|

Gazeteci, mülteciye çelme taktı!

Türkiye’nin Batı ile aynı hizaya gelmeyen Suriye politikasından kaynaklanan; Rusya, İran ve PKK kaynaklı yalanların kapış kapış gittiği 2015’lerin karanlık ve sert atmosferinde, muhalif siyasetçiler ve medya aktörleri mülteci meselesini yumuşak karın olarak görmüş, hükümetin halk nezdindeki itibarını bu noktadan zayıflatabileceklerini hesap etmişlerdi. Nitekim bugün geldiğimiz noktada hiç de başarısız oldukları söylenemez.

00:00 - 30/05/2022 Pazartesi
Güncelleme: 05:25 - 30/05/2022 Pazartesi
Yeni Şafak
İLLUSTRASYON: CEMİLE AĞAÇ YILDIRIM
İLLUSTRASYON: CEMİLE AĞAÇ YILDIRIM
Numan Aka - Yazar

Macar kameraman Petra Laszlo, kucağında çocuğu ile sınırı geçemeye çalışan mülteci bir babaya taktığı çelme için yargılanırken “kendimi savunuyordum, üzerime gelince korkmuştum” gibi bir açıklamayla cezadan sıyrılmaya çalışsa da yine aynı mahalde küçük bir kızı tekmelediği görüntüler kendini yalanlamasına yetmişti. Laszlo’yu, aldığı tecilli 3 yıllık cezasından kurtaran bir üst mahkeme oldu. Üst mahkeme, yaptığını saldırganlık değil “kötü davranış” olarak nitelendirdi ve verilen cezayı iptal etti. Bu karar, Macaristan’da pek çoklarını aynı fiili işlemek konusunda cesaretlendirmiştir muhtemelen.

  • Fakat Macaristan sınırında gerçekleşen bu olayı orada bırakıp kendi medyamızın bu konudaki yaklaşımına daha geniş bir açıdan bakalım şimdi. Hafızalarda kötü bir sima olarak kalan Petra Laszlo’nun boynunda asılı mülteci düşmanlığı yaftası, ülkemizdeki medya ve sosyal medyanın tanıdık yüzlerinin her gün işlediği bir suçun tam ifadesi aslında. Göçmen birine atılan tekmenin; milyonlarca göçmenin hayatını tehlikeye atan bir gazete manşetinin, ateşli bir köşe yazısının veya bir televizyon yayınının büyüttüğü kötülük yanında hükmü nedir ki?

Medya aynı zamanda, işgal altında en temel insani hakları yok sayılan Filistinlilerin yanında olmayı, uğradıkları mağduriyeti dünyaya duyurmayı seçen ve maalesef İsrailli askerler tarafından açılan ateş sonucu vefat eden Şirin Ebu Akile gibi gazetecileri de barındırıyor. İki medya mensubu arasındaki fark, iyi ve kötü medya arasındaki farkı, herhangi bir tarife gerek duymadan açık bir şekilde bize gösteriyor.

TEZVİRATIN EN BÜYÜK KAYNAĞI MEDYA

  • Mülteci düşmanlığı dalgasını yükselten yaygara ve tezviratın en büyük kaynağı medya ve bu ateşe hevesle odun taşıyan mensuplarıdır. Yalan haberin kaynağı olarak sosyal medyayı işaret etmeyi tercih ederiz fakat çok takipçisi olan hesaplar dahi gerçek medya mensuplarına öykünen birer çömez sayılabilirler ancak. Kaldı ki; kullandıkları hesapların çoğunun ardında bir takım ajanslar ve o ajansların başında da alaylı veya mektepli tecrübeli bir medya mensubu vardır çoğunlukla.

Elbette gazetecilik siyasetten bağımsız düşünülemez. İlgi budalası bir kısmı hariç, mülteci düşmanlığını körükleyen medya mensupları bunu şahsi çıkarları için yapıyor değiller. Kendilerini ait hissettikleri siyasi tarafın ajandasına uygun hareket etmek istiyorlar. Fakat habercilik mesleğinin temelini, tartışmaya açık olmayan gerçeğin ve insani hakların muhafazası oluşturur. Bu ilkeler her türlü siyasi bağlılığın üzerindedir. Mülteciler konusunda farklı düşünseler bile bu asli çizgiyi korumakla yükümlüdürler.

