|

Kılıçdaroğlu’nun verdiği en büyük zarar

04:00 - 25/05/2023 Perşembe
Güncelleme: 23:31 - 24/05/2023 Çarşamba
Yeni Şafak
Kemal Kılıçdaroğlu.
Kemal Kılıçdaroğlu.
Prof. Dr. İsmail Güleç / İstanbul Medeniyet Üniversitesi Öğretim Üyesi

İlk defa iki turlu bir seçim yapıyoruz. İlk seçimde adaylar seçilecek oyu alamayınca, yani yüzde 50+1’i aşamadığı için seçimler ikinci tura kaldı. 28 Mayıs 2023’te yeniden sandığa gideceğiz. Seçim süreci boyunca adaylar vaatlerini söylediler, neler yapacaklarını anlattılar. Kimin söylediklerinin daha inandırıcı olduğunu bu turda göreceğiz.

Adaylar sadece vaatlerini söylemiyorlar konuşmalarında, yer yer birbirlerine bazı suçlamalarda da bulunuyorlar. Adayların birbirlerine yönelttikleri ithamlar seçim sath-i mailinde bir dereceye kadar da mazur ve hoş görülebilir hatta görmezden, duymazdan gelinebilir. Seçim dönemi geçince de söylenenlerin büyük bir kısmı unutulacak ve söylenildiği ile kalacaktır.

DEMOKRASİ TARİHİMİZİN YÜZ AKI

Ancak Kemal Kılıçdaroğlu’nun yukarıda izah etmeye çalıştığım hususlar dışında kimi söylemleri var ki kurumlarımıza, dolayısıyla ülkemize büyük zarar veriyor. Daha önce de birçok kurumu, suçlayıcı ve yıpratıcı bir dille kötülemişti. Meramımı 18 Mayıs 2023 günü yaptığı son basın açıklamasından bir örnek vererek açıklamaya çalışayım.

“Ancak, öncelikle vatandaşlarımızı bir konuda aydınlatmak ve YSK meselesini açıklığa kavuşturmak isterim. Tüm tutanaklar elimizdedir. Tek bir oyun dahi hakkını yedirmeyeceğiz. Biz, YSK’ya gerekli tüm itirazları yaptık. Son bir oy dahi doğru yazılana kadar tepelerindeyiz ancak bu seçim bir kez daha gösterdi ki bunların usulsüzlük ve ahlaksızlıkları sınır tanımıyor. 28 Mayıs’ta seçim sabahı her sandıkta bu kez bir iki değil beş müşahide ihtiyacımız var.”

Bu söyleme göre, Yüksek Seçim Kurulu, oyların sayımında taraf tutan, yanlış sayarak bir tarafa avantaj sağlayan, vatandaşın oyunu yanlış tarafa kaydederek hakkını çalan, usulsüzlük ve haksızlık yapan bir kurum. O yüzden tüm sandıklarda beş müşahit görev almalı.(!)

Türk demokrasi tarihinin yüz akı bir olay varsa o da yapılan seçimlerdir. 1950 seçimlerinden bu yana yapılan tüm seçimlerle ilgili hiçbir zaman bu tip bir suçlamayı hak edecek bir olay vuku bulmamıştır. Kendi tutanaklarını kurdukları sisteme doğru dürüst aktarıp oyların dökümünü yapamayanların, bu işi büyük bir titizlikle yaptığı belli olan bir kurumu bu kadar açık bir şekilde zan altında bırakması ve suçlaması mazur görülecek bir durum değildir.

Akla şöyle bir soru gelebilir: Oy sayımı ve kaydedilmesi esnasında hiç hata olmaz mı ve yanlış yapılmaz mı? Tabii, olur ve kimi kasten kimi de bilmeden hatalar yapılır. Bu gibi durumlarda yapılacak iş, izlenecek yol bellidir ve partiler de bu haklarını sık sık kullanıyorlar ve bu gibi durumlarda itiraz ediyorlar. Zaman zaman bu itirazların sonucu değiştirdiği de görülür. Uygulama yıllardan beri bu şekilde olageldi.

KURUMLARIN İTİBARI YOK SAYILAMAZ

Eğer Sayın Kılıçdaroğlu’nun YSK ile ilgili bir endişesi varsa, YSK sonuçları ile kendi sonuçları arasında anlamlı farklar bulunuyorsa, yapacağı işlem bellidir. Yetkili kurullara itiraz edilir ve tutanaklar yeniden gözden geçirilir, varsa maddi bir hata, düzeltilir. Bu işin kasıtlı yapıldığı düşünülüyorsa suç duyurusunda bulunulur ve suçluların cezalandırılması için takipçi olunur.

Ortaya somut bir belge ve bulgu koymadan YSK’yı suçlayarak yıpratmanın ve güveni sarsmanın, 28 Mayıs’taki seçimi de önümüzdeki sene yapılacak yerel seçimleri de idare edecek olan YSK’yı şüpheli duruma düşürmenin kimseye faydası olmayacaktır. Üstelik Türk demokrasinin bu kurumun sağlıklı çalışmasına en çok ihtiyacı olduğu bir dönemde böyle yapmanın izahı mümkün değildir.

Söylemeye çalıştığım şeyin daha iyi anlaşılması için bir hikâye anlatmak isterim.

Rivayete göre Araplar arasında çok güzel ve hızlı atı olan bir bey varmış. Eşi ve benzeri olmayan bu ata sahip olmak isteyen at meraklısı beyler, dünyaları teklif etseler de atın sahibi bey atını vermezmiş. Atı para vererek alamayacağını anlayan bir adam, beyin geçeceği çölde beklemeye başlamış. Beyin atının üstünde geldiğini görünce günlerden beri çölde kalmış, susuzluktan ölmek üzere olan bir adam gibi kıvranmış. Bey, yerde susuzluktan ölmek üzere olduğunu düşündüğü bu adama su vermek için atından inmiş ve kırbasını adama uzatmış. Adam suyu içer içmez beyin zaafından yararlanıp ata atladığı gibi uzaklaşmış. Bey ardından bağırmış, “Dur, beni dinle, sonra yine git.” Ata binen adam durmuş ve beyin konuşmasını duyacağı kadar yaklaşmış ve durmuş. Bey adama dönerek,“Atımı aldın, helal olsun. Ancak benden bu şekilde aldığını anlatma. Sonra çölde kimse susuz kalmış birine yardım etmez.” demiş.

Çölün namusu önemlidir ve buna riayet edilmelidir. Siyasilerden atı çalınan adamın hassasiyetini beklemek hakkımızdır. Adaylardan, özellikle Sayın Kılıçdaroğlu’ndan beklentimiz kurumlarımızı yıpratacak bir dil kullanmamasıdır. YSK başta olmak üzere Kızılay, TUİK, YÖK gibi adını sayamadığım tüm kurumlarımızı yıpratıcı ve güven sarsıcı bir dil ile yıpratmanın hiçbirimize faydası olmayacaktır. Bu kurumlara hepimizin ihtiyacı vardır. Seçimler geçer ama kurumlar kalıcıdır…



#Siyaset
#Seçim
#Kemal Kılıçdaroğlu
1 yıl önce