|
Kadınlar için futbolu anlama klavuzu

Bursa-Galatasaray maçıydı. Fatih''teki At Pazarı''nda bir cafede izliyordum maçı.. Televizyondan gelen gürültü öylesine rahatsız ediciydi ki... İlk yarı bitmeden şiddetli bir ağrı başladı başımda. Kendimi dışarıya zor attım. Gürültüyü kadınlar çıkarıyordu.

Bursa''ya seyircisiz oynama cezası verilmiş, stadı kadınlar, çocuklar doldurmuş. Onlar da düzensiz olarak bağırışıyorlardı. Yani başağrımın nedeni bu gürültüydü. Ben de o başağrısını bir daha yaşamamak için bu yazıyı yazmaya karar verdim.

Eğer kadınlar bu yazı sayesinde futbola farklı bir gözle bakar ve gereksiz çığlıklar atma yerine futbolun şifresini çözmek için maç izlerlerse biz de futboldan mahrum kalmayız. Tabiki vereceğim şifreleri erkeklerin de bilmesinde büyük fayda var. Benden söylemesi...

Bir futbol maçıyla, erkek-kadın ilişkileri arasında epeyce benzerlik vardır. Söz konusu olan evlilikse, bunu anlatmak için futboldan daha iyi araç tanımam.

Hazırsanız, başlayalım...

Malumunuz her sporun bir amacı vardır. Spora ve yapan kişiye göre değişir bu amaç.

Kimi ter atar, kimi formda kalır, kimi spor yapınca enerjik hisseder.

Kimi hırs yapar, o alanda en iyisi olmak, dosta düşmana kendini ispat etmek için çalışır.

İster erkek, ister kadın olsun karşı cinsle kurulan her münasebet de spor yapmak gibidir.

Ya aşık olup gerçekten mutlu olmak istersiniz ya da zengin, çevresi, kariyeri olan bir eş bulup hayatı garantiye almak...

İkisi arasındaki fark, keyifle spor yapmakle madalya için spor yapmak arasındaki farka benzer.

Madalya için tıpkı bir işçi gibi çalışır, yorulur ve kürsüye çıkarsınız. Herkes sizin fotoğrafınızı çeker, hoşunuza gider. Hayat trenini o madalya için kaçırdığınızı ise kimse bilmez

Diğerinde hem yaptığınız spordan hem de doya doya yaşadığınız hayattan keyif alırsınız. Keyif için yapılan spor mutluluk, mutluluk başarı, başarı para getirir.

Yani bir taşla iki kuş kuş vurur, hayatı da ıska geçmemiş olursunuz.

Kişiler için böyleyken, takımlar için de durum farklı değildir.

Konumuz futbol olduğu için bir futbol takımından örnek verelim.

Takım, antrenman yaparken herkes keyif alır. Şakalaşmalar, artistik hareketler, şık goller izleyebilirsiniz.

Takımını çok sevdiği için antrenmanları bile kaçırmayan taraftar da keyif alır bu hareketlerden...

Futbol takımını mutlu bir evlilik hayalleri kuran genç bir kıza, antrenmanları genç kızın ruhunun ve yüzünün güzelliğini artırmak için harcadığı çabaya benzetebilirsiniz.

Arkadaşları, dostları, ailesi genç kızın yüzünde açan güllerden antrenman izleyen taraftar gibi keyif alır.

Fakat futbolda, iş, hazırlık maçılarına gelince takımı oluşturan oyuncular biraz daha ciddileşir.

Antrenman maçları dönemi bitmiş, sıra bir rakiple karşılaşmaya gelmiştir. Soyunma odasında olaya ''bu sadece bir hazırlık maçı'' diye bakan takım, sahaya çıkarken ufak ufak rakibe karşı üstünlük kursak fena da olmaz demeye başlar.

Fakat hazırlık maçındaki asıl amaç, gol atmaktan çok, herkesin kendi takımının ciddi bir müsabakaya hazır olup olmadığını görmesidir.

Yani adı üstünde hazırlık, eksikleri görme maçıdır bu.. Hazırlık maçlarında hem oyuncular kendilerini görür, hem de teknik direktörler ve taraftarlar takımı...

