|
‘Türkiye Yüzyılı’ Batı’ya dönüşle mi başladı?

Hayırdır yahu?

Altı-üstü bir hafta izne çıktık.

Döndük ki.. Avrupa ayağa kalkmış, ABD ayağa kalkmış, bir Erdoğan övgüsüdür ki başı-sonu, ucu-bucağı yok. Son okuduğum Alman-Bild’in haberiydi, Cumhurbaşkanı’na Süpermen elbisesi giydirmişler…

Yerlilerde durum daha beter. Çarşamba akşamı haber kanallarından birine bakayım dedim, konukları, hocaları boşverin, moderatörlük yapan hanım histeri kahkahalarından kendini tutamıyordu, ‘Batı’yı isterim, getirin bana’ diye fenalık geçirmesinden korktum.

O da bir şey değil, bizim milliyetçi-muhafazakâr kanadın köşe yazarları içinde, ‘aslında ben AB’ciydim, çok üzülüyordum duruma, şimdi güzel oldu, Rabbim inşallah sonunu getirsin’ler mealinde cümleler okudum…

Erdoğan’dan bahsediyoruz beyler, hanımlar! Washington’un, Brüksel’in dümen suyuna mı girecek!

Onun için bir daha yazayım, ‘hayırdır, ne oluyoruz’?..

*

14-28 Mayıs sürecinin ardından, Türkiye’nin ABD/AB/NATO yönlü bir ‘kapsayıcı rota düzenlemesi yaptığı’ yönündeki fısıltı, Vilnius zirvesi, İsveç’e kapı açılması ve AB’nin gündeme getirilmesiyle her yerden duyulur oldu…

‘14-28 Mayıs süreci’ ifadesiyle başlayabilecek ikinci açılış cümlesi de şudur, seçim ertesi öyle yazmıştım;
‘artık ABD/Batı, Türkiye’yi/Erdoğan’ı yalnızlaştıramayacak ve dışlayamayacak’…
İşte bu iki yaklaşımın toplamı, Cumhurbaşkanı Erdoğan-Biden buluşmasında,
“yeni bir süreç başlatıyoruz’
la buluştu, yukarıdaki iki paragrafı ibra etti…

*

Bir, İsveç’in NATO üyeliği üzerindeki Ankara rezervinin kaldırılmasının, bunun aniden gelişmesinin Türk kamuoyunda şaşkınlık yarattığı gerçek…

Açıktır ki, Türk heyetinin uçağı Litvanya’ya doğru havalandığında, İsveç’in Madrid şartlarını yerine getirmediği buz gibi ortadaydı. Dahası, ilgili makamların tamamı İsveç’in üyeliğinin mümkün gözükmediğini güçlü ifadelerle yine Türk ve dünya kamuoyuna ihsas etmiş, muhatapları da bu zirveden ümitlerini kesmeye başlamıştı…

İki, Avrupa Birliği meselesi nereden/nasıl çıktı?

İsveç adaylığı kozunun, Türkiye-Batı ilişkilerindeki
sorunlu alanı mümkün olduğu kadar daraltmak için manivela
olarak kullanıldığı söylenebilir. NATO ülkelerinin-ki çoğu AB üyesidir-Ankara’nın terörle mücadelesine ‘bize ne’ tavrının, teröre alan açan politikalarının sonlandırılmasına, en azından ‘inceltilmesi’ne yol yapmak, mümkünse ABD’yi de-yani terörün ana hamisini de-katmaktı. Açılış hamlesi olarak iyidir.

Atlantik üyelerinin ambargolarını kaldırtmak, yağlı/ağır bürokrasiye dönen NATO içinde sorumlu bir muhatap koordinatörlük yaratmak hep bu baptan listelenebilir.

Ankara, Finlandiya’yla birlikte İsveç’i aynı anda onaylasa,
ayrı gündem açmasa
konu çoktan kapanmıştı. Ama açılan konu Türkiye’ye-az veya çok fark etmez-
yeni kazanımlar getirdi.
Boşluk yakalandı ve oraya vuruldu.

Şunu da yazmalıyız tabi, İsveç’e şimdi kapı açılması, Biden yönetimine ve Rusya’yla mücadelesine motivasyon kattı. Biden iç politikada bunu kullanacaktır. Sonraki NATO zirvesinin, kuruluşun 75’inci yaşının Amerika’da kutlanma kararı da bu zirvede ABD seçimlerine göre ayarlandı.