MÜLTECİ DÜŞMANLIĞININ BASINDAKİ KÖKLERİ

  • Suriye savaşının başlarından itibaren, bir zamanlar basının amiral gemisi görülen Hürriyet’ten güya tam karşısında yer alan dönemin kabadayısı Zaman’a, solcu geçinen küçük gazetelerden çok satan Atatürkçü Sözcü’ye, mültecilerle ilgili tezvirat furyasından kimse geri kalmadı. “Suriyeliler yüzünden esnaf zorda”, “İşsizlik Suriyeliler yüzünden artıyor”, “Vatandaş isyan ediyor” gibi güya halk adına kaygılı altı boş manşetlerden “Suriyelilere ücretsiz üniversite”, “TOKİ’den ev” gibi düpedüz yalanlara yüzlerce örneğe imza attılar. Bugün Ümit Özdağ’ın ağzından duyduğumuz yalanları 10 yıldır manşetlerinden indirmiyorlar. Bu kuruluşlarda çalışan, birbirinden korkusuz, özgürlükçü, evrensel değerler ve insan hakları için dünyayı ateşe verebilecek kaç basın mensubu bu manşetleri sorun etmiştir bugüne kadar?

Özellikle, Türkiye’nin Batı ile aynı hizaya gelmeyen Suriye politikasından kaynaklanan; Rusya, İran ve PKK kaynaklı yalanların kapış kapış gittiği 2015’lerin karanlık ve sert atmosferinde bu durum çok daha açık görülebiliyordu. Deyim yerindeyse her gün “Türkiye asmaca” oynanıyordu. Muhalif siyasetçiler ve medya aktörleri mülteci meselesini yumuşak karın olarak görmüş, hükümetin halk nezdindeki itibarını bu noktadan zayıflatabileceklerini hesap etmişlerdi. Nitekim bugün geldiğimiz noktada hiç de başarısız oldukları söylenemez.

  • Suriye’de savaşın başlamasının hemen akabinde neredeyse tüm muhalif medyanın yazmaya başladığı ve bugüne kadar hiç aralıksız devam eden hikâyeye göre “Suriyeli göçmen istilasıyla karşı karşıya” idik. Bugün kimisinin, Avrupa’dan aldığı fon, gelişen anlayışı, uyanan insanlığı vs. sebebi her ne ise kısmen değişen fikirlerinden memnun olsam da ateş bacayı çoktan sarmış ve kundakçılar olay yerinden uzaklaşmıştır.

MEDYANIN SİYASETİ

Modern siyaset anlayışının “iktidara giden her yol mubahtır” ilkesine sıkı sıkıya bağlı olduğuna kimse itiraz etmeyecektir. Şahsen desteklemesek ve ahlâklı bulmasak da bunu böyle kabul ettiğimiz söylenebilir. Meşru görüldüğü ve hatta kürsü özgürlüğü verildiği için siyasetçiler arasından vahşi oy avcıları, açıkgöz kalpazanlar çıkması bir açıdan olağan. Yalan, tezvirat ve mübalağa bu mide bulandırıcı zanaatın en önemli silahları ve halkı kolayca etkileyebilirler.

  • Diğer yandan, insanlık tarihinin en önemli icatlarından biri olarak görülen modern gazetecilik ve yayıncılık, zaman zaman karşısına iktidarları da almak pahasına ilke ve ahlâk temelli bir söylem benimseyerek bugüne kadar meşruiyetini savundu; gerçeğe bağlılık ve topluma karşı sorumluluk. Bu açıdan attıkları ipe sapa gelmez manşetler, kendilerine ayrılan köşelerden, programlardan yaydıkları yalanlarla medya mensuplarımızın büyük çoğunluğu yüz karasıdır. Ülkemize mecburen sığınmış büyük çoğunluğu Suriyeli göçmenlerin ne eğitimsizliği, ne hırsızlığı ne de uğursuzluğu kalmıştır sayelerinde.

Pabucu dama atılmış bazı siyasiler ve isimsiz sosyal medya hesapları, ilgi görmenin en kolay yolunu insanların en ilkel korku ve öfkelerini kaşımakta görmüş olabilirler. Siyasi aidiyeti ne olursa olsun gerçeğe sadık ve insanlığa karşı sorumluluğunu kaybetmemiş bir medya, bu tür siyasetçilerin ürettiği nefret salgınına karşı tek çaredir.

#Türkiye
#Batı
#Rusya
#İran
#PKK
2 yıl önce