|
“Avrupa’da kayıp mülteci ve göçmen çocuklar”

Avrupa Birliğini son yıllarda en çetin imtihana tabi tutan konulardan birinin mülteciler olduğunu biliyoruz. Mülteciler karşısında AB son zamanlarda bütün değerleriyle, kriter ve yönetim kalitesiyle tam bir dağılma yaşadı.

Gerçi, caizse bu noktada takdir etmemiz lazım ki, AB bu tehlikeyi öngörmüyor değildi. Ardarda bir kaç mülteci dalgasının koca bir Birliği ne hale getirebileceği noktasında bir öngörü vardı ki, oluşturulan bütün refah toplumunun ve coğrafyasının etrafına kalın güvenlik duvarları örmeye de başlamışlardı.

Yüksek güvenlik duvarları ve anlayışı AB’nin herşeyden önce mültecilere karşı kurduğu bir tedbirdi. Çünkü Avrupa’nın geçmişinde yabancı düşmanlığı, faşizm, insan sömürüsü noktasında bugünkü bütün iddiaların aksine çok karanlık sayfalar var. Daha yetmiş yıl önce bütün ekonomik sorunların nedenini bir azınlık olan Yahudilere ve Çingenelere yükleyerek onları en acımasız bir biçimde tasfiye etmeye tevessül etmiş, bu yolda milyonlarca insanı soykırıma tabi tutmaktan çekinmemiş bir Avrupa tecrübesi var.

Mülteciler Avrupa için çetin bir imtihan ve yine takdir etmek lazım ki AB içinde bilhassa Almanya bu acı geçmiş tecrübelerinden dersler almaya çalışmış ve aynı duruma düşmemek için bir hayli çaba sarf etmiş bir ülke. O yüzden bugün Suriyeli mültecileri kabul etme konusunda kim ne derse desin takdir edilesi bir performansla bir milyonun üstünde mülteciyi ülkesine kabul etmiştir. Bu mültecilerin ülkesinde yol açacağı yabancı düşmanlığı, sağ siyasi söylemlerin yükselişi gibi sorunları da göze alarak yapmıştır bunu.

Ancak diğer AB ülkeleri bu konuda aynı yükü ve sorumluluğu paylaşmamış oldukları halde orada da yabancı düşmanlığı ve sağ hareketler yine de yükselmekten geri durmamıştır.

Mülteciler en savunmasız halleriyle, sadece hayatta kalmalarına yetecek temel imkanların arayışıyla sığınıyorlar bir ülkeye. Bu halleriyle son derece dezavantajlı insanlar. Yasal konumları belirsiz, psikolojik olarak zaten zayıf ve ezik, mağdur ve mazlum durumdalar. O yüzden mültecilik bir insan hakkı olarak değerlendirilmiş ve mültecilere davranışta belli bir kalite üstünde durmak artık uluslararası bir norm olarak düşünülmüştür.

Tabii mültecilerin sadece ekmek ve aş bulma sorunları olmuyor bir de kendi güvenliklerini sağlama sorunları noktasında da ciddi bir savunmasızlık sorunuyla karşı karşıya oluyorlar. Bizzat sığındıkları ülkelerin yönetimleri tarafından zayıflatıldıkları için, mesela kendi çocuklarını koruyamamak gibi bir durumla karşı karşıya kalabiliyorlar.

İstanbul Milletvekili Serap Yaşar, Avrupa Avrupa Konseyi Parlamenter Meclisi (AKPM) Üyesi olarak Avrupa Polis Örgütü (Europol)’ün, 2016 yılı başında hazırladığı raporda, 10 binin üzerinde mülteci çocuğun AB ülkelerine geldikten sonra kaybolduğu bilgisinden hareketle Avrupa’da kayıp Mülteci ve Göçmen Çocukların durumunu araştıran bir rapor hazırladı. Hazırladığı rapor AKPM Genel Kurulu’nda oylanarak kabul edildi.

