|
"Kesik kelle" siyaseti

Arnavutluk başbakanı Sali Berişa"nın Türkiye"den istediği "kesik kelle" imparatorluk, ulus-devlet, vatan, aidiyet, ortak hafıza, kültür, medeniyet gibi tüm tartışmaların merkezinde sembolik değeri olan yüksek bir hatırlatmaydı. Berişa, Tepedelenli Ali Paşa"nın kesik kellesi ile Şemseddin Sami"nin cesedinin Arnavutluk"a iadesini istiyordu.

Arnavut kökenli bu iki isme bakarak Arnavut başbakanının talebi makul gibi görünebilir. Şemseddin Sami"yi ayrı tutarsak isyan etmiş bir paşanın kesik başının iadesinde fazla düşünecek ne olabilir diyenler de çıkabilir. Ya Türkiye açısından?

Bu soruya geçmeden önce birkaç hatırlatma yapmakta fayda var. İslamcılık, ittihad-ı İslam fikrinin ateşli ismi Cemaleddin Afgani"nin cesedi 1944 yılında Afgan hükümetinin isteği üzerine Kabil"e gönderildi. Ve üniversitedeki anıt mezarına konuldu.

Abdülhamid dönemi sadrazamlarından Tunuslu Hayreddin Paşa"nın cesedi Habib Burgiba"nın talebi üzerine 1968"de Tunus"a gönderildi. Bir Osmanlı sadrazamına yabancı gözüyle bakılarak hizmet ettiği, yönettiği ve vefat ettiği topraklardan, defnedildiği Eyüp Sultan"daki kabrinden adeta sürgüne gönderildi…

Bir de gelemeyenler var mesela. Son Osmanlı padişahı Vahdettin"in mezarı Şam"da. Ve aynı kabristanda yatan onlarca haneden mensubu.

Enver Paşa"nın cenazesi uzun tartışmalardan sonra 1996"da getirilebildi. Talat Paşa"nın cenazesi ise 1943"te Hitler"in Türkiye"ye bir jesti olarak gönderildi. Said Halim Paşa"nın cenazesi suikasttan hemen sonra 1921"de getirildi.

Bu çerçevede Derin Tarih Dergisi"ne konuşan Damat Ferid Paşa"nın torunu Zeynep Hurşit"in, büyük dedelerinin naaşının Lübnan"dan Türkiye"ye nakli konusunda söyledikleri hayli ilginç: "O bir Osmanlı paşasıydı. Lübnan yabancı bir toprak değil, kaymakamlık yaptığı bir Osmanlı vilayeti. Bu bakımdan şu anda vatan toprağında yatmaktadır. Tıpkı oralarda ölmüş ve gömülmüş binlerce Osmanlı askeri ve paşası gibi…"

Siyasi tarihimizde her birinin yeri, anlamı farklı olsa da bu şahsiyetler, daha doğrusu ölümler, kurduğumuz tarih, siyaset ilişkisi açısından üzerinde yeniden düşünmeye değer bir konu.

Bir ülke düşünün ki, mirasçısı olduğu imparatorluğu yöneten sadrazamını bünyesinde barındıramadığı gibi, onu bir yabancı muamelesine tabi tutarak başka bir ülkeye iade ediyor. Hayreddin Paşa"nın Tunuslu ve aslen Çerkes olması, Tunus beylerbeyi iken İstanbul"a gelip sadrazamlığa atanması gibi bugünkü ulus, devlet, tabiiyete vb. dair tüm algılarımızı alt üst eden bir durumla karşı karşıyayız.

Siyasi gerekçeleri ne olursa olsun Vahdettin"in cenazesine sahip çıkılmaması da benzer bir tarih bilinci eksikliğidir. "O halife unvanına sahip biriydi, tüm İslam toprağı onun için vatan" olduğu için Şam"da yatmasında bir sakınca olmadığı ileri sürülebilir. Sorun, Türkiye"yi yönetenlerin Vahdettin"e tam da bu nedenle sahip çıkmamalarında yatıyor. Zira İstanbul"dan imparatorluğu yönetmiş halife sultanın cenazesinin bile buraya getirilecek olmasının eski özlemleri canlandırabileceği korkulmaktadır adeta.

Elbette Tunuslu Hayreddin Paşa gibi münevver bir sadrazamı Tunus"a iade edecek kadar tarihiyle sağlıklı bir ilişki kuramayanların ulus-devlet algısıyla malul yurt, coğrafya, aidiyet anlayışları bu ülkenin temel çelişkisi olmuştur.

Gelelim Arnavut başbakanının bu gündeme getirdiği taleplere…

Tepedelenli Ali Paşa isyan etmiş, kellesi alınmış biri de olsa bu ülkenin hafızasıdır. Ama Şemseddin Sami, sadece hafızası değil; Türkçeyi, yani "varlık hanesi"ni bina eden bir aydındır. Modern anlamda Türkçenin ilk ve en önemli sözlüğü olan Kamûs-i Türkî onun eseridir. Evet, Şemseddin Sami o zamanki sınırlarımız içinde Arnavutluk"ta bir Arnavut olarak doğmuş, Türkçe yazmış, tipik bir Osmanlı aydını idi.

Ölümler üzerinden izlenen siyasete bakıp Cumhuriyet aydınlarının, idarecilerinin hafızasız, dar dünyaları hakkında bir kez daha düşünmekte yarar var. Şemseddin Sami hakkında verilecek karar, Türkiye"de bazı şeylerin ne kadar değişip değişmediği hakkında önemli ipucu verecektir. Mesela Said Halim Paşa"nın cenazesini Mısır isterse ya da Balkan ülkeleri doğum yerine göre Osmanlı sadrazam ve aydınlarını teker teker istemeye başlarsa sahip çıkacağınız bir tarihiniz kalır mı?

11 years ago
"Kesik kelle" siyaseti
Türkiye’nin tezlerini kim anlatacak…
Enflasyon ile mücadelede beklentileri kırmak ve fiyat yapışkanlığının önüne geçmek
Cari açık ve Gabar’dan gelecek 3,2 milyar dolar
Küresel savaşın kaçınılmazlığına dâir
Yeni tehditler ve Türkiye’nin kurumsal güncellenmesi