Enflasyon %38 ise politika faizi de %38 olsun…

04:0016/04/2025, Çarşamba
G: 16/04/2025, Çarşamba
Özgür Bayram Soylu

Kocaeli’nin Başiskele ilçesinin mütevazı bir mahallesinde, Kullar Merkez Çayevi'nde yazıyorum bu satırları. Ne ekonomi zirvelerinde alınmış kararlar ne de raporlara gizlenmiş tahminler var burada. Ama ekonomik göstergelerin en çıplak hali; çay kaşığının bardağa vuruşuyla, konuşmaların arasına sinmiş suskunluklarla kendini ele veriyor. Sağımda, 40’lı yaşlarında EYT ile emekliliğe adım atmış Tahsin Abi oturuyor. İkram edilen şekersiz çay kadar buruk gözleri, “emeklilik var ama geçimlik yok” der gibi.

Kocaeli’nin Başiskele ilçesinin mütevazı bir mahallesinde, Kullar Merkez Çayevi'nde yazıyorum bu satırları. Ne ekonomi zirvelerinde alınmış kararlar ne de raporlara gizlenmiş tahminler var burada. Ama ekonomik göstergelerin en çıplak hali; çay kaşığının bardağa vuruşuyla, konuşmaların arasına sinmiş suskunluklarla kendini ele veriyor.

Sağımda, 40’lı yaşlarında EYT ile emekliliğe adım atmış Tahsin Abi oturuyor. İkram edilen şekersiz çay kadar buruk gözleri, “emeklilik var ama geçimlik yok” der gibi. Çaprazımda, hayatın tokadını yiye yiye kendinden geçmiş 65 yaş üstü Yaşar Amca. Artık ne enflasyonu soruyor ne de maaşı, sadece “bugün hangi gün?” diye mırıldanıyor ara ara. Biraz ileride, borçlanma maliyeti son yirmi ayda 2,5 kat artmış tüketimci Sedat, yeni bir kredi kartına başvurmanın eşiğinde. Yanındaki Cevdet Usta daha beter: Borçlanma maliyeti 3,5 kat artmış, “keşke dövizle alsaydık” cümlesini her gün biraz daha fazla söylüyor. Arka fonda Velet’in "Roman olsan yazsam seni" şarkısı…

Etrafa bakıyorum, ihracat gelirini yurt dışına park etmiş “ince ayar”cılar ortalarda görünmüyor, "Vur-kaç" taktiğiyle dalıp çıkan yabancı sermaye çok uzaklarda, sessiz direnişçi sermaye sahipleri de bu çayevinde yudum yudum yoklar. Ekranlarda sermaye severlerin tezahüratları, faiz sabit kalsın diyen ekonomistler, yüzde 48 iyidir diyen ortodontistler! Bu atmosferde Merkez güvercin olup yumuşak bir iniş mi deneyecek, ne pahasına olursa olsun enflasyonu avlamak için şahin mi olacak sorusu yanıt ararken buluyor kendini.


EKONOMİ SADECE RAKAMLARLA ÖLÇÜLMÜYOR
Ekrem İmamoğlu olayı, bir kez daha gösterdi ki Türkiye'de ekonomi sadece TÜİK verileriyle ya da merkez bankası adımlarıyla değil, adliye koridorlarıyla, televizyon alt yazılarıyla, sosyal medya başlıklarıyla da yön değiştiriyor. Yabancı sermaye, sadece ekonomik göstergelere değil; siyasi gelişmelere, yargı kararlarına ve kamuoyundaki dalgalanmalara göre ani pozisyonlar alabiliyor.
Rasyonel yatırımcı diye yutturulan bu mekanizma, çoğu zaman risk algısına, hatta daha da vahimi, algı manipülasyonlarına göre çalışıyor.
İmamoğlu Ekrem İmamoğlu hakkındaki yargı süreci ve ardından gelen gözaltı haberi, sadece siyaseti değil ekonomiyi de sarstı. Ancak bu sarsıntı ne Meclis kürsüsünde yaşandı ne de sokakta hissedildi. Asıl panik, bankalar arası piyasada başladı. Borsa İstanbul’un ekranları kırmızıya döndü. En net tepki ise Merkez Bankası'nın döviz rezervlerinde görüldü. Üç günde 20 milyar dolar ülkeden çıktı. Üç günde 30 milyara dolara yakın rezerv kullanıldı. Ve hâlâ dönüp aynı soruyu soruyoruz: "Yabancı yatırımcı ne der?"

