|

Matematik kitaplarının çoğunu kadılar yazdı

Prof. Dr. Bilgin Aydın, Osmanlı coğrafyasında faaliyet gösteren medreselerin tarihi üzerine çalışıyor. Aydın, 14. yüzyıldan 18. yüzyılın sonuna kadar toplumun yüksek eğitim alabileceği yegâne eğitim kurumu olan medreselerin Osmanlı entelektüel birikimini inşa eden kurum olduğunu vurguluyor.

04:00 - 19/02/2023 Pazar
Güncelleme: 05:41 - 18/02/2023 Cumartesi
Yeni Şafak
Prof. Dr. Bilgin Aydın.
Prof. Dr. Bilgin Aydın.
İstanbul Medeniyet Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Bilgi ve Belge Yönetimi Bölümü Öğretim Üyesi Prof. Dr. Bilgin Aydın ile Ketebe Yayınları’ndan çıkan “
Bulgaristan Medreseleri
” kitabı etrafında medrese tarihi projesini konuştuk.
Osmanlı İmparatorluğu’nda medresenin işlevi neydi hocam?

Osmanlı Devleti’nde 14. yüzyıldan 18. yüzyılın sonuna kadar Osmanlı toplumunun yüksek eğitim alabileceği yegâne eğitim kurumu medreseydi. Medrese, Osmanlı entelektüel birikimini inşa eden kurumdu. Bütün imparatorluktaki entelektüel faaliyetin büyük bir bölümünü medrese üstleniyor ve Osmanlı eser üretimi daha çok medrese kökenli bilgiye dayanıyordu. Medreselerde dini eğitim birinci derecede hedefleniyor. Bunun yanı sıra Osmanlı kadılarının matematik formasyonunu aldıkları kurum da medresedir. Bundan dolayı Osmanlı matematik kitaplarının çoğunu kadılar yazmıştır.

Matematiği hangi alanlarda kullanıyorlar?

Kadıların miras taksimini doğru yapabilmesi için matematiği çok iyi bilmesi gerekiyor. Ayrıca Osmanlı kadısı görev yaptığı bölgede cizyeleri toplamakla, vakıf muhasebelerini denetlemekle de görevliydi. Bütün bunlar için iyi bir matematik bilgisi lazım. Astronomi alanında ciddi eser sahibi büyük isimler medrese kökenli. Zaten medrese dışında astronomi öğrenebileceğiniz başka bir yer de yok. Tabii sarayda bir eğitim kurumu olarak Enderun da var ama onun amaç ve organizasyon bakımından medreseden farklı bir sistemi var. Osmanlı sarayı bürokrat entelektüel dediğimiz bir grup aydını yetiştirmişti. Bunların içerisinde sadrazamlar ve reisülküttablar en önemlileriydi.

Medreseler, toplumda eğitimli personel ihtiyacını da karşılıyordu değil mi?

Tabii. Bunların başında dini hizmetler geliyor. Osmanlı medreselerinden mezun olan talebeler bulundukları bölgelerdeki camilerde imamlık, müezzinlik, kayyumluk yapabiliyor. Aldıkları matematik eğitiminin düzeyine göre de kâtiplik, muhasebecilik gibi işlerde çalışabiliyordu. Hukuk alanında ünlü bir müderristen, yani medrese hocasından ders alan talebeler de Osmanlı hukuk sistemine dahil olup kadılık, müftülük, naiblik gibi hizmetler yürütebiliyordu.

Tıp dahil mi bu alanlara?

Elbette. Tıp alanındaki eğitim genellikle İstanbul, Edirne ve Bursa gibi belli başlı merkezlerin yanı sıra daha önceden Osmanlı coğrafyasının çeşitli bölgelerinde kurulmuş olan Kütahya, Sivas, Kayseri, Divriği, Diyarbakır, Mardin gibi Selçuklu ve beylikler dönemi tıp merkezlerinde veriliyordu. Tıp eğitimi alan medrese öğrencileri de hekim olarak Osmanlı İmparatorluğu’nun muhtelif şehirlerinde hizmet ediyordu.

İSTANBUL’U BIRAKTIK, BALKANLAR’A YÖNELDİK

İmparatorluk için hayati önem taşıyan bir kurumu inceliyorsunuz “Bulgaristan Medreseleri” adlı, Balkanlar’da Osmanlı Medreseleri serisinin ilk kitabında. Bu serinin çıkış noktası?

