|
Ortadoğu"ya yeni elbise: Çatışma ve denge

Her şey aslında Mart 2003"te ABD"nin Irak"ı işgali ile başladı. Züccaciye dükkanına giren fil misali meydana gelen ABD işgali, Irak"ı kaosa sürükledi. Tüm Baas sistemini tepeden tırnağa tasfiye ederek, ülkeyi içinden çıkılmaz bir kargaşa ve terör ortamına bıraktı. Irak, mezhepsel ve etnik gerilimin korkunç sonuçları ile yüzleşir ve kendini yeniden ayağa kaldırmak için uğraşırken, Aralık 2011 tarihinde ABD ordusu Irak"tan tamamen çıktı. 8 yıllık işgalin en önemli sonucu İran etkisinin Doğu Akdeniz kıyılarına kadar kesintisiz ulaşma kabiliyeti oldu.

Aslında Aralık 2011 tüm bölge için adeta bir dönüm noktası. Tüm hesapların değiştiği, alt üst olduğu tarih. ABD, tüm ülkeleri çatışmadan ziyade işbirliği ve diplomasi ile sorunlarını çözme yoluna iten caydırcı askeri varlığını bölgeden çekince, bir anda eski defterler yeniden açıldı. Bu gelişmeyi tüm bölge ülkeleri için daha dramatik bir gelişme daha izledi. ABD"li yetkililerden bölgeye yönelik ilginin eskisi gibi olmayacağına dönük açıklamalar medyaya düşmeye başladı. Bu mesaj bölge nezdinde artık her ülke kendi bacağından asılsın şeklinde tercüme edildi. Yumuşak gücün yerini sert güce terk edeceğine dönük işaret fişeği böylece atılmış oldu. Dramatik şekilde bu gelişme "Arap Baharı"nın Tunus"ta ateşlenmesi sürecine denk geldi. Kendini ABD tarafından terk edilmiş hisseden Arap rejimleri, Tunus, Libya ve Mısır"daki rejimlerin domino etkisiyle yıkılmasını kendileri varlıklarına dönük bir tehdit olarak gördüler. İşte Suriye"de ilk anda muhalifler ile Esad arasındaymış gibi görülen savaşın birinci yılın sonunda bir vekalet savaşına dönüşmesi bölgede meydana gelen jeopolitik depremin ilk artçı sarsıntısıydı. Tabii bu noktada devreye, bir dönemin küresel gücü, eski günlere dönüş arayışındaki Rusya"nın, Suriye"yi araç ederek hem bölge hem de küresel siyasete göbekten "etkin" bir aktör olarak dönüşü girdi. Böylece sorun bölgesel olmaktan çıkarak, küresel bir güç mücadelesinin öznesi haline dönüştü. Suriye"de artık girift bir ilişkiler ağı ve mücadele sahası vardı. Bir yanda Rusya ile İran"ın var olduğu, diğer tarafta Katar ve Türkiye"nin bir ekseni oluşturduğu, öteki tarafta Suudi Arabistan"ın (Körfez Emirlikleri) İsrail ile birlikte meydana getirdiği bir cephe meydana çıktı. Suudi Arabistan İsrail ikilisinin bu denklemde ilk işi, Mısır"da İhvan"a karşı oluşturulan darbeyi açıktan desteklemek oldu. Takip eden gelişme ise İhvan"ın tüm bölge güvenliğine tehdit eden bir "terörist organizasyon" muamelesi görmesiydi. ABD ve Avrupa Birliği ülkeleri de söz konusu gelişmeye sessiz kalarak taraflarını açık ettiler. Batılı ülkeler, Ortadoğu"daki neo-statükoya zımnen onay verdiler. Böylelikle kısa süreliğine eski düzenden kopan Mısır, yeniden eklemlenirken, Ortadoğu"da daha liberal ve demokratik bir düzenin hayata geçmesi yönündeki kanada da darbe indirilmiş oldu. Sert güç, uzun yılların ardından ilk kez bu kadar net şekilde bölge politikasında etkisini göstermiş oldu.

