|
Pentagon’un “Çin Raporu”nu medya nasıl yansıtıyor?
ABD’nin 21. Yüzyıl’ı Çin ile “
Büyük Güç Rekabeti
” için sahne olarak tasarladığı aşikâr. Önemli olan, böyle bir tasarımın uluslararası ilişkilerin seyri üzerinde nasıl bir etki yapacağıdır. Peki ulusları ‘iki büyük güç’ etrafında dizilmeye zorlayacak bir tasarım savaşlara yol açabilir mi?
Amerikalı kimi stratejistler, akademisyenler ABD ve Çin arasında seyreden “Büyük Güç Rekabeti”nin nihayetinde savaşla sonuçlanacağına dair kitaplar, makaleler yayınladılar. Daha önce defalarca değindiğim bu varsayım Antik Yunan tarihçisi
T
hucydides’in “Peloponnesos savaşları
” kitabına dayandırılıyor. P
rofesör Graham Allison
bu varsayımı “
Thucydides Tuzağı”
olarak etiketledi. Hatırlatmak gerekirse, Thucydides Tuzağı “
Yükselen bir gücün yerleşik bir güç nezdinde uyandırdığı korku, savaşı kaçınılmaz kıla
r” şeklinde özetlenebilir.
Taraflardan birinin hissettiği ‘
Korku’nun
“gerçek” veya “algısal” olması rekabetin tehlikeli bir seyir izlemesine mani olmuyor. Biribirilerini ‘tehdit” olarak mimledikleri andan itibaren, algısal da olsa, ‘korku’, zehirleyici rolünü oynamaya başlıyor. ABD’de strateji profesörlerinden
James Lacey
ise “
Büyük Stratejik Rekabetler: Jeopolitiğin Dönüşü
” başlıklı bir makalesinde şunları söylüyordu: “
Kalıcı bir rekabet başladığında bir çatışmanın ne zaman patlak vereceğinin en güvenilir göstergesi, taraflardan birisinin veya her ikisinin ekonomik ve askerî
gücün göreli uyumunda gerçek veya algılanan bir değişikliği fark etmesidir.”
‘Korku’nun araçsallaştırılması ise tarafların askerî harcamalarının meşrulaştırılmasında önemli rol oynuyor. ABD’de “
dışardaki sonsuz savaşlar
”a muhalefet eden çevrelerce dile getirildiği gibi, “
askerî harcamaların birincil amacı harcamanın kendisidir
”. Harcamaların aslan payıysa “
Amerikan Askeri Endüstriyel Kompleksi
”ne gidiyor tabii. Üretilen silahların işe yarayıp yaramadıkları veya etkili olup olmadıklarıysa bir dereceye kadar önemli değildir.
‘Korku’nun araçsallaştırılmasında sözde sivil düşünce kuruluşları, akademisyenler, yazarlar istihbarat kuruluşları, siyasetçiler ve medya etkin rol oynuyorlar. Bu mekanizma “
sonsuz
savaşlar
” için de işliyor. Irak’ın işgalinde bu mekanizmanın nasıl çalıştığını hatırlıyorsunuzdur.
Kasım ayı sonlarında ABD Savunma Bakanlığı(
Pentagon
) tarafından Çin’in askerî kapasitesi hakkında hazırlanan bir rapor medyaya yansıdı. Rapora göre 2035’de Çin 1.500 nükleer başlığa sahip olacak. Mevcut durumda Çin’in 400 nükleer başlığa sahip olduğu tahmin ediliyor. ABD’de tahmini 5.400, Rusya’da ise 5.980 nükleer başlık var. ABD ve Rusya dünyadaki tüm nükleer başlıkların yüzde 90’undan fazlasına sahipler. Raporda Çin’in “
kıtalararası balistik füze
” sayısını da önemli oranlarda artırdığı öne sürülüyor. Rapora yer veren medyada 2035’de bile Çin’in ABD ve Rusya’nın epeyce gerisinde kalacağından pek söz edilmiyor nedense. Daha da ilginç olanıysa, medyanın raporun teknik dilini çarpıtmasıydı.
12 Ocak’ta “
The
Nation
” dergisinde “Çin Hakkında Bir Pentagon Raporu ABD’de Askeri Harcama Çılgınlığını Ateşliyor. Medya, belgede olanları nasıl yanlış tanıtıyor?” başlıklı yazısında
Michael T. Klare
bu tuhaflığa dikkat çekti. ABD’de “Barış ve Dünya Güvenliği Çalışmaları”nda önemli bir isim olan Prof. Klare ülkemizde Türkçe’ye çevrilen “
Kaynak Savaşları: Küresel Çatışmanın Yeni Alanları” ile “Kan ve Petrol
” kitaplarıyla tanınıyor.
Prof. Klare “Pentagon Raporu”nda Çin’in nükleer cephaneliğiyle ilgili olarak öne sürülen rakamlardan “
muhtemelen
” diye söz edildiğini, medyanınsa rakamları gerçekmiş gibi yansıttığını belirtiyor. Klare Amerikan Kongresi’ndeki şahin siyasetçilerin ABD’nin nükleer cephaneliğini daha da genişletmek için kopardıkları yaygarayı Çin’in askerî kapasitesinin abartılmasına bağlıyor. Klare Rapor’da “
Pekin muhtemelen nükleer yayılımını 2021’de hızlandırdı
” ibaresine yer verilmesine rağmen ciddi bir kanıt sunulmadığını da belirtiyor.
Hem “Pentagon Raporu”nun medya özetinde, hem de medyanın haberlerinde “
muhtemel
” “
muhtemelen
” ve “
ihtimal
” kelimelerinin buharlaştığına dikkat çeken Klare, Washington’daki şahinlerin kendilerini haklı çıkarmak için Çin’in nükleer silahlanma iddialarına sıklıkla atıfta bulunduklarını söylüyor. Prof. Klare son derece tehlikeli bir silahlanma yarışına kapılmamak için Çin’in askerî kapasitesiyle ilgili iddiaları sorgulamanın elzem olduğunu da ifade ediyordu.
#Thucydides’in
#Peloponnesos savaşlar
#Çin
#kıtalararası balistik füze
#ABD
#Pentagon
1 yıl önce
Pentagon’un “Çin Raporu”nu medya nasıl yansıtıyor?
“Almanlar et başında”
Varsıllar vergi ödemesin!
Amerikan Evanjelizminin Trump’la imtihanı
Genişletilmiş teröristan projesi böyle çöktü
İsrail’le ticaret ve Deutsche Welle