Hayat garip; Biden, Erdoğan’ın iktidardan uzaklaştırılması politikasını yürüten liderdi. Bu açıdan İsveç kararı, Amerikan iç politikasına Biden lehine bir hediye sunuyor. Biden’ı kurtarmak için değil ama tali sonuçlardan biri bu…

*

Gelelim Avrupa Birliği meselesine…

Teknik açıdan NATO-AB ilişkisi bulunmuyor. Nitekim, Almanya, ABD, İngiltere, bizatihi AB, Ankara’nın bu açıklamasının ardından, ‘ilgisi yok’ açıklamaları yaptılar. Ama siyaseten var; bir kısım ülke de Türkiye’ye destek vereceklerini açıkladı.

Buna rağmen AB dinamikleri her zaman farklı işledi ve Türkiye’nin “tam üyelik” hedefine kısa-orta vadede erişmesi olasılığı bugün de az. Zaten amaç bu değildi…

Türk taktiği açısından tam üyelik başka iş ama oraya kadar halledilmesi gereken, gümrüktür, vizedir, nihayet “ekonomidir” başlıkları bulunuyor. Önemlidir. Bunlarda canlanma olur mu? Mümkün…

Hâsılı Türkiye,
İsveç sopasıyla NATO’yu, NATO sopasıyla AB’yi dövmüş oldu.

*

F-16 meselesine de yer açalım; ABD’nin F-16 satışına artık onay vereceğine ilişkin yorumlar/beklentiler yazılıyor, söyleniyor. Şayet gerçekleşirse,
F-16’ların satın alınmasının başarı olacağı konusunda emin miyiz?..

NATO pazarlıklarının kazanım çıktısı eğer F-16’ların alınmasıysa hâlâ ders almadığımız konular var demektir. Kaldı ki, illa alınacaksa F-35’lerdeki hukuki/maddi haklarımız/önceliklerimiz, F-16’daki müktesebatımızın üstündedir.

ABD’nin S-400’ler travmasını aşıp, CAATSA’yı kaldırıp, F-35’ler için çözüm bulmasını zorlamak daha doğru olacaktı. Bağımlılık sürdürülmemelidir.

*

İsveç’e yeşil ışık, ABD ve AB ile ilişkilerin tazelenmesi, NATO’ya daha güçlü vurgu, eğer
Türkiye’nin Batı çizgisine döndüğünü gösteren bir politikanın işaretiyse…
Tekrar edeyim,
eğer öyle ise…

Çünkü bu adımların “taktik” mi “stratejik” mi olduğuna karar verebileceğimiz karine ve deliller bulunmuyor.


Eğer stratejikse…


Bir, Türkiye artık “yeni nesil orta boy ülkedir”. Stratejik etki yaratabilecek özel avantajlara ve güce sahiptir. İki, bu donanımı geliştiren, çift konjonktürlü süreçtir. Türkiye’nin ve dünyanın dönüşümü istisnai şartlar yaratarak buluştu, fırsat da cari hükümet tarafından değerlendirildi. Üç, dönüşüm bitmedi. Eşikteyiz. Orta ve Batı Asya, Kafkaslar, Türk Devletleri Teşkilatı, Çin, Rusya, güney küre denklemde ağırlık biriktirmeye devam ediyor. Dört, bu ağırlık diğer bölgelere sirayet ediyor. Ortadoğu, Arap dünyası, Afrika. Beş, çok kutuplu dünya dinamikleri, Soğuk Savaş parametreleriyle idare edilemez. Altı, ‘Stratejik Denge’yi tarif etmiştik; taraflara eşit mesafede durmak değildir. Tarafların içinde yer almaktır. Yedi, önümüzdeki on yıl içinde, çok kutbun ögelerini ‘idare etmeye’, hele birinin dümen suyuna girmeyi tercih ederseniz, orta vadede kaldırabileceğinizden fazla bedel ödersiniz!


Türkiye’nin, Batı’ya dönüş “intibaı” veren bu adımları atmasının sebebi ülkenin ekonomik çıkarlarıdır. Başka şey değil. Para Batı’da olduğu/oradan geleceği için değil, “yolu” orada olduğundan. Ankara da seçim ertesi gücünü buraya yansıttı…


15 Temmuz günü, ‘Batı’ya mı dönüyoruz’ tartışmasını yapma ayıbı da bize düştü…


twitter.com/nedretersanel
#Türkiye Yüzyılı
#Batı
#Nedret Ersanel
10 ay önce
‘Türkiye Yüzyılı’ Batı’ya dönüşle mi başladı?
Dövizde çözülme hızlandı: Bir haftada 15 milyar USD
“Evine dönemezsin...”
Antisemitizm, 7 Ekim ve Biden’ın Vietnam’ı
Yangından mal kaçırma: Terör örgütü ABD’den tanınma istiyor!
Unutma sakın!