7 Nisan 1980’de, 12 Eylül darbesinin ayak seslerinin gürültüsünün arttığı günlerde, Ankara’nın Washington’dan önemli ziyaretçileri vardı.ABD Senatosu Dış İlişkiler Komitesi, Joe Biden başkanlığında (evet aynı Joe Biden) bir heyetle Türkiye’ye geldi.Heyet, dönemin Başbakanı Süleyman Demirel, CHP Genel Başkanı Bülent Ecevit dışında, 5 ay sonra darbe yaparak yönetime el koyacak olan Genelkurmay Başkanı Kenan Evren ve Kuvvet Komutanlarıyla da görüşmeler yaptı.Biden ziyaret sırasında,“Artan Sovyet tehlikesi
7 Nisan 1980’de, 12 Eylül darbesinin ayak seslerinin gürültüsünün arttığı günlerde, Ankara’nın Washington’dan önemli ziyaretçileri vardı.
ABD Senatosu Dış İlişkiler Komitesi, Joe Biden başkanlığında (evet aynı Joe Biden) bir heyetle Türkiye’ye geldi.
Heyet, dönemin Başbakanı Süleyman Demirel, CHP Genel Başkanı Bülent Ecevit dışında, 5 ay sonra darbe yaparak yönetime el koyacak olan Genelkurmay Başkanı Kenan Evren ve Kuvvet Komutanlarıyla da görüşmeler yaptı.
Zaten o günlerde Türkiye’de darbe için yapılmakta olan hazırlıklar, Sovyetler’den gelene göre çok daha yakın bir tehdit mahiyetinde idi.
12 Eylül darbesi ile birlikte 5 ay önce Biden’ın ziyaret ettiği siyasi liderler, eski bir ABD üssü olan Zincirbozan’a gönderildi, aradan 35 gün geçtikten sonra da darbeyi yapanlar, Türkiye’nin Yunanistan’ın NATO’ya dönüşüne yönelik vetosunu kaldırdılar.
42 yıl öncesinin o karanlık günlerine dönüp bu hatırlatmaları yapmamızın güncel gerekçesi, tam olarak öyle olmasa da, ona benzer yönleri olan bir başka hikâye ile karşı karşıya olmamız.
Erdoğan, aynı açıklamasında 42 yıl önce olupbitenleri de hatırlattı.
Erdoğan’ın bu açıklamaları sonrası gözler Finlandiya ve İsveç cephesinin vereceği cevaba çevrildi.
Finlandiya tarafı daha itidalli bir tutum sergileme eğilimi gösterse de, İsveç için aynı şey söz konusu olmadı.
PKK’nın Suriye uzantısı YPG’ya açık destek veren, örgütün liderleriyle görüşmeler yapan Dışişleri Bakanı Ann Linde’nin ilk sözleri şöyle oldu:
Sonra araya diyalog çağrıları girince, İsveç ve Finlandiya Dışişleri Bakanları’nın Türkiye’nin taleplerini görüşmek üzere Ankara’yı ziyaret etmeleri gündeme geldi.
Bütün bu gelişmeler, Finlandiya ve İsveç’in NATO’ya katılımı sürecinin Türkiye’nin veto kartını açması nedeniyle kolay olmayacağı anlamına geliyor.
Diğer yandan, meselenin bir de şöyle bir boyutu var:
Rusya’nın 24 Şubat’ta başlayan Ukrayna işgali ile birlikte, dünya yeni bir döneme girdi.
Belirsizliklerin çoğaldığı, sürprizlerin sıklaştığı bir dönem bu.
Türkiye’nin Rusya yaptırımlarına katılmaması, Rusya ve Ukrayna arasında dengeli bir tutumla hareket etmesi, birileri savaş ortamını kızıştırırken, yangını söndürme çabası içinde olması, herkesi mutlu etmiyor.
42 yıl önce Yunanistan’ın NATO’ya dönüşü sırasında olup bitenler en fazla bu bakımdan günümüzle benzerlik teşkil ediyor.
ABD’nin günümüzde muhatap olmak istediği Türkiye’nin, 42 yıl önceki Türkiye olduğu su götürmez bir gerçek
Ama Türkiye o günkü Türkiye değil, ordu o günkü ordu değil, ABD de Türkiye’de her istediğini yaptırabilecek güçte değil.
Erdoğan’ın 42 yıl öncesine dönük hatırlatması, zımnen böyle bir mesajda içeriyor.