|
Kısa vadeli dış borç riski

Dış borç yabancı ülkelerden ve piyasalardan yapılan borçlanmadır.

Dış borçların geri ödemesi 1 yıla kadar olanlar kısa vadeli ve 1 yıldan fazla olanlar uzun vadeli olarak adlandırılmaktadır.

Dış borçların çeşitli avantajları (iç borca göre ucuz olması, ülkeye artı kaynak girişi vb.) yanında birtakım riskleri de (kur riski, faiz riski v.s.) söz konusudur.

Kısa vadeli dış borçların en büyük problemi; kur ve refinansman (yeniden finansman) riskidir.

Kur riski kurların yükselmesi sonucunda yerel para cinsinden borç artışını ifade ederken, refinansman riski ise borç servisinin vade yapısı ve ödeme miktarının büyüklüğüne göre ülkenin gireceği riski (borç yükümlülüğünü yerine getirememe-moratoryum-kriz) ifade etmektedir.

Bu nedenle özellikle kısa vadeli dış borcun refinansmanı ülke ekonomileri için oldukça önemlidir.

**

Türkiye’nin kısa vadeli dış borçları Haziran sonu itibari ile 124 milyar ABD doları olarak gerçekleşmiştir (2019 yılsonuna göre % 0,3 oranında artmış).

Tabloyu daha net görebilmek için kısa vadeli dış borçlanmayı kamu ve özel sektör olarak ayırmak gerekiyor. Kamu sektörü borcunda vadeler uzamış ve borçlanma miktarı nispeten düşük kalmıştır. Bunun da büyük kısmı kamu bankalarının yaptığı borçlanmadan kaynaklanmaktadır.

Borçlu bazında değerlendirildiğinde; toplam stok içinde kamu sektörünün % 23,3 (26 milyar dolar), Merkez Bankası’nın % 11,5 (19,6 milyar dolar), özel sektörün ise % 65,2 (78,3 milyar dolar) oranında paya sahip olduğu gözlenmektedir

**

Burada tartışılan konu 124 milyar dolarlık bir borcun geri ödemesinde (refinansmanda) finansman sorunu yaşanıp yaşanmayacağıdır.

Borç servisi için ilk akla gelen cari fazla verilmesidir. Oysa son dönemde azalsa da, cari açık verilmektedir. Yani borç servisi yanında bir de cari açıktan kaynaklanan döviz ihtiyacı var.

Dünya piyasalarında Türkiye ekonomisinin kırılgan ekonomiler arasında gösterilmesinin arka planında yer alan göstergelerden biri de kısa vadeli dış borçların nispi büyüklüğüdür.

Bazı akademik çalışmalara göre, kısa vadeli dış borç/rezervler oranı 1’in üzerine çıktığında riskli borç düzeyinden bahsedilmektedir. Türkiye’de bu oran 1,4 düzeyine ulaşmıştır. Yani Türkiye ekonomisi toplam kısa vadeli dış borç rasyosu dikkate alındığında riskli ülke kategorisinde yer almaktadır.

**

Yüksek kısa vadeli dış borç ve düşük rezerv oranları kısa vadede yabancı sermaye akımlarını (güven) olumsuz etkileyebilmektedir. Son aylardaki sıcak para girişlerinin negatif olması bu durumu yansıtmaktadır.

Yine, IMF’nin Haziran ayında yayınladığı Küresel Finansal İstikrar Raporu’nda Türkiye’nin rezervlerinin yeterlilik sınırının altında olduğu belirtilmiş. Türkiye yüksek dış finansman ihtiyacı olan ülkelerden biri olarak gösterilmiştir.

Benzer şekilde FT analistleri tarafından; yüksek kısa vadeli dış borçlar ve düşük rezervler, liranın aşırı değer kaybetmesine neden olmaktadır, denilmektedir.

Bu açıklamalara karşılık Dünya Bankasının Türkiye’nin dış borçlarıyla ilgili değerlendirmesinde, kısa vadeli borçların yüksekliğine işaret edilip, geri ödemelerde bir sıkıntı yaşanmadığı vurgulanmaktadır.

Fitch’in de belirttiği gibi Türk bankalarının uluslararası sermaye piyasasına ulaşımı devam etmekte, aldığından daha fazlası ödendiğinden borç stoku azalmaktadır. Bu anlamda reel sektör de bankalara paralel olarak borç azaltmaya devam etmektedir.

Reuters ise Türk bankalarının şu an borçlarını çevirememe riskinin bulunmadığını açıklamıştır.

TCMB Mayıs ayı Finansal İstikrar Raporunda da “özel sektörün finansmana erişiminde henüz bir problem görünmediği ve borçlarının çevrilebileceği” belirtilmiştir.

**

Özetlersek: Türkiye’nin uzun süredir yaşadığı ve ekonomide bütün makro göstergeleri yakından ilgilendiren döviz ihtiyacı sorunu devam etmektedir. Kısa vadeli dış borçlar geçen yıla göre artmamasına rağmen, rezervlerdeki ve kısa vadeli sermaye girişlerindeki azalma kur ve faizler üzerinde artış baskısı yaparak enflasyon ve büyümeyi olumsuz etkilemektedir.

Kısa vadeli borçların yüzde 65’inin özel sektör borcu olması (döviz tevdiat hesapları, özel sektörün yurt dışı varlıkları ve dövizle işlem yapmaları dikkate alındığında) borç çevirememe riskini azaltıcı bir durum olarak kabul edilebilir.

Tabii ki bu tablo uzun vadede sürdürülebilir değil ve iyileştirme çabaları artan yoğunlukta devam etmelidir.

#Dış borç
#Türkiye
#IMF
4 yıl önce
Kısa vadeli dış borç riski
Milletvekili eşkıya gibi davranamaz Dokunulmazlık gözden geçirilmeli…
Türkiye’nin tezlerini kim anlatacak…
Enflasyon ile mücadelede beklentileri kırmak ve fiyat yapışkanlığının önüne geçmek
Cari açık ve Gabar’dan gelecek 3,2 milyar dolar
Küresel savaşın kaçınılmazlığına dâir