Polis filminde, emekliliği geldiği halde başarıyla göreve devam eden, sakallı, ihtiyar delikanlı Musa Rami, bir hata yapar ve eroin işiyle uğraşan büyük bir ''aile''nin oğlunu öldürür.
Mafya intikam için peşine düşer ihtiyar polisin.
Kaçırıp sorarlar kendisine:
"Aile fotoğrafından bir kişiyi seç. Sadece o kalacak, diğerlerini öldüreceğiz."
***
Kızı veya torunlarından birini seçecek diye beklerken, Musa Rami çok sevdiği küçük oğlunu seçmiştir.
Ama o seçim, demokrasinin d''sinin dahi olmadığı, diktatörlükle yönetilen ülkelerdeki seçimlere benzer.
Geçersizdir, göstermeliktir.
***
İhtiyar polisin bir de büyük oğlu vardır.
Biraz "Everybody loves Raymond"daki polis ağabey Robert''a benzer, biraz da "Babam ve Oğlum"daki saf amcaya.
O da polistir, çocuk polisi.
Babası ona ne zaman "gaz vermek" istese, "Sen benim büyük oğlumsun" der.
"Neden beni seçmedin baba?" diye sorduğunda da aynı şeyi söyler:
"Sen benim büyük oğlumsun."
Büyük oğul, bu söz karşısında safça sırıtır.
***
Niyetim filmi anlatmak değil.
Bu cümle üzerinde durmak gerektiğini düşünüyorum.
İnsanın kendi becerisi olmaksızın elde ettiği vasıfları, ne ölçüde değerli olabilir?
O vasıflarla ne kadar övünebilir insan?
Kişinin yaşı mesela...
Kendi iradesiyle, katkısıyla, çalışmasıyla kazandığı bir şey midir?
Boyu posu, cinsiyeti, derisinin rengi, milliyeti, kendi zekâsıyla yahut bilek gücüyle elde edilen bir fark mıdır?
Kaldı ki zekâ bile verildiği kadardır. Bileğinin gücü de.
***
Buna rağmen insanın insana üstünlük taslaması, bunu yaparken de şu saydığımız nitelikleri araç olarak kullanması hangi ölçüye, hangi vicdana sığar?
Güzelin çirkine, güçlünün zayıfa, erkeğin kadına, beyazın siyaha, zekinin aptala, büyüğün küçüğe üstünlük taslamaya kalkması üzerine biraz düşünmeli.
***
Kim çirkin olmak ister?
Kim aptal, deli, hasta, zayıf, fakir olmak ister?
Cevabı belli olduğu halde soruyorsak, bu hususların altını çizmek gerektiği içindir.
Böbürlenenlerin boş ve haksız yere böbürlendikleri...
Başkalarını küçük görme meraklılarının yanlış yaptıkları...
Haktan, hukuktan, adaletten uzaklaşanların gaflette olduklarını vurgulamak için ayrıca.
***
Hastanede çaresiz durumda olanlara eziyet ediyorsa birileri...
Birileri kendi evinde çoluğunu çocuğunu dövüyorsa...
Gücünü maddî ya da manevî bakımdan kötüye kullananlar varsa...
Zayıflara, acizlere yardımcı olmak yerine, onları ezmeyi ve tepeden bakmayı alışkanlık haline getirenlerle karşılaşıyorsak...
İşte onlar, yarın, bu davranışlarının hesabını vermekte zorlanacaklardır.
Haber edin onlara.
Belki vazgeçerler.






