|
Bir iktidar kırgını: Mehmet Akif

Mehmet Akif
, 20 Aralık 1873 tarihinde İstanbul’da doğmuştu.

Bu yıldönümü münasebetiyle merhum Akif’e rahmet diliyor, mekanının cennet makamının âlî olmasını niyaz ediyorum.

Safahat şairi Mehmet Akif, siyasî düşüncelerini asıl şiirlerinde işlemiş olmakla birlikte, kurucularından olduğu
Sırât-ı Müstakîm
ve
Sebîlürreşâd
’da yayımlanan yazılarında toplumsal hayata, düşünce ve edebiyata dair görüşlerini ayrıca dile getirmiş; tercümelerinde de yine daha çok siyasi metinleri tercih etmiştir.
Bunlardan hareketle Mehmet Akif’in
nasıl bir yönetim istediği
sorusuna bir cevap bulmak elbette mümkündür ancak bu cevap onun Osmanlı’dan Cumhuriyet’e iktidar sahiplerine olan ve dolayısıyla kırgınlığını da ihtiva eden muhalefetini tek başına açıklamaya yeterli gelmez.

Bu sebeple mezkûr cevap için, şairliği nedeniyle Mehmet Akif’i geçici olarak paranteze alıp, ilgili konularda daha sistemli düşündüklerini bildiğimiz ve aynı zamanda her biri Mehmet Akif’in en yakın arkadaşları olan alim ve münevverlerin devlet anlayışlarına baş vurulması gerekir.

Bunlardan biri olan
Elmalılı M. Hamdi Yazır
’ın -A. Cüneyd Köksal ile Murat Kaya tarafından yayıma hazırlanan-
Meşrutiyetten Cumhuriyete Makaleler
adlı kitabına (Klasik Yayınları, 2011) bu maksatla baş vurduğumda, onun da
Şah Veliyullah Dihlevî
’nin (v. 1762)
Hüccetullâhi’l-Baliğa
’sından (Trc.: Mehmet Erdoğan, İz Yayınları, 2020) şehir yönetimi konulu birkaç sahifeyi tercüme etmekle yetindiğini gördüm.

Mezkûr esasta Elmalılı gibi bir alim tarafından seçildiği için ayrıca değerli olan bu metni okurlarımla paylaştıktan sonra Mehmet Akif’in iktidarlara muhalefetine ve kırgınlığına dönmemiz daha makul olacaktır.

Dihlevî’ye göre
Şehir Yönetimi
:

“Bu konudan maksat, şehir halkı arasında mevcut bulunan ilişkilerin nasıl korunacağıdır. Şehirden kastım ise, birbirine yakın, aralarında muamelelerin sürdüğü ve çeşitli evlerde oturan insanlardan müteşekkil yerleşim birimidir.

Şöyle ki: Şehir, sözü edilen ilişki açısından tek bir şahıs (hükmünde) olup, birimlerden ve sosyal bir yapıdan meydana gelir. Çeşitli birimlerden meydana gelen her şeyin, madde ve suretinde çözülmelere, yapısında hastalığa maruz kalabilmesi kaderidir. Hastalıktan maksat, halihazırdaki haline nispetle başka bir durumun o topluma daha uygun olmasıdır. Keza toplumlar, hasta olabilecekleri gibi sağlıklı da olabilirler.

Şehirde büyük kalabalıklar yaşar. Bu itibarla onların tümünün âdil bir düzenin sağlanması ve devam ettirilmesi üzerinde görüş birliği etmeleri imkânsızdır. Keza, belli bir makamı ihraz etmeksizin içlerinden herhangi birinin, diğerlerine karşı emredici / yasaklayıcı bir tavra girmesi de imkânsızdır. Çünkü bu tutum, büyük çaplı çarpışmalara sebebiyet verir ve şehir düzeni ancak seçmenlerin (ehlü”-hall ve’l-akd) çoğunluğunun itaati üzerinde anlaşacağı; yardımcıları, güç ve kudreti bulunan bir başkanın mevcudiyeti ile sağlanabilir. Cimrilikte, hiddette, öldürme ve gasp gibi cürümlere karşı cüretkârlıkta en ileride olanlar, idare edilmeye en çok muhtaç kimselerdir.

Şehrin maruz kalabileceği bozulmalardan biri, kötü ruhlu kimselerin bir araya gelerek şehir düzenini bozmak ve kötü yollara sapmak için bir güç oluşturmalarıdır. (…) Bu gibi düzeni bozucu unsurlara karşı adam toplamak ve onlara savaş açmak gerekir.

Şehir düzeninin maruz kalabileceği bozulmalardan biri de, zalim ve zorba insanların (bireysel olarak) ortaya çıkarak öldürme, yaralama ya da dövme gibi yollarla veya ailesine, kızlarına ya da kız kardeşlerine musallat olma yoluyla veya açıktan gasp ya da gizlice çalma gibi yollarla mala el koyma yoluyla veyahut da toplum içerisinde kınanmasını gerektirici işlere nispet ederek hakaret etme suretiyle insanlara zarar vermesidir.

Bir diğeri, şehir halkına gizliden gizliye zarar verecek muzır fillerdir. Sihir, zehir katma, insanlara muzır şeyler öğretme, halkı yönetime, köleyi efendiye, karıyı kocaya karşı ayaklandırma... bunlardandır.

Bir diğeri, meşru yollardan giderilmesi gereken ihtiyaçların gayr-ı meşru yollarla giderilmesi sonucunu doğuran kötü alışkanlıklardır. Livata (eşcinsellik), sevicilik, hayvanlarla cinsi ilişkiye girme... bunlardandır. Bu gibi kötü alışkanlıklar, kişiyi meşru olan nikâhtan alıkoyar ve kadının erkekleşmesi, erkeğin de kadınlaşması gibi saf yaratılış özelliklerinden uzaklaştırır veya geniş çaplı anlaşmazlıkların, kavga ve gürültülerin çıkmasına neden olur; birden çok erkeğin aynı kadınla cinsi ilişkiye girmesi, içki içmeye devam edilmesi gibi.”

Buradan devam edelim inşallah.

#Mehmet Akif Ersoy
#Sırât-ı Müstakîm
#Sebîlürreşâd
#Cumhuriyet
1 yıl önce
Bir iktidar kırgını: Mehmet Akif
Ne olacak bu anne babaların hali?
Seçim sonrası ekonomide manzara nasıl?
Amerikan siyasetinin İsrail ‘trajedisi’
Jeopolitik sürpriz: ABD, Rusya ve İsrail nasıl anlaştı?
Nazlı seçmen günlerinde siyaset