|

Şiddet döngüsünü birlikte kıralım

25 Kasım, kadına yönelik şiddetle mücadeleyi kamuoyunda daha görünür kılmak adına tarihe not düşülen anlamlı bir gün. Fakat elbette bu mücadele bir güne indirgenemez; şiddet var olduğu sürece devam edecektir. Cumhurbaşkanımız Sayın Recep Tayyip Erdoğan’ın ifadesiyle şiddet bir “insanlık suçu”dur. Bakanlık olarak temel hedefimiz, hiçbir kadının herhangi bir şiddet türüne maruz kalmadan, yüksek özgüven içerisinde hayata katılımını sağlamak, sahip olduğu potansiyeli, bilgi ve tecrübesiyle toplum refahının artırılmasına azami katkı sunmasını temin etmektir.

00:00 - 25/11/2021 Perşembe
Güncelleme: 06:20 - 25/11/2021 Perşembe
Yeni Şafak
Aile ve Sosyal Hizmetler  Bakanı Derya Yanık
Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanı Derya Yanık
Derya Yanık /
Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanı

Dünya Sağlık Örgütü (DSÖ), 2000-2018 dönemini içeren raporunda, dünyada 640 milyon kadının şiddete maruz kaldığını ifade ediyor. Dünyada her yıl 1,4 milyon insan, şiddet sebebiyle hayatını kaybediyor. Bu duruma en çok maruz kalanlar; kadınlar, çocuklar, engelliler, yaşlılar ve bazı dezavantajlı gruplardır.

Yine DSÖ verilerine göre; Brezilya’da bir milyon kadında 42 kadın cinayete kurban giderken, ABD’de bu sayının 21, Hindistan’da 19, Arjantin’de 13, Belçika’da ve Avustralya’da ise 8 olduğu görülmekte. Ülkemiz; Almanya, Finlandiya, İsviçre, Norveç, Hollanda, İspanya ve İsveç gibi ülkelerle birlikte 5-6 bandında yer alıyor.

Birleşmiş Milletler verilerine göreyse, dünyada her üç kadından biri yaşamının herhangi bir döneminde fiziksel veya cinsel şiddete maruz kalıyor. Bu tablo şiddetle mücadelenin tüm dünyada ana gündemlerden biri olması gerektiğini gösteriyor.


25 KASIM’DA NE OLDU?

25 Kasım 1960’ta Dominik Cumhuriyeti’nde vahşi bir şekilde öldürülen üç kız kardeşin trajik hikâyesi, bugün tüm kadınlar ve insanlık adına bir farkındalık vesilesine dönüşmüş durumda.

Dominik Cumhuriyeti’nde yaşanan hadise tüm dünya kadınlarının “kadına yönelik şiddete hayır” sloganı etrafında birleşmesini sağladı ve uluslararası bir kadın dayanışmasını ortaya çıkardı. BM, 17 Aralık 1999 tarihinde, 54. genel kurul oturumunda, 25 Kasım’ın “Kadına Yönelik Şiddete Karşı Uluslararası Mücadele Günü” olmasını kararlaştırdı.

25 Kasım, bizim için kadına yönelik şiddetle mücadeleyi kamuoyunda daha görünür kılmak adına tarihe not düşülen anlamlı bir gün. Fakat elbette şiddetle mücadeleyi bir güne indirgemek anlamına gelmiyor. Şiddetle mücadele bir süreçtir, şiddet var olduğu sürece de devam edecek. Özel bir gün olarak “25 Kasım”ın bir farkındalık vesilesi olmasının yanında, kadına yönelik şiddetle mücadelede bir nevi gündem yenileme, çalışmaları gözden geçirme, değerlendirme ve yol haritalarını güncellemeye de katkısı oluyor.

MÜCADELEDEKİ BAKIŞ AÇISI

Şiddet sadece kaba kuvvet kullanımı sonucu ortaya çıkan eylemleri içeren fiziksel şiddet olarak görülmemelidir. Korkutma, tehdit etme, kişinin ruh sağlığını etkilemeye yönelik eylemleri içeren psikolojik şiddet, istem dışı eylemlerle kişiyi zorlamak veya rahatsızlık vermek yoluyla ortaya çıkan cinsel şiddet, kişinin sosyal ve ekonomik hayatını zora sokacak şekilde mahrum bırakmak yoluyla uygulanan ekonomik şiddet gibi, çok boyutludur. Gerek yüz yüze gerekse sanal ortamda gerçekleşen bu sorun yine çok boyutlu düşünülerek çözülmelidir.

