Taciz ve cinsel saldırı ifşaatının ortaya dökülmesinin ardından, İsrail kamuoyundan gelen tepkiler başlıca iki kısma ayrıldı. Bir grup, yaşananları normal ve sıradan karşılarken, diğerleri ise “kendisini savunamayacak durumda olan” biriyle ilgili bu türden haberlerin yapılmasını “etik” bulmadığını kaydetti.
İsrail’de yalnızca cumhurbaşkanları değil, bazı başbakanlar da içine düştükleri çok çeşitli skandallar nedeniyle yargılandılar, bir kısmı istifa etti, hapse girenler de oldu. Yitzhak Rabin, Ehud Olmert, Ariel Şaron, Yitzhak Şamir, Benyamin Netanyahu en bilinen örnekler. Bunların dışında, sayısız milletvekili, bürokrat ve diplomat da aynı şekilde “kamusal suçlar”dan dolayı koltuklarından oldu, cezaevlerine düştü.
Yahudi kamuoyunun haklarına karşı oldukça hassas hareket eden İsrail yargısının bu tavrı, İsrail’in “Ortadoğu’daki tek demokratik devlet” olduğu iddiasının kanıtlarından biri olarak kullanılıyor. Ancak bu sözde imajın gözden kaçırmaya çalıştığı esas hakikat şu: Aynı İsrail yargısı, Araplara ve Müslümanlara karşı işlenen hiçbir suçta, bu kadar hassas ve dakik davranmıyor. Taciz, rüşvet, yolsuzluk gibi cürümlerden dolayı suçlanan birçok İsrailli politikacı ve askerin elinde, aynı zamanda binlerce masumun kanı da bulunuyorken, bu insanlık suçlarıyla ilgili yargı ve dava süreçleri işletilmiyor. Böylece, kariyerlerini kana ve kine borçlu olan nice Siyonist lider, Filistinlilere karşı işlediği suçların kovuşturulmayacağından emin bir şekilde hayatına devam edebiliyor. Bu durumun tarihte ve günümüzde sayısız örneği var.