Serap Yaşar’ın bu raporu hazırladığı AB’nin bugünkü zemininde sadece Almanya’da 2017-2019 yılları arasında tespit edilen kayıp mülteci çocuk sayısı 11 binin üstünde. Bu rakam, Fransa’da 6 bin; İtalya’da 2018-2019 yılları içinde 20 bine yakın; İspanya’da sadece 2018 yılında 9218; İsveç’te 2009-2019 yılları arasında 4659; Hollanda’da 2015-2019 yılları arasında 1600; İngiltere’de 2015-2016 yılları arasında 1337 olarak gerçekleşmiş. Diğer bütün ülkelerle birlikte değerlendirildiğinde Avrupa’da neredeyse her iki dakikada bir çocuğun kaybolduğu tahmin edilmekte ve küresel olarak ise günde kayıtlı bir göçmen çocuğun kaybolduğu ya da öldüğü rapor edilmektedir.

Bu gerçekten de korkunç bir rakam. Mültecilerin, sığındığı Avrupa ülkelerinde nasıl bir saldırıya, sessiz sedasız maruz kaldığını gösteren çok acı bir tablo. Mülteci geride bıraktığı acıların üstüne sığındığı ülkede de kendisini vuran başka acılar.. Bu çocuklar nasıl kayboluyor? Kimler kaçırıyor, hangi amaçlarla kullanıyor çocukları? Bir kısmının organ mafyalarının eline düştüğü hemen tahmin edilebiliyor, diğer bir kısmı ne tür istismarlara maruz kalıyorlar?

Serap Yaşar’ın hazırladığı rapor bütün bu soruların peşine düşüyor. Raporda; dünya çapında 2014 ve 2018 yılları arasında günde kayıtlı bir göçmen çocuğun ölü ya da kayıp olduğunun BM tarafından rapor edildiği, bu rakamın buzdağının sadece görünen yüzü olduğu ve çoğu kayıpların kaydedilmediği vurgulanmış. Çocukların, aralarında şiddet, cinsel istismar, insan kaçakçılığı ve sömürünün de bulunduğu tehlikelere karşı özel korumaya ihtiyaç duyduğu ifade ediliyor.

Ayrıca, tüm Avrupa Konseyi üye devletlerinin BM Çocuk Hakları Sözleşmesi’ne taraf olduklarını ve bu nedenle çocukların refahı için gerekli tüm koruma ve özeni sağlayarak çocukların yüksek yararını başlıca etmen olarak değerlendirmeleri gerektiği hatırlatılmış ve bu bağlamda, üye devletlerin bazı sorumlulukları yerine getirmeleri öneriliyor. Bunun için elbette çocukların korunmasına ilişkin özel gereksinimler göz önünde bulundurularak temel hak ve ihtiyaçların karşılanması gerektiği vurgulanıyor.

Tabii alınabilecek bütün tedbirlerin başında mültecilere bakış açısının değişmesi ve mülteciliğin her zaman herkesin başına gelebilecek insani bir durum olarak değerlendirilmesi geliyor.

Bu bakış açısıyla mülteciye karşı daha empatik bir yaklaşım, ona haklarını daha fazla teslim eden bir hukuki yaklaşım, mültecinin kendini de çocuklarını da koruyup kollayabilecek bir inisiyatif kazandıracaktır. Aksi durumda mülteci çocuklarının bir tür endüstriyel bir ürün gibi değerlendirilip sömürülmesinin önü alınamaz. Çocukları öldüren bir medeniyetten de ne kendine ne insanlığa bir hayır gelir.

Serap Yaşar’ı böyle bir insani konuyu çalışıp AKPM’de oylatarak kabul ettirdiği için tebrik ediyorum.

#Avrupa
#Göçmen
#Kayıp
4 yıl önce
“Avrupa’da kayıp mülteci ve göçmen çocuklar”
Nasuhi Güngör’ün vurduğu yerden gol olmaz…
İnsaf!
Dağ yürekli adamların büyük seçimine doğru
Demografik dönüşüm
Seçim bitsin, önümüze bakalım!