|
Bir Zamanlar Krallardı…

1950’lere gelindiğinde ABD’de siyahi mücadeleye yön veren iki temel akım vardı: Sivil Haklar Hareketi ve İslam Milleti Hareketi. İki hareketin tek ortak amacı vardı: Siyahilerin insan hak ve hürriyetlerinden eşit derece yararlanmaları. Temel ayrışma noktası ise söz konusu mücadelenin nasıl sürdürüleceğiydi.

Sivil Haklar Hareketinin en önemli ismi Martin Luther King; İslam Milleti Hareketinin ise Malcolm X ve Muhammed Ali’ydi. Malcolm X, daha başından beri Martin Luther King’in en büyük muhaliflerindendi. Ona göre, King’in beyazlara karşı pasifist ve şiddeti reddeden tavrı kabul edilemezdi. Bu; aynı zamanda siyahilere ve siyahilerin tarihine ihanetti. Beyazlara ancak şiddetle cevap verilmeliydi. Malcolm’a göre, sivil itaatsizlik eylemleri “eziklik” göstergesiydi. Bu yüzden, sivil itaatsizlik eylemleri kapsamında kafelerde oturma eylemi yapan siyahi gençlerle alay ediyordu: “Herkes oturabilir. Yaşlı kadınlar bile… Korkaklar da oturabilir; ama ayağa kalkmak erkek adamın işidir.”

ABD nezdinde, Malcolm X’le kıyaslandığında Martin Luther King daha tercih edilebilir bir isimdi; zira hem Hristiyandı hem de şiddeti onaylamıyordu.

Derken Martin Luther King’in öncülüğünde 28 Ağustos 1963’te ABD tarihinin en büyük yürüyüşü gerçekleşti. Beş yüz bin kişinin olduğu yürüyüşte kimler yoktu ki… Marlon Brando, Charlton Heston, Joan Baez ve Bob Dylan bunlardan sadece birkaçıydı. Luther King; ünlü konuşması “Bir hayalim var”ı burada yaptı. (Bu konuşma, 14 Ekim 1964’te, ona Nobel Barış Ödülü’nü getirecek ve bir anda King, ulusal ve uluslararası bir kahraman olarak görülmeye başlanacaktı.) Bu yürüyüşe eleştiriler de yapılmamış değildi. Mesela en büyük eleştirilerden birini Malcolm X yapmıştı: “
Bu yürüyüş tam bir saçmalık. Bu kadar siyahın ve beyazın 100 yıl önce öldürülen bir başkanın anıtının önünde düzenlenen bir gösteriye katılmak için neden bu kadar hevesli olduklarını anlayamıyorum.”
Aynı konuda Malcolm X’e en büyük destek de Muhammed Ali’den gelmişti:
“Beni istemeyen insanlarla birlikte yaşayacağım diye kendimi öldürtemem. Entegrasyon yanlıştır. Beyazlar istemiyor, Müslümanlar (Siyahlar) istemiyor… Birlikte yaşam yürüyüşlerine asla katılmam ve o dövizleri taşımam.”
Muhammed Ali ve Malcolm X’in Martin Luther King’e karşı bu kadar saldırgan davranmalarının en büyük nedeni Üstatları Elijah Muhammed’di. Malcolm X, 1964’te Hac ziyaretini yaptıktan sonra onun için her şey değişecek ve büyük dönüşüm başlayacaktı. Önce siyahi ırkçılığını reddetti ve Sivil Haklar Hareketi hakkında olumlu şeyler söylemeye başladı. Hatta yıllarca ABD’deki diğer siyahi ve insan hakları grupları ile çalışmak istediğini, bu işbirliğinden kendisini Elijah Muhammed’in alıkoyduğunu deklare etti. İslam Milleti Hareketinden ayrılır ayrılmaz da, 18 gün sonra Martin Luther King’le bir araya geldi ve işbirliği yollarını tartıştılar. Fakat bir daha bir türlü görüşemediler. Bu onların ilk ve son görüşmesi olmuştu. Nitekim bir yıl sonra Şubat 1965’te Malcolm X bir suikasta uğramıştı. Suikasttan sonra Malcolm’un eşi Betty Şahbaz’a Malcom X hakkında övgü dolu sözler söylendi. Bunlardan birisi de Martin Luther King’den gelen mesajdı:
“Irk sorununun çözüm yolu konusunda bire bir örtüşmesek de Malcolm’a büyük hayranlık ve yakınlık duyuyordum. Bu sorunun köküne ve varlığına parmak basma konusunda büyük bir yetkinliğe sahip olduğunu düşünüyordum.”

Malcolm X ölmüştü ölmesine ama Muhammed Ali, Martin Luther King’e yönelik uzlaşılmaz tavrını sürdürmüştü. Bu durum da Vietnam savaşına kadar devam etti. Bu savaşa yönelik eleştirilerde bu kez ikisi aynı kulvardaydı. İkisi de “iftiracı ve vatan haini” olarak lanse edilmiş, yalnız bırakılmıştı.

Muhammed Ali ve Martin Luther King için böylece zorlu günler başlamıştı. King; Vietnam konuşmasından bir yıl sonra, 1968’de, bir kilisede olacakları adeta hissetmiş gibi veda konuşması yaptı:
“Bundan sonra bana ne olacağı önemli değil. Herkes gibi ben de uzun yaşamak isterim. Ancak artık bununla ilgilenmiyorum. Sadece Tanrı’nın iradesine teslim olmak istiyorum. Bu gece çok mutluyum ve hiçbir şeyden endişe etmiyorum. Hiçbir insandan korkmuyorum. Tanrı bana dağın zirvesine çıkma lütfunda bulundu. Oradan etrafa baktım ve ‘Vaadedilmiş Ülke’yi gördüm. Ben oraya sizinle ulaşamayabilirim. Ancak bu gece bilmenizi istiyorum ki biz halk olarak o vaat edilmiş ülkeye ulaşacağız”.

King, bu konuşmadan 10 saat sonra Memphis’te kaldığı otelin balkonunda öldürüldü. Kaderin cilvesi bu… Yıllarca şiddet karşıtı eylemler içeresinde olan Martin Luther King’in ölümü büyük şiddet olaylarına yol açmıştı. Bu da, siyahi hareketlerin radikalleşmesine sebep oldu. Sonuçta, Martin Luther King, Muhammed Ali ve Malcolm X her ne kadar dönemsel olarak farklı düşünseler de siyahi haklar mücadelesinin en önemli isimlerinden oldular. Bunlardan Malcolm X ve Martin Luther King, mücadele biçimleri farklı olsa da aynı şekilde öldürülmüştü. Belki bir araya gelebilselerdi, olaylar çok farklı gelişecekti. Ama öyle olmadı. Ölümünün ardından yirmi yıl sonra 1988’de King’in eşi Coretta Scott King’in sözleri de bu mahiyetteydi: “Martin’in Malcolm’a büyük bir saygısı vardı. Eğer ikisi de yaşasaydı, bence bir noktada bir araya geleceklerdi ve toplumumuzdaki siyahların özgürlük mücadelesinde muazzam bir güç oluşturacaklardı.”

#Malcolm X
#Muhammed Ali
6 yıl önce
Bir Zamanlar Krallardı…
İkiyüzlü dünyanın 200 günü
Garson nereye baksın?
İnsafsız takas!
Erdoğan’ı/AK Parti’yi Kürtsüz bırakma operasyonu…
Riyakâr Bey ile ‘Yamyam’ Biraderler