Hazırlık maçları küçük istisnalar dışında kıran kırana geçmez. Mesela, düşen oyuncuyu rakip takımın oyuncusu kaldırır. Centilmenlik, hoşgörü, saygı had safhadadır.

Hazırlık maçlarına benzeyen dostluk maçlarında ise rakipler neredeyse gol atmaya bile birlikte giderler.

Siz anladınız ama ben yine de açıklayım. Hani evlenme amacıyla sahaya pardon görücüye (işyerinde, dost meclisinde, aile ortamında) çıkıp, ardından birbirinizi tanımak için buluşmalarınız var ya, onlar maçlardan önce yapılan ısınma antrenmanlarına benzer.

Malumunuz, o tanışmaların, buluşmaların görüşmelerin sonunda artık hazırlık maçı, yani söz, nişan törenleri alışveriş filan gelir.

Hazırlık maçındaki ''üstünlük kursak fena da olmaz'' diye düşünen oyuncuları da anladınız mı peki?

Ailelerin alışveriş kaprislerinin kaynağı aynı kaygı değil midir?

Halbuki ''durun henüz bu hazırlık maçı'' diyesi geliyor insanın değil mi?

Dostluk maçı ne diye soruyorsanız söyleyim, onlar henüz ortada söz, nişan yokken ev eşyası bakan yavukluların hoş ve boş hayalleridir...

Dostluk maçlarında iki taraf da centilmendir demiştik, hatırlarsanız...

Bu maçları izleyenler gelin hanımın ''bir çay, bir simit bir de kilime fit olduğunu sanır. Ama kazın ayağının öyle olmadığı dostluk, hazırlık ilişkileri pardon maçları bitip, iş resmiye binince çıkar.

Ve resmi müsabaka.

Nikah kıyılmıştır artık...

Şimdi sadece tek amaç vardır.

Sahadan galip ayrılmak...

Çünkü modern ve evrensel futbol kuralları, puanı sadece gol atana verir. (Mahalle maçları istisna... Bu maçların hakemi kalplerdir)

İki takımın da gözlerini puan hırsı bürümüştür artık. İzleyenler zanneder ki, iki takımın oyuncuları birbirleriyle ezeli düşmanlar.

Halbuki, onlar saha dışında dosttur, arkadaştır. Onları kışkırtan şey taraftarlarıdır...

Gol attıklarında alkışlayan, tezahürat yapan, yediklerinde küfreden taraftarları... Siz onun adına taraftar demeyin de çevre deyin...

Fitne fücur arkadaşlar deyin...

Çiftlerin arasına nifak sokan anne-babalar, kardeşler deyin...

''Bak elin takımı nasıl futbol oynuyor'' diye yayın yapıp, nefisleri ayartan televizyon, internet deyin...

İş burada kalsa keşke...

Ama kalmaz...

Üç puan için sahaya çıkılmıştır.

Kazanmak için herşey yapılacak, saldırılacaktır.

Artık savunma yapan takım gol yemesi kaçınılmazdır.

Tam saha baskı yapan, rakibe oynayacak alan bırakmayan takım gole daha yakın olur.

Gol için rakibe çelme takmak, penaltı yaptırmak, elle oynamak mübah görülür. Topu kornere, taca, atan ise genellikle savunma yapan takımdır. Ofsayt taktiğini de kullanır savunma yapan takım, ama risklidir.

Futbolda bir Anadolu takımının bir İstanbul takımıyla maç yapması, merhametli bir kadın ya da erkeğin zalim bir eşin eline düşmesi gibidir.

Dırdır eden, hep hata bulan, hiç beğenmeyen, eskileri kurcalayan, hakaret eden gol attıkça kazanır ya da kazandığını zanneder...

Unutulmamalıdır ki, maçın gönüllerdeki galibi çok gol atan değil, daima iyi oynayandır...

12 yıl önce
default-profile-img
Kadınlar için futbolu anlama klavuzu
Elimizde dikilecek bir fidan var mı?
Trabzonspor transferde doğrusunu yaptı
İnsaf!
Dağ yürekli adamların büyük seçimine doğru
Demografik dönüşüm