FAİZ FETİŞİZMİNİN SONU

Türkiye artık şunu görmeli: Yabancı sermayeye endeksli bir faiz politikası, ekonomik bağımsızlık değil, dışa bağımlılığın yeni nesil versiyonu. Çünkü bu sermaye

Ne bu ülkenin siyasi istikrarına sadık,

Ne sosyal barışına duyarlı,

Ne de makroekonomik programına saygılı.

Bu nedenle, yüksek faiz verip sermayeyi ülkeye “getirmek”, uzun vadeli yatırım değil, kısa vadeli kaçış için altın bir kapı sunmaktan öteye geçmiyor. Bugün kur istikrarı adına verilen her taviz, yarın halkın cebinden çıkacak enflasyon ve yoksulluk olarak geri dönmesinden başka bir şeyi temsil etmiyor.
“Faiz düşerse yabancı kaçar” cümlesini kutsal bir öğreti gibi tekrar etmekten vazgeçmeli artık biraz da yüksek faizle biz ne kaybediyoruz sorusunu sorma vakti geliyor. Mevcut yüksek faiz politikası belki zaman kazandırıyor ama çözüm üretmiyor.

GÜVEN KAZANILMIŞSA, ŞİMDİ SIRA EGEMENLİKTE

Hazine ve Maliye Bakanı Şimşek Antalya Diplomasi Forumu’nda yaptığı açıklamada, enflasyon artık “düşüş gösteriyor, düşecek, düşmeye devam edecek.”

Beklentilerdeki ifade edilen normalleşme, para politikası üzerindeki dışsal baskıların —özellikle de yabancı sermayenin faiz manipülasyonlarıyla yön tayin etme eğiliminin— son bulmasını da gerektiriyor. Faizi sermayenin dayattığı bir zorlamadan çıkarıp fiyat istikrarı için bir araç olma hüviyetine kavuşturmak önemli hale geliyor. Yabancı sermayenin geçici bir ziyaretçi olduğu, politikamızı ona göre şekillendirmenin teslimiyet riski taşıdığını göz ardı etmemek gerekiyor. Bu noktada
faiz oranları, yabancı yatırımcıların pozisyonuna göre değil, ülkenin ihtiyaçlarına göre belirlenirse; enflasyonla mücadele, sadece fiyat istikrarı değil, fiyat adaleti temelinde yürütülürse; ekonomi, yalnızca dengelenmiş değil, adil ve dirençli bir yapının da kapısını aralamış olur.
Eğer enflasyon düşüşe geçmişse ve beklentiler normalleşmişse, reel faizi pozitif tutmaya devam etmek ekonomiyi gereksiz yere boğuyor. Enflasyon beklentileri düşüyor, iç talep daralmış durumda, kredi büyümesi zaten sınırlı ve kurda kontrollü değer kaybı yaşanıyor. Bu koşullarda artık pozitif reel faiz yerine nötr faize geçmek sermaye baskılarına karşı koruyucu bir kalkan olma potansiyelini taşıyor. Bugün yabancı sermayenin faizi bir kâr aracı gibi görmesi, makroekonomik dengelerin dışsallaşmasına neden oluyor. Geldiğimiz noktada faiz politikasının da “sıkı ama gereksiz sert olmayan” bir patikaya oturması gerekiyor.
Enflasyon %38 ise, faiz de %38 olsun.

FAİZLE DEĞİL, ÜRETİMLE KAZANILAN BİR EKONOMİ

Nötr faiz olursa şu olur bu olur…Nötr faiz olursa kur üzerindeki baskı artar, Türk Lirasına güven zedelenir, enflasyon beklentileri yeniden bozulabilir, kredi mekanizması bozulabilir gibi bilindik değerler manzumesi. Bugün artık “enflasyon düşmeye başladı” diyebiliyorsak, yarın da “bu ülkede faizle değil, üretimle kazanılıyor” diyebilmek için politika rotasının değişmesi gerekiyor. Ekonomide gerçek bağımsızlık; merkez bankasının politika kararlarını Londra’daki yatırımcı sunumlarına göre değil, Kocaeli’deki çayevindeki hayata göre vermesinden geçiyor.

Bizde yüksek faiz, sessiz çoğunluğun sırtına yüklenmiş görünmez bir vergidir.
#Ekonomi
#enflasyon
#faiz