Şiddete maruz kalan veya risk altındaki kadınlara sunulan hizmetler ve üretilen politikalar da bu bakışla değerlendirilmelidir. Şiddete neden olan faktörlere odaklanarak, eğitimlerle ve toplumun duyarlılığın artırılmasına yönelik farkındalık çalışmalarıyla yürütülen önleyici hizmetler sahada daha güçlü karşılık bulmaktadır. Şiddete maruz kalmış kadınların erken dönemde tespitini ve korunmasını içeren müdahale hizmetleriyle birebir mağdura hizmet sağlanması önemlidir. Şiddet sonrası olumsuz etkileri azaltmak için ve normal hayata adaptasyonu sağlamak üzere rehabilitasyon hizmetleriyle mağdurun sonraki hayatını sağlıklı bir şekilde sürdürmesine imkan sağlanmalıdır. Son dönemlerde bu başlıklara fail odaklı mücadele yöntemleri de eklenmiştir. Bu yöntemle failin tekrar aynı kısır döngünün bir parçası olmaması ve şiddete yönelmemesi için rehabilitasyon ve eğitim süreçlerinden geçirilmesi sağlanmaktadır. Ülkemizde şiddetle mücadele politikalarını bu 4 ana başlık belirlemektedir.

ŞİDDET KARŞITI EKOSİSTEM

Her vaka kendine özgüdür. Şiddetle mücadelede, her bir mağdurun durumunun kendine özgü olduğunu bilerek hareket etmeli ve oluşturulacak eylemler dizisi de o vaka özelinde düşünülmelidir. Bunun için meslek elemanları, görevli personeller ve şiddete maruz kalan kişiler ile muhatap olacak her bir görevli hizmet içi eğitimler ile desteklenmelidir. Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı olarak bu konudaki çalışmalarımızı hassasiyetle yürütmekteyiz.

Şiddetle mücadele sadece kriz odaklı bakışla çözülemez. Hizmetlerin odak noktası, şiddet karşıtı bir ekosistem oluşturmak ve bu ekosistemi yaygınlaştırarak korumak olmalıdır. Bu ekosistemin en belirleyici unsurları ise kamu-oyunun büyük bir kesiminin erişebildiği basın yayın organları ve artık günümüzde etki gücü çok yükselmiş durumda olan sosyal medyadır. Şiddetle mücadeleyi destekleyici mesajlardan çok, şiddet görüntülerini yaygınlaştıran bir ortamın doğuracağı sonuçlar çoğu zaman telafi edilemez büyüklükte zararlara neden olabilir. Bu nedenle gerek geleneksel gerek dijital medyanın, sorumlu yayıncılık anlayışıyla hareket etmesi gerekir. Şiddetin ya da cinayetin detaylarını paylaşmak, cinayeti olumlamak, kadını suçlamak, şiddete uğrayan kadınların şahsını veya cinayete kurban giden kadınların yakınlarını rencide eden yayınlar yapmak, şiddeti ve şiddet görüntülerini kanıksamayı ve bu tür bir vahşete karşı duyarsızlaşmayı beraberinde getireceği için oldukça tehlikeli sonuçlara sebebiyet verebilir. Yine özellikle içerik üreticilerinin ve yapımcıların işledikleri konuları ve kurguları şiddeti normalleştirme tuzağına düşmeden işlemeye azami dikkat etmeleri gerekmektedir.

İNSANLIK SUÇUNA KARŞI FARKINDALIK UYANDIRMALIYIZ

Öte yandan şiddete maruz kalanlar, bu durumdan kurtulmaya çabalamaktansa bir kısır döngü içine düşebilmektedir. İlk defa şiddete uğradığında bunu adli mercilere taşıyan veya mücadele yoluna gidenlerin sayısı görece azdır. Şiddete maruz kalan kişinin bu durumla mücadele etmektense, etrafındakilere sezdirmemek için çaba harcadığı dahi görülmektedir. Şiddet mağdurunun muhakemesi zayıflamakta, sağlıklı düşünme yetisi zaafa uğramaktadır. Burada birçok faktör söz konusudur; eylemin tekrarlanmayacağını düşünmek, mücadeleye girişmenin sonuçlarıyla yüzleşmekten korkmak, mücadele için güç bulamamak veya maddi manevi bu güçten yoksun olmak gibi… Bu şiddet döngüsünün kırılmasında en önemli faktör ise “farkındalık”tır.

Şiddetin hiçbir şekilde bahanesi, mazereti, gerekçesi olamaz. Cumhurbaşkanımız Sayın Recep Tayyip Erdoğan’ın ifadesiyle şiddet bir “insanlık suçu” olarak görülmelidir. Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı olarak temel hedefimiz, hiçbir kadının herhangi bir şiddet türüne maruz kalmadan, yüksek özgüven içerisinde hayata katılımını sağlamak, sahip olduğu potansiyeli, bilgi ve tecrübesiyle toplum refahının artırılmasına azami katkı sunmasını temin etmektir.

Toplumun her kesimi, her bir kurumumuz, gerektiğinde her bir fert şiddetle mücadelenin muhatabıdır. Farkındalığımızı yükseltmek ve insanlığa karşı işlenen bu suçla mücadele etmek hepimizin görevi.

Şiddet döngüsünü birlikte kırabiliriz.

#Recep Tayyip Erdoğan
#Dünya Sağlık Örgütü
#Brezilya
#Hindistan
#Belçika
#Avustralya
#Dominik Cumhuriyeti
#25 Kasım
2 yıl önce