|
Türkiye-İsrail arasında Suriye

Cumhurbaşkanlığı seçimini takip eden dönemde, Türkiye''nin maruz kaldığı uluslararası baskı ve kıskaç denemesine ilişkin dünkü yazımıza, aslında İsrail menşeli mânidar bir tavırla başlamamız gerekiyordu. Çoklarının gözünden kaçan ve çoğu basın kuruluşlarının da gereği nisbetinde üzerinde durmadığı bu mesele, öyle gözüküyor ki önümüzdeki zamanlara ilişkin ciddi bazı mesajlar taşımaktadır.

İsrail-Kinzer ve Ermeni meselesi

Bildiğiniz gibi İsrailli eğitim bakanı, Ermeni meselesini, Türklerin uyguladığı bir jenosit politikası olarak ders müfredatlarına dahil etmeyi düşündüklerini açıkladı. Bir bakanın böylesine kritik bir konuyu gündeme getirmesi, kuşkusuz İsrail hükümetinin bilgisi dahilindedir ve Türkiye bakımından tahminlerin ötesinde rahatsızlık vericidir.

Bunun da ötesinde mevcut gelişmenin, İsrail-Türkiye ilişkilerinin geleceğini tayin edecek boyutlara kadar uzanması ihtimali vardır. Nitekim İsrailli bakanın bu saygısız ve Türkiye''ye mesaj niteliği taşıyan açıklamasına karşı, Türkiye hükümetinin tepkisi hayli ciddi olmuş, İsrail''in kuruluş yıldönümü dolayısıyla verilen resepsiyona hemen hiçbir Türk yetkili katılmamıştır. Türkiye''nin tavrından hasıl olan bu haklı ve ciddi mesajı, İsrail hükümetinin aldığından da kuşku duyulamaz.

İsrail''in etkisiyle harekete geçen ve çoğu Musevi orijinli Batı basınında Ermeni soykırımına yönelik tezvirâtın bir anda artış kaydetmesi, bu arada Stefan Kinzer gibi (Newyork Times) bazı muhabirlerin de aynı kervana katılması, Türkiye''nin teyakkuzunu daha da artırmaya sebep olacak cinstendir.

İsrail neden rahatsız?

Türkiye''ye yönelik yeni İsrail tavrının nereye kadar uzanacağını elbette kestirmek güçtür. Ama Türkmen doğalgazı projesinin iptali ve Türk-İran ilişkilerinin destabilizasyonu amacıyla, Behbehânî konusunun ABD''de bir Musevî televizyonundan şok tesirler üretecek biçimde sunulması, neresinden bakarsanız bakın bizi hep aynı kaynağa yöneltmektedir.

Peki, orta yerdeki bu açık gelişmeleri nasıl izah etmek gerekecektir? Zira şöyle böyle Türk-İsrail ilişkilerinin Ortadoğu dengelerini değiştirecek bir seviyeye ulaştığı 1996 yılı başından itibaren, ilk defa böyle bir durumla karşı karşıyayız.

Burada akla şu ihtimal geliyor: İsrail acaba, Türkiye ile üç-beş yıldır sürdürdüğü gizli ittifak ilişkilerinden artık memnun değil midir? Ya da İsrail''i rahatsız eden yeni bazı gelişmeler mi söz konusudur? Bir başka açıdan, her iki ülkenin mevcut ittifak politikasından beklentileri sona erecek hale mi gelmiştir?

Belki yakın vâdede değil ama, önümüzdeki zamanlara dönük olarak, Türk-İsrail ittifakının eski sıcaklığını koruyamayacağını şimdiden söylemek mümkündür. Bize göre, bir-iki silâh anlaşması dahi bu gerçeği değiştirmeye yetmez.

Burada önemli olan, İsrail''in Türkiye''ye dönük rahatsızlığının tesbitinde toplanıyor. Zira Ermeni meselesini gündeme getiren ve bu yolla Türkiye''ye mesaj ve tehdit ulaştırmak isteyen İsrail''in, rahatsız olduğu bir durum söz konusudur.

İlk anda akla iki sebep geliyor:

Bunlardan birincisi, Türkiye''nin önemli silâh ihalelerinden birini daha kapma gayretidir. Ben Ermeni meselesini şimdiye kadar gündeme getirmiyorsam, bunun yeni bir karşılığı olmalıdır, demek istiyor İsrail. Fakat bize göre asıl değil, tâli bir sebep olabilir silâh meselesi.

Suriye kime yakın olacak?

Asıl dikkatimizi çekmesi gereken burada, Türkiye-Suriye ilişkilerinin aldığı mesafe ve yeni boyuttur. Türkiye APO sonrası dönemde, çok akıllı bir hareketle, Suriye ile olan ilişkilerini alabildiğine geliştirmeyi tercih etti. Suriye ile yakın ilişki, eğer böyle devam ederse, bir milyar dolarlık bir ihracatın kapılarını aralayabilir. Hatta Hicaz demiryolu hattının ihyası bile konuşulan mevzûlar arasında.

Bunlara belki, rutin bir gelişme nazarıyla bakabilirsiniz. Burada önemli olan Suriye''nin, Türkiye''ye yakınlık politikasını, İsrail ile müzakerelerde bir koza dönüştürmesidir. Halbuki İsrail; Suriye''nin yalnız bırakılarak, Türkiye ve İsrail tehdidi arasında çaresiz düşmesini beklemekte idi. Zayıf ve çaresiz Suriye''nin vereceği tavizler, kuşkusuz daha fazla olacaktı. İşte İsrail''in bu beklentisi boşa çıktı ve bu dirençten doğrudan Türkiye''yi sorumlu tutuyor İsrail.

Unutmayalım ki Türk-İsrail anlaşmalarının temel sâiki üç noktada gizli idi: APO''yu Şam''da barındıran Suriye''ye karşı müşterek bir politika, Kuzey-Irak ve PKK arkasındaki görünmez İsrail desteğinin geri çekilmesi, ve bu arada İslâmî gelişme ve terörün(!) önünün alınması!..

Şimdiki halde Suriye sorunu bütünüyle hallolduğu gibi, bu ülke İsrail''e karşı Türkiye''ye yaslanmayı bile düşünüyor. İşte İsrail''i rahatsız eden ve Ermeni meselesini kaşımasına neden olan sır burada yatıyor. Tabii işin ikinci aşaması Kuzey-Irak olacak. Türkiye bu sorunun çözümünü de erkene alabilse keşke. Çünkü anlaşmanın geleceği bu sorunun çözümüyle yakından ilgilidir. Bizim duyumlarımıza göre ise, on-onbeş gün içinde Talabani ve Barzani Türkiye''de!..

24 yıl önce
Türkiye-İsrail arasında Suriye
Kara dinlilerle milletin savaşı
AK Parti - BDP görüşmesi: Yeni bir dönem mi?
Türkiye’nin tezlerini kim anlatacak…
Enflasyon ile mücadelede beklentileri kırmak ve fiyat yapışkanlığının önüne geçmek
Cari açık ve Gabar’dan gelecek 3,2 milyar dolar