Göbeklitepeliler hâlâ yaşıyor

Latife Beyza Turgut
Latife Beyza Turgut
04:0025/06/2023, Pazar
G: 24/06/2023, Cumartesi
Yeni Şafak
Arşiv.
Arşiv.

Yeni Bir Hikâye-Göbeklitepe ve Çevresinden Fotoğraflar sergisiyle Göbeklitepe’nin hikâyesini anlatan Isabel Muñoz, tarihi taş tepeleri fotoğraflıyor. Muñoz, “Göbeklitepe ve Karahantepe’yi fotoğrafladığımda onları yaşayan varlıklar olarak gördüm. Bana göre oradaki taşlar bile canlıydı” açıklamasını yapıyor.

Dünyanın çeşitli coğrafyalarından insanları ve kültürleri konu alan etkileyici monokromatik portreleriyle tanınan İspanyol Isabel Muñoz, sıklıkla marjinal ve geleneksel topluluklardan insanları fotoğraflayan dünyaca ünlü bir fotoğraf sanatçısı. Muñoz, çektiği fotoğtaflarla hem farklı külterlerden insanların benzersiz yaşam biçimlerini belgeliyor hem de gelecek nesiller için korumaya çalıştığımız kültürel mirası koruma altına alarak yaşatmaya çalışıyor. Türkiye’de ilk kez 1992’de İstanbul’da açılan sergisiyle sanatseverlerle buluşan fotoğraf sanatçısı, burada semazenlerden zeytinyağı işçilerine, yağlı güreşlerden Sulukule Romanları’na farklı konular üzerine çalışmış. Bugün ise tarihi yaklaşık 12.000 yıl önceye dayanan Taş Tepeler’den Göbeklitepe ve çevresindeki arkeolojik alanları çektiği fotoğrafları ilk kez İstanbul’da sanatseverlerle buluşturuyor. Yeni Bir Hikâye-Göbeklitepe ve Çevresinden Fotoğraflar başlıklı sergi, Suna ve İnan Kıraç Vakfı Pera Müzesi ev sahipliğinde Göbeklitepe’nin yanı sıra Karahantepe ve Sayburç’u, Muñoz’un etkileyici bakış açısından keşfetme imkânı sunuyor. “Çektiğim fotoğraflarda yaşayan insan yok ama bu sefer odak noktam farklı” açıklamasını yapan Muñoz, “Göbeklitepe ve Karahantepe’yi fotoğrafladığımda onları yaşayan varlıklar olarak gördüm. Altlarında insan figürleri bulunan antropomorfik hayvan figürleri de bu yaşam hissine katkıda bulundu. Bana göre oradaki taşlar bile canlıydı” diyor.

24 ayar altın üzerine baskı

Muñoz’un sergisi bir arkeoloji sergisinden ziyade fotoğrafçının bu kazı alanlarında çalışarak kurguladığı ve fotoğraflarıyla bize anlattığı bir insanlık, uygarlık ve evren öyküsü. Türkiye’den arkeologlar ile ilk defa birlikte çalışan Muñoz, Göbeklitepe ve çevresini odağına alan bu sergi için yaptığı arkeolojik çalışmaların kendisi için yeni bir deneyim olduğunu söylüyor. Muñoz, “Bir fotoğrafçı olarak doğal bir merakım ve yeni şeyler keşfetmeye karşı bitmeyen bir arzum var. Fotoğraf makinem olmadan önce bile geçmişte insanların nasıl yaşadığını ve hissettiğini anlamaya çalışıyordum. İspanya’da zengin bir Paleolitik sanat geleneğimiz var ama Göbeklitepe’de bana hitap eden manevi bir unsur buldum” açıklamasını yapıyor.

Pera Müzesi’nde yer alan bu yeni sergisi, ünlü fotoğrafçının kullandığı yeni yöntem ve baskı teknikleri açısından da sürprizler içeriyor. Tüm fotoğrafların gündüz çekimlerinde tamamen doğal ışıkla, geceleri ise o zaman ki insanların kullandığı meşalelerle aynı etkiyi yaratan özel ampullerle çalışmış. Ayrıca Muñoz, geliştirdiği “Tepetype” tekniğini ilk defa bu sergide kullanıyor. “Konfor alanımın dışına çıkmaya ve yeni şeyler keşfetmeye ilgi duyuyorum. Şuan baskı tekniklerini özellikle platin baskıları denemeye odaklanmış durumdayım. Nesnelerin gücüne güçlü bir inancım var ve onun büyüsünü yakalamak için Türkiye toprağı üzerine baskı yapmak istedim. Bunu başarmak için eski zamanlarda kullanılan yöntemlere benzer bir şekilde serigrafi gravürlerin katmanlanmasını içeren Tepetype adlı bir teknik geliştirdim” diyen Muñoz, Osmanlı kültürünün hat sanatından esinlenerek 24 ayar altın ve gümüş kullanarak gerçekleştirdiği baskı denemesiyle ilgili olarak, “Kaligrafi onların mirasının önemli bir parçası ve bu baskılar aracılığıyla onlara saygı göstermek istedim” açıklamasını yapıyor.

Sadece sevdiğim şeyleri fotoğraflıyorum

Yeni Bir Hikâye-Göbeklitepe ve Çevresinden Fotoğraflar sergisi için Türkiye’yi Eylül 2022 ve Ocak 2023’te iki kez ziyaret ettiğini ve her iki ziyaretinde çok yoğun geçtiğini anlatan Muñoz’un ziyaret ettiği her arkeolojik kazı alanı üzerinde farklı bir etki bırakmış. Göbeklitepe anıtsal olsa da onun için Karahantepe’ın özel bir yeri var. Bunun özel yerin nedenini ise şu sözlerle açıklıyor: “Karahantepe, arkeolojik açıdan da ilgi çekici. İnsanlar ortak bir yaşam birimi olarak anıtsal yapılar inşa etmişler ve zamanı geldiğinde onu saygıyla örtüp yenisini yapmışlar. Bu uygulama gerçekten ilgimi çekti çünkü mekanların anıları barındırdığını kanıtlıyor. Bazen bir trajediden sonra aynı nesnelere bakmak zorlayıcı olabiliyor. Onları örtmek ise anıları korumanın bir yolu.”

Fotoğrafçılık alanında pek çok uluslararası projeye imza atan, Mougins Fotoğraf Merkezi Direktörü François Cheval’in küratörlüğünü üstlendiği sergiyi, 17 Eylül tarihine dek Pera Müzesi, 4. ve 5. katlarda ziyaret edebilirsiniz.

İlk yapay zeka deneyimi

Sergisi için ilk kez yapay zekaya odaklanan yeni bir eser yapan Muñoz, kısa adı “EEG” olan “beyin dalgaları aktivitesinin elektriksel yöntemle izlenmesi yöntemini kullanarak EEG ölçen kaskları beynini incelemek için kullanmış. “Kasklar kafama takıldığında, sinirsel aktivitenin havai fişekleri beynimin her yerinde patladı ve her bağlantı farklı bir renkle temsil edildi” diyen Muñoz, EEG’sini Karahantepe’de bulunan bir kafatasına yansıtmış. Sanatçı bu heyecan verici çalışmayı, “Bu eser benim ilk yapay zeka deneyimim ve insanların beynin nasıl çalıştığını bilmediği bile bilmediği bir dönemde yarattığım otoportrenin bir temsili” sözleriyle anlatıyor.



#Göbeklitepe
#Yapay Zeka
#Aktüel
#Tarih