Refah devleti ve anti-kapitalist Türkiye ideali

04:0018/06/2024, Salı
G: 18/06/2024, Salı
Yusuf Dinç

Alışık olduğumuzun dışında gelişmeye başladı her şey. Aslında bugünün dünyasında hiçbir şeye alışık olmadığımız da doğrudur. Riyakâr kapitalizm aramızda dolaşıyor. Çıplak olsa tanıyacağız. Hanedana alışık değildik, sürdürdük. Demokrasiye de alışık değiliz, onu da sürdürüyoruz. Refah devletine de alışık değildik, onu da sürdürüyoruz. Avrupa’da siyaset değişirken, her geçen gün daha fazla gündemimize gelecek refah devleti olgusunu tartışmak istiyorum. Konuyu anlaşılır kılmak için yer yer herkesin


Alışık olduğumuzun dışında gelişmeye başladı her şey. Aslında bugünün dünyasında hiçbir şeye alışık olmadığımız da doğrudur. Riyakâr kapitalizm aramızda dolaşıyor. Çıplak olsa tanıyacağız.

Hanedana alışık değildik, sürdürdük. Demokrasiye de alışık değiliz, onu da sürdürüyoruz. Refah devletine de alışık değildik, onu da sürdürüyoruz.

Avrupa’da siyaset değişirken, her geçen gün daha fazla gündemimize gelecek refah devleti olgusunu tartışmak istiyorum. Konuyu anlaşılır kılmak için yer yer herkesin hakim olduğu konular üzerinden somutlaştırma gayretinde olacağımı da şimdiden söyleyeyim.

Refah devleti,
bireyselleştirilmiş
toplumlarda bireyin kopartılan bağlarıyla uğratıldığı yalnızlığı ikâme ettiği olgudur. Aile, arkadaş-akraba, toplum dayanışmasının yerine konur. Finansmanı maliyetlidir ve zengin kaynaklar yahut sömürgeleri olmaksızın sürdürülemez.
Herkesi kuşatırmış gibi yaparken devleti, menfaat birlikteliğinin kaldıracı (aygıt) yapar.
Devlet yüce ideallerin muştusu değil, yağma iştahına servis sağlayıcıların egemenlik sahasına dönüşür.
Bu son cümleye tam manasını vermekte zorlandığımı itiraf etmeliyim. Ama şunu eklersem belki somutlaşır;
Cumhurbaşkanı Erdoğan
ve
Cumhur İttifakı, Türkiye için yüzyıllık idealler yeşertirken yerleşen refah devleti düşüncesinin EYT saldırısı altında kalmıştır.
Yani İttifak, o anda muhalefet eliyle refah devletinin ikilemi içine düşürülmüştür. Böyle bir liderlik ve ittifak kurgusu, refah devletinin sonu hüsranla bitecek kendisini yağmalatma amacına hizmet etmek için kurulamaz. Böyle bir kurgudan ancak
Ergenekon’dan çıkış ayarında bir destan beklenir.

Mesela deprem yaralarını sarması beklenir. Çünkü devlet, şişman değil, büyük olmalıdır ve toplumun gücünün yetmeyeceği durumda sahneye çıkmalıdır. Toplumun kendi çözebileceği meselelerde vakarını yıkmamalı, sınırı aşmamalıdır.

1923’te muştulanan refah devletidir, denecekse buna itiraz ederim.
Ya da kurmakta zorlandığım o cümlemi şöyle ifade edeyim; refah devleti,
devleti yüce ideallerin muştusu değil, toplumun sorumluluklarını sırtına vurup kulağı üstüne yattığı bir sorumsuzlaşma makinasına dönüştürür. Sorumsuz
toplum zayıf devlet demektir. Bir devletin en önemli varlığı sorumlu toplumdur.

Düşük faiz döneminde mesela girişimciler elde ettikleri kaynaklarla topluma iş üretme sorumluluğunu yerine getirmemiş toplumu zayıflatıp belki devleti de zaafa düşürmüştür.

Refah devleti bir anlamda dünyevi alanın değer ve sorumluluklarla örülü manevi alan üzerinde üstünlük kurması aracıdır. Kapitalizmin amacı da budur; dünyevi olanın egemenliği... Refah devletini anti-kapitalist bir olgu sanmak gerçekten aldanmaktır.

