|
Milliyetçilik kıskacındaki din birleştirici olamaz

Millet kavramı başlangıçta din ve şeriat anlamında kullanılmış. Hatta millete, bir üst kavram olarak dinlerin en üst birliği anlamı verilmiş. Mesela "Millet-i İbrahim" denmiş. Buradan hareketle birileri de yanlış bir isimlendirme ile "İbrahimî Dinler" yakıştırmasını yapmışlar.

Dinin oluşturduğu en üst birlikteliğe millet denir. Böyle bir şemsiye kavram içerisinde gayrimüslim tebaa, yani zimmiler de bulunabilir. Onlar da milletin bir ferdi olmuş olurlar. Bu anlamda her millet bir dindir, ama her din bir millet değildir. Din milletin fertler tarafından yaşanan inanç ve ibadetleridir.

Millet kelimesinin, yazma/yazdırma anlamındaki imla kökünden geldiğini hesaba katarsak, uzak bir ihtimal de olsa milletin temel özelliklerinden birinin yazı ve onun oluşturacağı ortak kültür olduğunu söyleyebiliriz. Sonradan ortaya çıkan medeniyet kelimesi bunu karşılamaz ama buna benzer.

Şehristanî meşhur kitabının ismindeki milel ve nihal kelimelerinin birincisi ile müstakil dinleri ikincisi ile de bu dinler içerisindeki farklı mezhepleri kastetmiş olmalıdır.

Kısaca İslam Milleti, İslam dinini ve şeriatını anlattığı gibi, onun gayrimüslim de olsa bütün tebaasıyla oluşturduğu medeniyeti de anlatır.

Fakat Osmanlı"nın sonlarından başlamak üzere millet kavramındaki din dokusu gittikçe boşaltıldı ve onun yerini kavim almaya başladı. Millî devlet, milli mefküre, milli eğitim tamlamalarında dinden ziyade Türklüğe aidiyet vardır.

Bunun ardından milliyetçilik dendiğinde, içinde dini de barındıran ideoloji benzeri bir düşünce anlaşılmaya başladı.

Altmışlı yıllarda milliyetçiler vardı bir de solcular vardı. Dindarlar da ırkçılar da milliyetçi kategorisinde idiler. Milliyetçi demek, en azından dine de karşı olmayan demekti. Velev ki bunu kültürünün bir parçası saydığı için kabul etmiş olsun. Ve milliyetçi olma, ırkçı gözükmeye tercih ediliyordu. Ya da ırkçılık Hitler"i ya da Siyonizm"i hatırlatan bir ideoloji olduğu için, ırkçı görünme yerine herkes milliyetçiliği yeğliyordu.

Ama millet kavramından din gittikçe soyutlandı. Bir taraftan Şamanist kökenlerine özenenler, öbür yönden dini bütün olarak reddeden laikler milliyetçilik yerine ulusçuluğu kullanır oldular. Sonra küçük bir evrimle bu da ulusalcı oluverdi.

Buna göre günümüzde milliyetçilik din bulaşmış ulusalcılık, ulusalcılık da dinden arındırılmış milliyetçilik haline geldi.

Kavim kelimesi ise kıyam ya da kıvam"la alakalıdır. Bir şeyin kendi kıvamında ve kendi başına ayakta durabilmesini anlatır. Kendi kendilerine yeterli olacak bir topluluk kavm"dir. Akrabalık bağıyla birbirlerine bağlı olsunlar ya da olmasınlar. Sahih bir dine inansınlar ya da inanmasınlar. Bu haliyle kavm, mütekâmil bir kimlik oluşturmaz, olsa olsa bir alt kimlik olabilir.

Din, ya da millet gibi bir üst kimlikte birleştikten ve onu asıl kimlik sebebi saydıktan sonra İslam, bireyin böyle bir alt kimliğinin, ya da etnisitesinin olmasında bir sakınca görmez.

Son zamanlarda ise kavm ırk, kavmiyetçilik de ırkçılık anlamında kullanılır oldu.

İslam açısından şöyle söylemenin bir sakıncasının olmadığını düşünüyorum: Müslüman bir birey kendi iradesiyle dini en üst kimlik göremedikçe gerçek müslüman olamaz. Müslümanım dese bile böyle bir İslam onun, Kuran ifadesiyle "atalarının dini" olmuş olur, kendi dini olmaz.

İşte böyle asıl kimlik oluşturucu bir din birleştiricidir. İslam bu düzeyde anlaşıldığı zamanlar tarihte hep birleştirici olmuştur. Müslüman olunmakla beraber etnik kimliklerin öne çıkarıldığı zamanlarda ise kaçınılmaz olarak ayrışmalar ve kavgalar olmuştur ve olmaya devam edecektir.

11 yıl önce
Milliyetçilik kıskacındaki din birleştirici olamaz
Türkiye’nin tezlerini kim anlatacak…
Enflasyon ile mücadelede beklentileri kırmak ve fiyat yapışkanlığının önüne geçmek
Cari açık ve Gabar’dan gelecek 3,2 milyar dolar
Küresel savaşın kaçınılmazlığına dâir
Yeni tehditler ve Türkiye’nin kurumsal güncellenmesi