Biz Osmanlı İmparatorluğu’nda kurulmuş bütün medreselerin envanterini çıkarmak üzere yola çıktık. Meslektaşlarım Rıfat Günalan, Ekrem Tak, Büşra Kütükçü ve Esra Muhafız’la bu projeyi yürütüyoruz. Aslında çıkış noktamız İstanbul medreseleriydi. İstanbul’daki medreselerin, Osmanlı imparatorluk sistemi içinde ve başkentin eğitim tarihinde önemli bir yeri var. Osmanlı İmparatorluğu’nda 16. yüzyılın sonuna kadar 600 civarında medrese kurulmuştu. Bunlardan 150 kadarı İstanbul’daydı. İstanbul 16. yüzyılda bütün İslam dünyasının en önemli eğitim merkezi haline gelmişti. Bundan sonra 50 medrese ile Bursa bütün Osmanlı coğrafyasında en çok medrese kurulan ikinci önemli Osmanlı şehri idi. İstanbul’da Fatih medreseleri ve onu takip eden Süleymaniye medreseleri imparatorluk medrese sisteminin zirvesini oluşturmuştu. Ama sadece bu ikisiyle sınırlı değil tabii. 1453’ten 1923’e kadar çok uzun bir zaman dilimini kapsıyor bu medreseler.

Fetih’ten itibaren İstanbul’da ne kadar medrese kurulmuş?

Tespit edebildiğimiz kadarıyla İstanbul’un fethinden 1923 yılına kadar 500 civarında medrese kuruluyor. İstanbul medreselerinin tarihinin yazılması çok uzun zaman alacağı için İstanbul’u bırakıp öncelikle Balkan ülkelerindeki medreselerinin envanterini çıkarmaya çalıştık. “Bulgaristan Medreseleri”ne bu büyük projenin ilk ürünü diyebiliriz. Osmanlıların Balkanlar’ı fethinden bu bölgedeki hâkimiyetini kaybettiği döneme kadar bölgede kurulan medreselerin sayısal dağılımı ve tarihsel gelişimi bu projeyle ortaya konulacak.

Yapılan bazı çalışmalar var değil mi?

Evet, 14 ila 16. yüzyıl Osmanlı medreselerine dair çalışmalar eksik de olsa var. Ancak 17. yüzyıl ve sonrasına dair neredeyse hiçbir bilgimiz yok. Tamamını bir anda tespit etmek zor olacağı için bölgesel gidelim dedik ve Bulgaristan medreseleriyle başladık. Yayınlanmak üzere olan 2. cildi Yunanistan’a, 3. cildi Bosna’ya, 4. cildi de kalan bölgelerdeki medreselere ayırdık.

140 MEDRESE BİLİNİYORDU, ŞİMDİ 2 KATINA ÇIKTI

Siz burada başlarken ne kadar medrese biliyorduk, şimdi bu sayı ne kadar arttı?

Bu çalışmaya başladığımız zaman Bulgaristan’da 140 civarında medrese biliniyordu. Bizim çalışmamızla bu sayı 2 katına çıktı ve 280 kadar medrese tespit edildi. Daha önce Osmanlı medreseleri üzerine yapılan değerli çalışmalarda tarihçiler daha çok mevcut literatürden ve vakıf kayıtlarından faydalanmıştı. Biz daha önce medrese araştırmalarında kullanılmayan bir kaynak grubu olan ruznamçeleri kullandık.

Nedir ruznamçeler?

Müderris ve kadı atamaları dolayısıyla tutulan bir defter türü ruznamçe. Bu defter grubu 1550’li yıllardan başlıyor, 1900’lü yıllara kadar devam ediyor. Bugüne kadar bu defterleri kullanarak herhangi bir medrese dökümü yapılmamış. Bu kadar temel bir kaynak ihmal edilmiş maalesef. Biz bunların hepsini taradık, taramaya devam ediyoruz.

MEDRESE KURUCUSU AKINCI AİLELERİ

Balkanlar’daki medreselerin temeli ne zaman atılıyor?

Biliyorsunuz Osmanlılar 14. yüzyılda Rumeli’ye geçti. Bu geçişin ardından burada yoğun bir iskân faaliyeti başladı. Balkanlar’daki medreseler de bu faaliyetlerin bir sonucu olarak kuruluyor ve eğitim ihtiyacı medreselerle karşılanıyor. Balkanlar’da ilk Osmanlı medresesi 1359 veya 1361 tarihinde Osmanlı hâkimiyetine geçen Dimetoka’da (Yunanistan’ın Trakya kesiminde) Yıldırım Bayezid tarafından yaptırılıyor.

Bulgaristan’da ilk medrese ne zaman yaptırıldı peki?

