|
Biz kaybedeceksek ben kazanmasam da olur!

Doların Türk Lirası karşısında ani yükselişinin ilk başladığı zamanlardı, yanılmıyorsam 2021 yılının Aralık ayı. Muhafazakâr seçmenin çoğunlukta olduğu bir Anadolu şehrine gitmiştik konferans için. Kültür merkezine doğru giderken şehir merkezinde bazı döviz bürolarının önünde uzun kuyruklar oluştuğunu görünce, yanımdaki arkadaşa döndüm ve dedim ki: Yükseldiğini görünce insanlar döviz satmak için sıraya girmişler galiba. Güldü arkadaş, “Yok Hocam” dedi. “Kuyumcu bir arkadaşla demin telefonda görüştük, insanlar satmak için değil, almak için sıraya giriyorlarmış; çok daha yükseleceğini düşünüyorlar!” Şaşırdım.

İki sebepten şaşırdım: Birincisi kriz söylentilerinin ayyuka çıktığı, muhalefetin ‘millet aç aç’ diye feveran ettiği bir dönemde insanların 14-15 liradan dolar alacak kadar birikimlerinin olması biraz garipti. Biri kendisinin, diğeri ortak iki şirketi olan, 25 senedir sahnelerde, televizyonlarda programlar yapan, konferanslar için geceyi gündüze katan, gazeteci yazar bir adamdım ama benim ne o rakamdan döviz alacak kadar param vardı, ne de satacak dövizim. Bu küçük Anadolu şehrinde yastık altında bu yatırımı(!) yapabilecek kadar birikimi olan insanların varlığına şaşırdım doğrusu. Öyle hasetle, gıptayla filan değil; tespit olarak, duruma üzülerek ama maşallah da diyerek! İkincisi; ülke öyle bir dönemden geçiyordu ki satacak kadar dolarım olsa, öyle ‘yükselecek, daha çok kar edeceğim’ hesaplarına filan hiç girmeden götürür, tereddütsüz satardım. Karınca misali, safımız belli olsun, diyerek. Oysa bu insanlar, bu küçük Anadolu şehrinin bu ülkeyi en az benim kadar sevdiklerinden emin olduğum güzel insanları, üç kuruş kâr edeceğiz diye el birliğiyle ülkelerini batırmaya ahdetmişçesine hem de o rakamdan döviz almak için kuyruğa giriyorlardı. Nasıl şaşırmayayım!

Arkadaş sohbetlerinde bu meseleyi yeri geldiğinde açtığım vakit genelde eleştiri ile karşılaştım. Ben ekonomiye çok romantik bakıyordum onlara göre; ne yapsındı insanlar, elbette birikimlerini muhafaza etmenin yoluna bakacaklardı, söz konusu ekonomi ise daha rasyonel olmak gerekiyordu. Belki de haklılardı ama para yönetimini hiç de beceremeyen romantik ve rasyonaliteden uzak bir adam olarak çok paralar kazanamasam da meselenin ülke olduğu yerde kendimi öncelememek bana hiçbir zaman da kaybettirmemişti! Bizi düşündüğüm zaman ben de kaybetmiyordum ama ben kazanacağım diye hareket ettiğim vakit kaybeden biz oluyordu hep! Neyse…

İktidar güzel bir hamle ile, birikimini kaybetmemek adına dövize yönelen insanlara alternatif sunarak yükselişin önüne geçmek için dövize endeksli Türk Lirası mevduatları ile ilgili bir düzenleme yaptı. Bu düzenlemeden sonra, ekonomi bilen rasyonel dostlarıyla sohbet eden benim gibi romantiklerin(!) eline gönül huzuru ile şu cümleyi kurabilme fırsatı geçti: Bu saatten sonra elindeki birikimi korumak yahut yatırım yapmak amacıyla döviz almak vatan hainliğidir. Çünkü Türk Lirası’nın değer kaybından doğması muhtemel zarar devlet tarafından telafi ediliyor! Yaptığı işin gereği olarak, döviz bulundurmak zorunda olan müteşebbis ve iş adamları bu romantik ve vatanperver yargıdan müstesna elbette!

Biz gariban vatandaşın dövizle irtibatına şaşıraduralım, devlet iyi niyetli insanların zararının telafisi için yeni sistemler üretedursun, meğer ne Ali Cengiz oyunları dönüyormuş da haberimiz yokmuş. Merkez Bankası Başkanı Şahap Kavcıoğlu iki gün evvel İstanbul Sanayi Odası’nın toplantısında özetle dedi ki: Ucuz kredi çekip döviz alan sözde sanayiciler stokçudur; ucuz krediyle döviz alanların listesi var elimizde. Bunu yapmayın! Haydaa!

Önce şunu söyleyelim. O liste açıklanmalıdır. ‘Ben kazanayım biz batsak da olur’ şuursuzluğundaki sözde iş adamlarının listesini bilmeye bu milletin hakkı vardır! Bu kişilerin isimlerinin açıklanması yetmez; aleme ibret olacak sert bir müeyyide yasalar çerçevesinde uygulanmalıdır. Bu da yetmez; bir daha bu ve benzeri istismarların yaşanmaması için gerekli tedbirler ne ise tez elden alınmalıdır. Böylesi hüküm cümleleri ile konuşmaktan da konuşulmasından da hiç haz etmeyen bir kardeşiniz olarak ‘dir’ ve ‘dır’larla biten cümleleri kurmak zorunda kaldığım için bağışlanmamı rica ederim. Ha, bendenize sorarsanız mevzu hüküm cümlesi kurmanın ötesinde dilin altından baklayı çıkaracak, öksüze kaftan giydirecek yere de gelmiştir ama diyemezsin ki diyesin! Anlayan anladı!

En küçük birikim sahibinden en büyük ticaret erbabına kadar bir milletin anlayışı ‘biz kazanacaksak ben kaybetsem de olur; biz kaybedeceksek ben kazanmasam da olur!’ olmadıkça bir değil bin Tayyip Erdoğan gelse ekonomiyi dü-zel-te-mez!

“El birliğiyle biz batırmaya çalışıyoruz Reis sen bize rağmen bizim ekonomiyi düzelt!” Oldu canım, gapan da gaçan mı?

Biz bu kafayla gidersek ‘Ben kazanayım da ülke batsa da olur’ diyen bir de devlet başkanımız olur. Böyledir bu işler; ne zaman kel başa şimşir tarak fazla gelmeye başladı; o zaman bu tencereye bu kapak şak diye denk geliverir! Dilimi eşek arısı soksun!

#Merkez Bankası
#Şahap Kavcıoğlu
#İstanbul Sanayi Odası
2 yıl önce
Biz kaybedeceksek ben kazanmasam da olur!
Ah ne olurdu başımı gövdemden ayırabilseydim!
Seni Kimler Aldı
“Almanlar et başında”
Varsıllar vergi ödemesin!
Amerikan Evanjelizminin Trump’la imtihanı