Refah devleti geliştikçe Türkiye’nin kapitalizmin olay ufkuna çok hızlı çekildiği de mi görülmüyor? Türkiye’de toplum, kapitalizmin olmazsa olmazı, değerlerini göz ardı edebilme “kabiliyeti” kazanmıştır. Bu haksız bir eleştiri değil. Ama geneli kapsamaz.

Refah devleti geliştiği ekonomilerde toplumu çoktan öldürmüştür, arkadaşlığı-yakınlığı-akrabalığı da çok temiz ortadan kaldırmıştır. Epeyce bir süredir ailenin de boğazını sıkmaya başlamıştır. Kusursuz seri cinayetler... İnsanlık faili takip edememiştir.

Çünkü herkes biraz kapitalisttir. Kapitalizmin asıl numarası zaten fıtratla çelişmemesidir. Her şey hemen normalleşmektedir.

İnsanın %30 kapitalist olduğunu varsayıyorum. Yahut nefsinin varlığındaki payı kadar. Kapitalistliğini %30’un üzerine bırakan değerler-menfaatler takasına başlamıştır. Değerlerinden vazgeçtikçe menfaatlerini ençoklayacağını düşünür ama nafile. Gene de bu illüzyondan kendisini kurtaramaz.

Kapitalistliğini %30’un altına vuransa bu devirde derviş kere derviştir. Bu ise refah devletinin dışladığı aile, arkadaşlık, akrabalık, toplum sorumluluğunu almakla mümkündür.
Refah devleti yerine “refah toplumunu” deneyimlediğimiz günlere bugünden bakınca herkesin derviş gibi görünmesi bundandır.

Alman araştırmacı Zitelmann’ın Economic Affairs dergisinde kapitalistlik araştırması yayınlanmış. Araştırmaya konu 34 ülke arasından Türkiye en anti-kapitalist ülke çıkmış. Acaba, dedim?

Türkiye’nin bir aşınma yaşasa da hala en anti-kapitalist topluma sahip olduğuna zaten eminim. Ama bu araştırmanın bir ispat olabileceğine şüpheliydim. Detaylarını inceledim.

Önermeler beklediğim gibi kapitalistlik durumunu değil, kapitalizmin fraksiyonları arasında hangisinin tercih edildiğini ölçüyor. Sorumlulukların toplumdan devlete aktarılması üzerinden yoruma çıkıyor.

Ha ılımlı kapitalizm ha vahşi kapitalizm ha komünal kapitalizm…

Refah devletinin, Türk devlet düşüncesinin ve medeniyet değerlerinin aksi bir olgu olduğunu baştan aşağı tartışmamız lazım.

Bizde hep var olagelmiş güçlü devlet talebinin karşılığı refah devleti değildir. Güçlü devlet nerede bu devlet anlarında nerede bu devlet sorusuna gerek bırakmayan devlettir. Güçlü devlet refah toplumuna alan bırakan ve refah toplumunun adaletinde gelişen devlettir.

Refah toplumunu refah devletiyle ikame ettiğimiz her gün, güçlü devleti şişman devlet sanan toplumlarda olduğu gibi daha kapitalistleşmiş oluruz. Kapitalizm bizi yanıltıp refah devletiyle kanımıza karışıyor. Daha kapitalist olduğumuz her tekinsiz gün mefkuremizden götürüyor. Değerlerinden arındırılmış emeğinin karşılığı olmayan Öklid düzlemde bir noktayı ifade eden global insan figürüne dönüştürüldüğümüzde mi bir şey anlatmaz?

Söz burada bitmez elbet. Sezai Karakoç’un şair kimdir tarifinden esinle “görevimiz ağıt yakmak değildir.” Kapitalizmin karadeliğinden sakınmaya yetecek itki gücümüz var. Türkiye, yara alsa da kapitalizmin tam bir zafer kazanamadığı son kale. Refah toplumunu kapitalizme feda etmeme mücadelemiz devam etmeli.
Kapitalizmle mücadele devletimizin varlık nedenidir.
#Ekonomi
#Kapitalizm
#Yusuf Dinç