|

Ramazan Gecelerinde Hacivat ve Karagöz

Şükran Çifci
00:00 - 15/08/2010 Pazar
Güncelleme: 22:07 - 14/08/2010 Cumartesi
Yeni Şafak
Ramazan Gecelerinde Hacivat ve Karagöz
Ramazan Gecelerinde Hacivat ve Karagöz

Heyecanla beklediğimiz Ramazan ayı sonunda geldi. İlk günden beri çok eğlenceli sohbetlerin edildiği muhteşem iftar yemeklerine davet ediliyoruz. Geçen akşam bu yemeklerden birinden dönerken babam güzel bir sürpriz yaptı ve çocukluğunun en güzel Ramazan hatıralarından birisi olan Hacivat ve Karagöz oyununa bizi de götüreceğini söyledi. Ben daha önce birkaç kez televizyonda görmüştüm; ama Ali 'nin Hacivat ve Karagöz'ü hayal edebilmesi için babamın daha çok bilgi vermesi gerekti ve babam da başladı anlatmaya:

'Karagöz ve Hacivat bir gölge oyunudur. Bizim çocukluğumuzda her sünnet düğününde ve Ramazan'da akşamları mutlaka Hacivat ve Karagöz oynatılırdı. Bütün çocuklarla, iftardan sonra heyecanla oyun alanına koşardık. Hepimiz beklemekten sabırsızlanırken, tef sesi duyulur duyulmaz herkes dikkatle perdeye bakardı. Ardından Hacivat Çelebi şarkı söyleyerek gelirdi sahneye:

"Ne olur şu dört köşe perdede bana da bir kafadar olsa! Aah, bana bir eğlence, medet amaaaaaaaaann amaaaaaannn…"

diye Karagöz'ü çağırır, işte bu andan itibaren de Karagöz ve Hacivat karşılıklı atışmaya başlardı. Oyunun en eğlenceli yanı da bu atışmalardı. Karagöz, Hacivat'ın her söylediğini yanlış anlayan, biraz saf, biraz da tembel bir karakter; Hacivat ise tam tersi oldukça akıllı, her zaman Karagöz'e ders verir; ama onun yanlış anlamalarına asla katlanamaz ve başlar tartışma… Sonraki bölümlerde oyunun akışına göre Zenne, Çelebi, Tuzsuz Deli Bekir, Beberuhi, Tiryaki, Acem, Laz, Matiz, Zeybek gibi tipler perdeye gelirler, bunlar da oyunlarını oynarlar ve sonunda bir çengi ya da köçek çıkarak seyircileri eğlendirirdi.

Babam o günlerinin sevincini şimdi yaşıyormuş gibi heyecanla anlatırken ben de soru sormadan edemedim: 'Karagöz ve Hacivat gerçekten yaşamış mı baba?'

'Bu kesin bilinmemekle beraber haklarında birkaç rivayet var, bunlardan en çok bilinene göre Hacivat'ın gerçek adı Hacı İvaz Ağa; Karagöz ise Trakya'lı bir demirci ustası. Bunlar, Orhan Gazi devrinde Bursa'da yaşamış, cami yapımında çalışan iki işçiymiş. Birbirleriyle sürekli şakalaşan bu iki arkadaş, kendileri çalışmadıkları gibi diğer işçileri de eğlenceli sohbetleriyle oyalıyormuş. Caminin mimari ise bu durumdan oldukça endişeliymiş; çünkü Orhan Gazi, "Cami vaktinde bitmezse kelleni alırım" diye tehdit etmiş. Gel zaman git zaman cami vaktinde bitmeyince Karagöz ve Hacivat ölümle cezalandırılmış. Onları çok seven ve ölümlerine çok üzülen arkadaşları da ölümlerinin ardından kuklalarını yaparak perde arkasından oynatmaya başlamış. Bu sayede Hacivat ve Karagöz herkesçe tanınmış. İşte o zamandan beri geleneksel Türk gölge oyunu denince akla ilk Hacivat ve Karagöz gelir.'

Tüm bunları dinleyip Hacivat'la Karagöz'e üzülürken seyir alanına geldik. Meydanda çok büyük bir kalabalık vardı. Herkes Hacivat'la Karagöz'ü izlemeye gelmiş, bizim gibi diğer çocuklar da merakla oyunu bekliyordu. Tıpkı babamlar gibi biz de perde açılana kadar epey sabırsızlandık ve tef sesi duyulur duyulmaz heyecanla perdeye yöneldik. Önce Karagöz sonra da Hacivat çıktı ve gülmekten karnımızın ağrıdığı sohbet şöyle başladı:


HACİVAT - Uğurlar olsun Karagöz'üm! Ben de dükkânıma gidiyordum, birlikte yürüyelim mi?

KARAGÖZ - Birlikte yün mü yiyelim?

HACİVAT - Ne yün yemesi canım, yani beraber gidelim.

KARAGÖZ - Hangi berbere gidelim?

HACİVAT - Aaaa, hemen sinirlendirme beni! Yolda yanyana ve konuşarak gidelim diyorum,

KARAGÖZ - İyi ya gidiyoruz işte...

HACİVAT - Neyse, senin hakkında iyi haberler duydum. Çok memnun oldum.

KARAGÖZ - Çok maymun oldunsa bana ne!

