
Alışık olduğumuzun dışında gelişmeye başladı her şey. Aslında bugünün dünyasında hiçbir şeye alışık olmadığımız da doğrudur. Riyakâr kapitalizm aramızda dolaşıyor. Çıplak olsa tanıyacağız.
Hanedana alışık değildik, sürdürdük. Demokrasiye de alışık değiliz, onu da sürdürüyoruz. Refah devletine de alışık değildik, onu da sürdürüyoruz.
Avrupa’da siyaset değişirken, her geçen gün daha fazla gündemimize gelecek refah devleti olgusunu tartışmak istiyorum. Konuyu anlaşılır kılmak için yer yer herkesin hakim olduğu konular üzerinden somutlaştırma gayretinde olacağımı da şimdiden söyleyeyim.
Mesela deprem yaralarını sarması beklenir. Çünkü devlet, şişman değil, büyük olmalıdır ve toplumun gücünün yetmeyeceği durumda sahneye çıkmalıdır. Toplumun kendi çözebileceği meselelerde vakarını yıkmamalı, sınırı aşmamalıdır.
Düşük faiz döneminde mesela girişimciler elde ettikleri kaynaklarla topluma iş üretme sorumluluğunu yerine getirmemiş toplumu zayıflatıp belki devleti de zaafa düşürmüştür.
Refah devleti bir anlamda dünyevi alanın değer ve sorumluluklarla örülü manevi alan üzerinde üstünlük kurması aracıdır. Kapitalizmin amacı da budur; dünyevi olanın egemenliği... Refah devletini anti-kapitalist bir olgu sanmak gerçekten aldanmaktır.
Refah devleti geliştikçe Türkiye’nin kapitalizmin olay ufkuna çok hızlı çekildiği de mi görülmüyor? Türkiye’de toplum, kapitalizmin olmazsa olmazı, değerlerini göz ardı edebilme “kabiliyeti” kazanmıştır. Bu haksız bir eleştiri değil. Ama geneli kapsamaz.
Refah devleti geliştiği ekonomilerde toplumu çoktan öldürmüştür, arkadaşlığı-yakınlığı-akrabalığı da çok temiz ortadan kaldırmıştır. Epeyce bir süredir ailenin de boğazını sıkmaya başlamıştır. Kusursuz seri cinayetler... İnsanlık faili takip edememiştir.
Çünkü herkes biraz kapitalisttir. Kapitalizmin asıl numarası zaten fıtratla çelişmemesidir. Her şey hemen normalleşmektedir.
İnsanın %30 kapitalist olduğunu varsayıyorum. Yahut nefsinin varlığındaki payı kadar. Kapitalistliğini %30’un üzerine bırakan değerler-menfaatler takasına başlamıştır. Değerlerinden vazgeçtikçe menfaatlerini ençoklayacağını düşünür ama nafile. Gene de bu illüzyondan kendisini kurtaramaz.
Alman araştırmacı Zitelmann’ın Economic Affairs dergisinde kapitalistlik araştırması yayınlanmış. Araştırmaya konu 34 ülke arasından Türkiye en anti-kapitalist ülke çıkmış. Acaba, dedim?
Türkiye’nin bir aşınma yaşasa da hala en anti-kapitalist topluma sahip olduğuna zaten eminim. Ama bu araştırmanın bir ispat olabileceğine şüpheliydim. Detaylarını inceledim.
Önermeler beklediğim gibi kapitalistlik durumunu değil, kapitalizmin fraksiyonları arasında hangisinin tercih edildiğini ölçüyor. Sorumlulukların toplumdan devlete aktarılması üzerinden yoruma çıkıyor.
Ha ılımlı kapitalizm ha vahşi kapitalizm ha komünal kapitalizm…
Refah devletinin, Türk devlet düşüncesinin ve medeniyet değerlerinin aksi bir olgu olduğunu baştan aşağı tartışmamız lazım.
Bizde hep var olagelmiş güçlü devlet talebinin karşılığı refah devleti değildir. Güçlü devlet nerede bu devlet anlarında nerede bu devlet sorusuna gerek bırakmayan devlettir. Güçlü devlet refah toplumuna alan bırakan ve refah toplumunun adaletinde gelişen devlettir.
Refah toplumunu refah devletiyle ikame ettiğimiz her gün, güçlü devleti şişman devlet sanan toplumlarda olduğu gibi daha kapitalistleşmiş oluruz. Kapitalizm bizi yanıltıp refah devletiyle kanımıza karışıyor. Daha kapitalist olduğumuz her tekinsiz gün mefkuremizden götürüyor. Değerlerinden arındırılmış emeğinin karşılığı olmayan Öklid düzlemde bir noktayı ifade eden global insan figürüne dönüştürüldüğümüzde mi bir şey anlatmaz?
BIST isim ve logosu "Koruma Marka Belgesi" altında korunmakta olup izinsiz kullanılamaz, iktibas edilemez, değiştirilemez. BIST ismi altında açıklanan tüm bilgilerin telif hakları tamamen BIST'e ait olup, tekrar yayınlanamaz. Piyasa verileri iDealdata Finansal Teknolojiler A.Ş. tarafından sağlanmaktadır. BİST hisse verileri 15 dakika gecikmelidir.