|
“Kukla rejim”

ABD’nin önemli gazetelerinden Los Angeles Times’ta, 15 Şubat 1989 günü Afganistan hakkında bir makale yayınlanmıştı. “Sovyetler Afganistan’ı terk etti. Bu durum, Kabil’deki kuşatılmış kukla rejimin çöküşünü an meselesi haline getirdi” şeklinde başlayan makalede, Sovyetler Birliği’nin 1979-1989 arasında tam 10 yıl devam eden işgalinden sonra Afganistan’da ortaya çıkabilecek olan muhtemel senaryolar tasvir ediliyordu. “Bush yönetimi, Afgan halkına kendi kendini yönetme hakkının verilmesinde ve gelecekteki ekonomik desteklerin de ancak özgürce seçilmiş bir hükümet kanalıyla ulaştırılması konusunda inisiyatif almakta ısrarcı olmalı. Böyle yapılması durumunda, Pakistan ve İran’ın Afganistan’ın geleceğini tayin etme ve iç savaşı körükleme noktasındaki bariz teşebbüslerinin önü alınmış olur” diye devam eden makalede, şu vurgu bilhassa dikkat çekiciydi: “Afgan halkının, ABD’nin ülke siyasetini en ince ayrıntısına kadar denetlemesi diye bir isteği yok. Bunun yerine […] kendi ülkesinin geleceğini kendisi planlamak istiyor.”

Los Angeles Times’a bu değerlendirmeyi yapan kişi, Johns Hopkins Üniversitesi’nin antropoloji kürsüsünde görevli Afgan bir akademisyendi: Muhammed Eşref Gani Ahmedzay veya gelecekte meşhur olacağı kısa adıyla Eşref Gani. 1949’da Afganistan’ın Logar bölgesinde dünyaya gelen Gani, Beyrut Amerikan Üniversitesi ve ABD’deki okullarda yükseköğretimini tamamladıktan sonra, akademisyenlik kariyerine başlamış bir isimdi.

1991’de Johns Hopkins’ten ayrılarak Dünya Bankası’na geçen Eşref Gani, Asya ve Güney Asya ile ilgili projelerden sorumlu ekibin içindeydi. 2001’de ABD ve müttefikleri Afganistan’ı işgal ettiğinde ülkesine dönen Gani, yeni siyasî sürecin bir parçası oldu. 2002-2004’te maliye bakanlığı yaptı, 2004-2008 arasında ise Kabil Üniversitesi Rektörü’ydü. Rektörlük görevi sırasında kitap ve makale yazımına odaklanan Gani’nin, 2009 başında piyasaya çıkan bir kitabı “Çökmüş Devletleri Onarmak - Yeniden İnşa İçin Bir Taslak” adını taşıyordu. Gani, o zamana kadarki tecrübeleri ışığında, bir devletin çöküşten nasıl kurtarılacağını, bunun önlenmesi için nereden başlanacağını ve yapılması gerekenleri anlatıyordu. Bu yüzden, 2014’te Eşref Gani Afganistan Cumhurbaşkanlığı’na seçildiğinde, The New Yorker dergisi onu okurlarına tanıttığı makalenin spotuna “Çökmüş devletler konusunda uzman” notunu düşmüştü.

Yolun sonunda, Eşref Gani’nin akademik ve teorik bilgileri sahanın çetin gerçekleri karşısında sınıfta kaldı ve kendisine sürgüne gitmek seçeneği düştü. 1989’da Kabil’deki çökmekte olan merkezî hükümeti “kukla rejim” olarak tanımlayan Gani’nin makalesi bol bol paylaşılıyor şimdilerde.

***

Afganistan’da Taliban’ın yönetimi devralmasından itibaren, dış dünyadan verilen tepkileri üç sınıfta toplamak mümkün: Taliban’a kesin biçimde muhalif olanların öfkesi, Taliban taraftarlarının hayranlık ifadeleri ve gelişmeleri dikkatle izlemenin en doğru tavır olacağını düşünenlerin temkini… Özellikle sosyal medyada, öfkeli kesimin çoğunluğunun ciddî ve fikrî bir eleştiri getirmeksizin, Batı medyası kaynaklı haberlere tutunduğu görülüyor. Ten renginden saç-sakalın karmaşıklığına ve kıyafetlerin ütüsüzlüğüne doğru uzanan, tamamen şekle odaklı bir değerlendirme biçimi çok yaygın. Bunların tam karşısına konuşlanan Taliban hayranları ise, örgütü adeta baştan aşağı günahsız ve dünyanın kirli dengelerinden tümüyle uzakta, adeta bir “sahabe ordusu” gibi tasavvur ediyor. Haliyle, her iki tarafın birbirlerine yönelik taarruzları da son derece şiddetli. Hakaretler, suçlamalar, tekfirler havada uçuşuyor.

***

19 ve 20’nci yüzyıllarda, İngiliz ve Rus imparatorluklarının bugünkü Afganistan ve Orta Asya mıntıkasına hâkim olabilmek için verdikleri kıyasıya mücadele “Büyük Oyun” olarak bilinir. Direkt sonuçları günümüzde de çok yönlü olarak hissedilen Büyük Oyun, değişen aktörler eşliğinde hâlâ devam ediyor.

“İmparatorluklar mezarlığı” olarak bilinen Afganistan yeniden el değiştirmiş görünürken, Büyük Oyun’un bugünkü aktörlerinin Taliban’la ilişkileri elbette merak ve dikkat konusu. Rusya, İran, Çin ve Pakistan gibi dişli oyuncuların da gözüne kestirdiği bir ülkede, Taliban’ın tek başına ABD’yi yere serdiği şeklindeki izah, bu bağlamda yeterince ikna edici değil. Söz konusu aktörlerin Taliban’la bundan sonra kuracakları ilişkinin biçimi, içinden geçtiğimiz süreci de daha iyi anlamamıza yardımcı olacaktır. O yüzden, -olumlu veya olumsuz- iddialı yorumlar yapmadan önce, süreci yakından izlemek en doğrusu.

#ABD
#Los Angeles Times
#Afganistan
#Kabil
#Sovyetler Birliği
3 yıl önce
“Kukla rejim”
Ne olacak bu anne babaların hali?
Seçim sonrası ekonomide manzara nasıl?
Amerikan siyasetinin İsrail ‘trajedisi’
Jeopolitik sürpriz: ABD, Rusya ve İsrail nasıl anlaştı?
Nazlı seçmen günlerinde siyaset