HACİVAT - Maymun değil, memnun oldum. Yani duyduğum habere sevindim.

KARAGÖZ - Hangi gazete yazıyor?

HACİVAT - Gazete haberi değil... Senin cahillikten kurtulmak istediğini öğrendim.

KARAGÖZ - Benim Câhit'lerde kurt bulmak istediğimi mi öğrendin? Ben onları tanımıyorum.

HACİVAT - Allah Allah, bir lâfı da doğru anlasan olmaz mı? Diyorum ki, bilgini artırmak ve okuma-yazma öğrenmek istemişsin...

KARAGÖZ - Öyle söylesene!

HACİVAT - Oğlunla çalışmaya başlamışsın...

KARAGÖZ - Başladımsa ne olacak?

HACİVAT - Ne olacağı var mı? Çok sevindim. Okur-yazar olursan daha kolay iş bulursun.

KARAGÖZ - Öyleyse bulduğum işlerin hepsinde birden çalışırım Hacı Cavcav!

HACİVAT - Hah hah hah!... Öyle şey olur mu? Yine tek işte çalışırsın ama, daha başarılı olursun.

KARAGÖZ - Okur-yazar olunca başı sarılı mı olacağım? Yine şapka giysem olmaz mı?

HACİVAT - Canım saçmalama!... Daha başarılı olursun, yani işlerini daha iyi yaparsın.

KARAGÖZ - Şey, okuma-yazma öğrenince memurluğa da girerim Hacı Cavcav!

HACİVAT - Karagöz'üm, hele önce dışarıdan imtihana gir, ilkokuldan diploma al!

KARAGÖZ - Su mu taşıyacağım?

HACİVAT - Yine ne anladın, ne suyu taşıyorsun?

KARAGÖZ - Köftehor, "İlkokuldan dipli kova al!" dedin ya!

HACİVAT - Hay dipli kova da, dipsiz kova da kafana geçsin! Diploma diyorum, yani ilkokulu bitirdiğini gösterir,

imzalı-mühürlü bir kâğıt...

KARAGÖZ - Hacı Cavcav, ben oğlumun müdürünü iyi tanıyorum, beni çok seviyor. Söylesem o kâğıttan bir tane bana vermez mi?

HACİVAT - Vermez efendim!... Oğlun yardım edecek, biz yardım edeceğiz. Sen de çalışıp ilkokul derslerini öğreneceksin... O zaman alırsın!

KARAGÖZ - İmza atmayı da öğrendim.

HACİVAT - Âferin, âferin Karagöz'üm! Nasıl yapıyorsun.

KARAGÖZ - İsmim Karagöz değil mi? Gözü kara bir Karagöz resmi çiziyorum. İmza oluyor.

HACİVAT - Allah iyiliğini versin, öyle imza olur mu?

KARAGÖZ - Pataklarım ha!... Eski insanlar resim yaparak yazı yazıyormuş ya!... Efendim, biz artık eski insanlar değiliz. Yazı yazmak için harflerimiz ve rakkamlarımız var, noktalama işaretlerimiz var.

KARAGÖZ - Okkalama işaretleri de ne demek?

HACİVAT - Okkalama değil, noktalama... Nokta, virgül, üç nokta, noktalı virgül, falan...

KARAGÖZ - Hacı Cavcav, yazı yazmayı öğrenince dünyanın her yerinden gelenlere de istediğimi yazıp anlatırım.

HACİVAT - Efendim onlar Türkçe bilmiyor ki senin yazdığını anlasınlar!

KARAGÖZ - Öyleyse ben de önce Türkçe öğretirim.

HACİVAT - Karagöz'üm, hele sen git de önce kendin yazı yazmasını öğren bakalım!

KARAGÖZ - Şimdi öğrenip - gelirim...


Ramazan Ayı'na özel sürprizimiz Hacivat ve Karagöz, eğleceli sohbetleriyle Ramazan boyunca çizgiroman köşemizde sizlerle olmaya devam edecek.

Ne okuyalım? Ne yapalım?


Saklı Şehir

Kitabın yazarı: Ulysses Moore

Yayınevi: Doğan Egmond Çocuk Kitapları

Hakkında: Balıkçının meşesi altında yitirirsem beyazı ikiz köknarlar yetişir yardımıma Ve siyahtır binlerce sesin yankılandığı evin duvarları, Çivit rengi götürür beni kıyılarına...


Akıllı Çocukların 365 Oyunu

Kitabın yazarı: Sheila Ellison

Yayınevi: Pozitif Yayınları

Hakkında: 'Yeni oyun fikirleri keşfetmeye çabalayan ebeveynler sonunda rahatlayabilir.


Çocuklarımıza Namazı Nasıl Sevdirelim?

Kitabın yazarı: Ahmet Bulut

Yayınevi: Timaş Yayınları

Hakkında: Çocuklar, anne-babaların kapanmayan amel defterleridir. Aynı zamanda Allah'ın onlara en güzel emanetidir. Çocuğun midesini doyurmak kadar ruhunu da doyurmanın endişesini duyan, onu imanı kuvvetli, ameli salih bir inanan olarak yetiştirmek isteyen anne-babaların yüzleştiği en zor mesele, çocuğa namazı öğretmektir.



14 yıl önce