Türkiye"nin güneyinde bu gelişmeler yaşanırken, beklenmedik şekilde Ukrayna Krizi alevlendi. Rus yanlısı Yanukoviç iktidardan uzaklaştırıldı ve Kırım, Rusya tarafından bir ay içinde resmen işgal edildi. ABD ve müttefiklerinin buna cevabı, NATO-Rusya ortaklığının iptal edilmesi şeklinde yaşandı. Batı medyasında bol keseden yeni soğuk savaş analizleri de bir anda sayfa manşetlerine ve köşe yazılarına taşındı. Bu gelişmeler yumuşak gücün bölge politikalarından geçer akçe olmaktan çıktığı ve sert gücün zehirleyici etkisinin hissedilmeye başlandığının net göstergesi. Tabii bu durumun en önemli yansıması ise halihazırda Rusya"yı bölgede dengeleyecek bir askeri gücün olmadığı gerçeği ile yüzleşmek. Evet daha önce Kırım"da yaşanan krizi analiz ettiğim yazımda da ifade ettiğim gibi etkisini Mısır"a kadar genişletmiş bir Rusya gerçeği ile karşı karşıyız. Bu etkiyi de ülke olarak en sıcak haliyle Suriye"de yaşıyoruz. Prof. Dr. Beril Dedeoğlu"nun Star gazetesindeki köşe yazısında altını çizdiği gibi, Rusya, tercihlerini açıkça söylüyor ve NATO"dan, AB"den, ABD"den ve Türkiye"den de aynı karşılığı bekliyor. Bu durum özellikle son 10 yılda Rusya ile ekonomik, siyasi ve kültürel ilişkilerini derinleştiren Türkiye"yi zorlayacak bir tercihle karşı karşıya bırakabilir. Batı ittifak sisteminin bir üyesi olan Türkiye, Rusya"nın sert güce ayarlı yeni diplomasinin oluşturduğu bölgesel ve küresel sorunlar ile yüzleşmek zorunda kalabilir.

Kuzeyimizde karşımıza böylesi bir resim çıkarken, güneyimizde yeni bir sert güç gösterisi ile karşılaştık. Suudi Arabistan liderliğindeki Körfez Ülkeleri, İhvan"a olan desteği nedeniyle Katar"a beklenmedik bir tepki gösterdi ve büyükelçilerini bu ülkeden çektiler. İhvan, Suudi Arabistan tarafından terörist bir organizasyon olarak tanımlandı. Katar"ın bu gelişmelere cevabı ise, her ne kadar olağanşüpheli İran olsa da, 25 milyar dolarlık bir silah alım kararını açıklaması oldu. Bu son gelişme aslında bölgede yükselen silahlanma yarışının bir göstergesi. Özellikle 2010 yılından itibaren dünya medyasına, rekor silah alımı haberleriyle giren Körfez ülkelerindeki bu yeni rekabet alanı, karar vericilerin bölgedeki dengelerin sert güç tarafından belirleneceği inancına doğru evrildiğini gösteriyor.

Kısacası, Ortadoğu"ya çatışma ve denge eksenli yeni bir elbise biçildiğine dönük güçlü işaretler görülüyor. ABD-İran yakınlaşması ile, İran"ın bölge politikalarına meşru bir aktör olarak gireceğine dönük işaret, Rusya"nın Kırım"dan Kahire"ye kadar etkisini hissettirmesi, Suudi Arabistan-İsrail ittifakının bölgesel statükoyu koruma güdüsü ve Türkiye-Katar gibi bölgenin liberalleşmesine dönük politika savunucularının bir arada ve bazen sürtüşerek varolacağı yeni bir dönemdeyiz. ABD, mevcut kapasitesi ile kontrol edemeyeceği bir bölgeyi, bölgedeki aktörleri "güçler dengesi" ekseninde birbiriyle çatışacakları bir "düzen"de terk etmiş durumda. Türkiye"nin oluşturulmak istenen bu düzene en güçlü cevabı ise şüphesiz öncelikle "çözüm süreci" ve demokrasinin işlerliğini sürdürdüğü istikrarlı bir siyasal sistem ve güçlü ekonominin varlığı.

il y a 10 ans
Ortadoğu"ya yeni elbise: Çatışma ve denge
Evvelbahar
Siz hiç “ayben”e para gönderdiniz mi?
Irak: Kurtların sessizliği…
Direniş meşrudur, tükür kardeşim
Columbia’da ‘Filistin’le Dayanışma Çadırları’