|
Ölüsü-dirisi

Kâsım Süleymani suikastı, İran devleti açısından, olabilecek en doğru zamanda gerçekleşti. İran içinde, Irak’ta ve bütün bölgede İran’ın mezhepçi politikalarının sorgulanmaya başladığı, Iraklı Şiîlerin bile Tahran’ın kendilerine reva gördüğü “ikinci sınıf vatandaş” muamelesine isyan ettiği, “direniş” söylemlerinin artık miadını doldurmuş göründüğü kritik ve zor bir zamanda, ABD Başkanı Donald Trump’ın Süleymani’yi öldürtmesi, İran için -kelimenin tam anlamıyla- “hayat öpücüğü” oldu. Gözü yaşlı milyonlar sokakları doldurdu, kitleler “Hacı Kâsım” için tek yürek oldu, İran’ın politikalarına yönelik rezervler ve eleştiriler unutuldu… Şiî cephede bu türden bir “safları sıklaştırma” işlemini şu dönemde kimse beceremezdi. Trump becerdi.

Süleymani’nin öldürülmesi, yalnızca politik anlamda İran’ın artı hesabına yazılmadı. Şiî inancının baskın karakteri olan “yas geleneği” de bu sayede kendisine modern zamanlarda yeni bir “kahraman” ve “idol” buldu. Süleymani’nin Bağdat’ta başlayan cenaze töreni Kerbelâ ve Necef’te devam etti, Ahvaz, Meşhed, Tahran ve Kum duraklarından sonra, dün memleketi Kirman’da -izdihamda ölümler eşliğinde- sona erdi. Tüm bu şehirlerde, tümüyle siyaha bürünmüş kalabalıklar, Kâsım Süleymani’yi “cennete” uğurlarken, yüzlerine adeta Kerbelâ Katliamı’nın yası sinmişti. İran devlet yönetimi de bu noktada halkı ustaca yönlendirdi: Resmî sosyal medya hesaplarından paylaşılan çizimlerden birinde, “Hz. Hüseyin” olduğu ima edilen (ve yüzü görünmeyen) bir figür, Kâsım Süleymani’yi bağrına basarken görülüyordu. Bir diğer çizimde, açıkça “Hz. Peygamber” olduğuna işaret edilen bir başka kişi, yine “cennette” Süleymani’yi kucaklıyor; hemen arkasında da “Hz. Hüseyin” yer alıyordu. Çevrelerinde ise Şiî dünyanın yakın dönemde ölmüş önemli şahsiyetleri. Musavver cennette, herhangi bir Sünnî figür yoktu.

Her ne kadar “sıradan” bir kabre defnedilmiş olsa da, Kâsım Süleymani’nin anısı Şiîler arasında sürekli canlı tutulacaktır. Diriyken Fars İmparatorluğu’nun sınırlarının genişletilmesine ve pekiştirilmesine çalışan -bu yolda yüzbinlerce Müslüman’ın canını da hiçe sayan- Süleymani, böylece ölüyken de Şiî inancının politik hedeflerinin canlı tutulmasına yardımcı olacaktır.

***

Bağlantısızlar Hareketi’nin 26-31 Ağustos 2012 tarihleri arasında Tahran’da düzenlenen zirve toplantısı, ilginç bir diplomatik skandala sahne olmuştu:

Mısır Cumhurbaşkanı Muhammed Mursi, toplantının açılışında yaptığı konuşmada, besmele ve hamdele faslından sonra Hz. Ebûbekir, Hz. Ömer, Hz. Osman ve Hz. Ali’nin isimlerini tek tek anmışken, İran devlet televizyonunun resmî tercümanı, bu isimlerden ilk üçünü Farsça çeviride zikretmemişti. Dahası, Mursi’nin “sadece” Ehl-i Beyt’i andığı yönünde tercüme yapılmıştı. Tahrifat bununla da sınırlı kalmadı. Mursi, Suriye’de Beşşar Esed rejiminin sivil halka uyguladığı mezalimi de konuşmasında açıkça eleştirmişti. İran devlet televizyonu ise, konuşmada “Suriye” geçen her yeri “Bahreyn” olarak değiştirip verdi. Ve bunu canlı yayında, milyonların gözleri önünde yaptı. Devlet televizyonundan zirveyi Farsça çevirisiyle izleyen İranlılar, böylece Mursi’nin “Bahreyn’deki zulmü” eleştirdiğini düşündüler.

Uluslararası ilişkilerde şaşmaz bir kuraldır: Her devlet, kendisinin menfaatlerini korumayı önceler. Dolayısıyla, çeşitli ülkelerle farklı boyutlarda ilişkiler geliştirirken, bu altın kuralı hep akılda tutmak, yanılma payını da azaltır. İran’la münasebetlerde ise, dikkati azami boyuta taşımak gerekir. Rahmetli Muhammed Mursi’nin başına -hem de canlı yayında- gelen yukarıdaki tercüme kazası, İran’ın politika yapma biçiminin klâsik bir örneğidir. Kardeşlik ve vahdet içerikli söylemlere, abartılı iltifatlara, sıcak tebessümlere, ateşli sloganlara vs. hiç takılmadan tatbikata odaklanmak şarttır.

Kâsım Süleymani imajı üzerinden hızla tedavüle sokulan “ABD’nin şehit ettiği mazlum kahraman” söylemi de, “İran bunu hangi politik ve dinî kazanımlara tahvil edecek?” sorusu eşliğinde değerlendirilmelidir.

***

Kâsım Süleymani’nin Tahran’daki cenazesine katılanlardan biri de, Hamas lideri İsmail Haniye’ydi. Törende yaptığı heyecanlı ve hamasî konuşmada Süleymani’yi “Kudüs’ün şehidi” ilân eden Haniye, Arap dünyasında ciddi bir eleştiri tufanıyla karşı karşıya kaldı. Haniye, benzer övgüleri, Süleymani’nin evini ziyareti sırasında, ailesine de ifade etti. Süleymani’nin kızı Zeyneb de, “Babamın intikamını amcalarım alacak” dedikten sonra, “amcaları” arasında İsmail Haniye’yi de zikretti.

“Hamas nereye koşuyor?” sorusunun cevabını, önümüzdeki yazıda tartışalım.

#Kasım Süleymani
#Donald Trump
#Hamas
#Bahreyn
4 yıl önce
Ölüsü-dirisi
Özgürlük tuzağı ve Muhammed Salih
Şöhret halkın zannıdır
Fransa’nın Afrika Kumpanyası..
Gevşek AKP’lilerde ‘sancı’ büyük
Türkiye’nin tezlerini kim anlatacak…