Bulgaristan’da ilk medrese yine 14. yüzyılda Yanbolu’da yaptırılıyor. Karaali Bey 1375-1385 yılları arasında Bulgaristan’ın ilk medresesini yaptırmış. 1393 yılında fethedilen Tırnova’da ise Yıldırım Bayezid 1393 yılı sonrasında bölgenin en eski medreselerinden birini inşa ettirmiş. Bulgaristan’da üçüncü medrese ise yine Yıldırım Bayezid döneminde Niğbolu’da Kadı İvaz tarafından 1397 yılında yaptırılmış.

Kimler eliyle kuruluyor medreseler Balkanlarda?

Balkanlardaki vakıfların ve medreselerin kurulmasında Osmanlı padişahlarının yanı sıra uç beylerinin öncü bir rol oynadığını görüyoruz. Mihaloğulları, Evrenosoğulları, Turhanoğulları ve Malkoçoğulları gibi ünlü akıncı aileleri, Balkanlar’ın fethi ve idaresine önemli katkılarda bulunmuş, çok sayıda vakıf kurmuşlardı. Mesela bu aileler arasında Mihaloğulları ailesinden Gazi Ali Bey ve Hıdır Bey Balkanlar’daki ilk medreselerin kurucularındandır.

Evliya Çelebi ve Ayverdi bize yol gösterdi

Bu çalışmayı yaparken iki önemli kaynağımız vardı: Biri Evliya Çelebi diğeri de Ekrem Hakkı Ayverdi. Evliya Çelebi’nin 17. yüzyılın ikinci yarısındaki Balkan seyahatlerini aktardığı seyahatnamesi çok önemliydi bizim için. Tabii onun amacı gittiği bölgelerdeki bütün mimari eserleri listelemek değil. O yüzden bazen 10 tane medresesi olan bir şehri anlatırken medreselerden hiç bahsetmiyor Ama bazen de sadece Evliya’da bulduğumuz medrese isimleri var. “Devrinin Evliya Çelebisi” diyebileceğimiz Ekrem Hakkı Ayverdi ise imparatorluğun mevcut mimari mirasını bütünüyle incelemeyi düşünen ve buna ilk defa teşebbüs eden büyük bir bilim adamı. Mimari mirasımızın padişahların saltanatları dönemine gire dökümünü yapmaya çalıştığı devasa ve büyük emek mahsulü bir projesi de bize çok yol gösterdi.

Kadınların yaptırdığı 2 medrese

Bulgaristan’ın Çırpan şehrinde 19. yüzyılın ikinci yarısında iki ayrı medresenin iki kadın tarafından yaptırıldığını görüyoruz. Üstelik on gün ara ile yaptırılmış. İlk medreseyi Emine Hanım 22 Şubat 1853 tarihinde, ikinci medreseyi ise Nazife Hanım 4 Mart 1853 tarihinde muhtemelen birbirinden habersiz olarak yaptırmıştır.

En büyük ikinci medrese Sofya’da!

Bulgaristan’da medreseler 14. yüzyılın sonunda kurulmaya başlıyor, 20. yüzyıla kadar devam ediyor medrese faaliyetleri. Çok ilginç medreseler ve medrese kurucularıyla karşılaşıyoruz. Mesela Fatih’in sadrazamlarından Mahmud Paşa, 40 odalı çok büyük bir medrese kuruyor. Bu ilginç, çünkü Fatih Sultan Mehmet’in yaptırdığı Fatih Medreseleri’nde 120 oda varken Sofya’da Mahmud Paşa’nın yaptırdığı medresede 40 oda bulunmaktaydı. Dolayısıyla Mahmud Paşa’nın yaptırdığı medrese İstanbul’dan sonra bir Balkan şehrinde Fatih’in sadrazamı tarafından yaptırılan Osmanlı’nın en büyük ikinci medresesiydi. Sadrazam Mahmud Paşa tarafından yaptırılan medrese Ulu Cami ile beraber yaptırılmıştı. Bu medrese Mahmud Paşa tarafından 1444-1456 yılları arasında yaptırılmıştır. Cami, medrese odaları, kütüphane, kervansaray ve sebilden meydana gelen külliye niteliğindeki bu yapıdan bugüne sadece câmi gelebilmiştir. 40 odalı medresesi ve sebili günümüzde mevcut değildir.



#Medreseler
#Prof. Dr. Bilgin Aydın
#Matematik kitapları
#Kadılar
#Osmanlı
#Bulgaristan Medreseleri
1 yıl önce