‘İş hayatında, büyük başarılara ulaştım. Kimilerinin gözünde hayatım başarının timsali oldu, fakat işin dışında çok az neşem oldu benim.
İşin sonunda, zenginliğim ve alışmış olduğum hayatın bana getirdiği tek gerçeklik: ölümle yüzleştiğim şu anda yatağımda uzanıp hayatımı gözlerimde canlandırırken
fark ettim ki gururlandığım şöhretim ve servetim ölümün karşısında ne kadar da manasızmış.
Size para kazandırması için birilerini işe alabilirsiniz ancak hastalığınızı taşıması için kimseyi işe alamıyorsunuz.
Kaybedilen maddi şeyler bulunur veya yerine başkası koyulur fakat
kaybedildiğinde bulunamayacak veya yeri dolmayacak tek şey var: Hayat.
Tavsiyem: Ailenize, eşinize, arkadaşlarınıza çok kıymet verin ve sevin. Kendinize iyi davranın ve insanlara değer verin.
Yaşlandıkça ve akıllandıkça fark ediyorsunuz ki:
300 dolarlık saat de, 30 dolarlık saat de aynı zamanı gösteriyor.
İç huzurun bu tarz şeylerle elde edilmediğini anlıyorsunuz.
Dostlarınız, eski arkadaşlarınız, anneniz, babanız, erkek kardeşiniz, kız kardeşiniz varsa, bilin ki gerçek mutluluk onlarla imiş.
Çocuklarınızı zengin olması için eğitmeyin, onları mutlu olmaları için eğitin.
Böylelikle büyüdüklerinde her şeyin fiyatını değil, değerini bilirler.
Bilin ki: İnsan ile insan olabilmek arasında, çok büyük fark var ve bunu anlayan çok az insan var.”
Yukarıdaki yazı
kurucu ortağı ve CEO’su, 56 yaşında ölen
son yazısından alıntıymış.
Ünlü milyarderin bu gerçeğe ulaşana kadar çok zengin ve ünlü olma uğruna ailesini, dostlarını ve sağlığını harcadığını yukarıdaki itiraflarından öğreniyoruz.
“Paranın iki kişiliği vardır
: Birincisi, para bir değiş tokuş aracıdır. Para verip yiyecek, giyecek, ev, bark, hatta sağlık satın alabilirsiniz.
İkincisi ile gelecek korkusunu yenersiniz.
“Yaşlılığımda çaresiz, muhtaç, perişan kalmam, çünkü kötü günler için paramı bir kenara ayırdım” dersiniz.
Ama para ötesi, yani para-üstü bir konu daha vardır.
Bunu parayla satın alamazsınız...
Bunun adı
Zevk almak, keyif duymak, ancak kültür ile mümkündür. Resimden zevk almak için sergiler bedava, müzik, kaset ve diskler üç otuz para. Ayrıca konserler de pahalı değil. Tiyatrolar hamburger fiyatına. Aşk ve sevgi zaten bedelsizdir.
Güneşin batışından, denizin hışırtısından ya da bir satranç oyunundan zevk alabilirsiniz.
Güneşi kaç paraya batırabilirsiniz.?
Denizi hışırdatmanın fiyatı nedir.?
Yaşlılığınız için biriktireceğiniz; kötü gün parası kadar, belki ondan da önemli olan bu zevkler ve mutluluklardır. Bunlara sahip olmak ancak kültürle mümkündür.
Para kazanmaya emek verdiğiniz kadar kültür edinmeye de emek verin.”
Holding’in kurucusu
un hayat dersi niteliğindeki bu demeci de yukarıdaki ünlü milyarderin itirafından farksız.
Şimdi ünlü ve zenginlerin itiraflarını okuyan birçok insanın zihninden haklı olarak muhtemelen şu cümleler geçiyordur:
“Ben de sizin gibi milyarder ve zengin olayım, ünlü olayım sonra sizin gibi itiraf ederim!”
Hele de fiyatların uçtuğu böyle bir zamanda.
Bu itirafların enflasyon ateşi ile yoksullaşan, pahalılık yüzünden mevcut ekonomik konumunu muhafaza edemeyen, maaşı ile ay sonunu getiremeyen insan sayısını hızla arttığı günümüzde hiçbir değeri yoktur.
Bu düşünceleri
hayatını, sağlığını, aileni ve dostlarını
kaybetmeden çok genç yaşta fark edebilmektir.
Ve mevcut ekonomik gücünü, makam ve mevkiini her zaman ve şartlarda
kullanabilmektir.
Her ne kadar geç kalınmış itiraflar da olsa,
diye yapılan itiraflar olduğu için önemlidir.
Bilge kral Aliya İzetbegoviç
’in hapishane notlarında şöyle bir not yer alıyor: Bir paradoks var. Gece olmasaydı biz yıldızlı göğün muhteşem manzarasından mahrum kalacaktık. Buna göre
bizi bir çeşit ‘görme’den alıkoyarken, (yani körleştirirken)
yani gece bir şeyleri daha net görmemizi sağlıyor.
Ünlü iş adamlarının itiraflarının arkasındaki
da bu sanki.
Zenginlik ve ün, makam ve mevkiin parlak ışıkları körleştiriyor.