrı, Doğu Akdeniz ve Kıbrıs konusundaki Türkiye karşıtı politikaları ciddi sorun oluşturmaya devam ediyor. Daha açık bir ifade ile Türkiye’nin hassasiyet gösterdiği konularda ABD ağırlıklı olarak Türkiye karşıtı bir politika izliyor. Müttefiklik ve stratejik ortaklık gibi konular geride kalmışa benziyor. Ufak tefek sıcak mesajlar gelse de Türkiye’ye yakın bir başkan olarak nitelenen Trump döneminde de bu konularda olumlu sonuçlar görmedik.
Elbette yeni başkanın kim olacağı bir fark oluşturabilir ancak Türkiye’nin ABD ile ihtilaf yaşadığı konular ağırlıklı olarak başkanların değil ABD’deki yerleşik kurumsal güçlerin kontrol alanında görünüyor. Tabi ki Biden’ın daha önceki söylemlerine bakarsak Türkiye’ye karşı çok da sempatisi olmadığını gözlemlemek kolay. Peki bu bizim için ne kadar fark eder?
ABD Başkanı kim olursa olsun; terörle (PKK, FETÖ vd.) mücadele, Doğu Akdeniz’deki haklar, Kıbrıs davası, Suriye’nin kuzeyinde ve Kuzey Irak’ta kurulmak istenen terör devletine karşı duruş noktasında Türkiye’nin geri adım atacağı bir santimetre bile mesafe yok. Dahası Türkiye, potansiyel hareket alanından uzaklaştırılarak kendi sınırlarının içine hapsedilecek bir ülke olmadığını çoktan ispat etti. Tüm bu konular Türkiye’nin kırmızı çizgileri haline dönüştü. Trump veya Biden eğer Türkiye gibi bir ülkeyi daha fazla kendilerinden uzaklaştırmak istemiyorlarsa, tüm bunları gözeterek bir ilişki planlaması yapmalı.
