|

"Geceyarısı Ekspresi, Türklereçok haksızlık etti"

1970 yılında Türk polisi tarafından İstanbul'da esrar kaçakçılığından tutuklandığında henüz 22 yaşında olan Billy Hayes, şimdi 56 yaşında ve yaşamını Los Angeles'te film yönetmenliği yaparak sürdürüyor. 1975 yılında İmralı Cezaevi'nden kaçtıktan sonra yazdığı "Geceyarısı Ekspresi" adlı kitabıyla Türkiye'ye tarihinin en ağır "anti-propaganda" golünü atan 70'lerin toy uyuşturucu kaçakçısı günümüzün gözde film yönetmeni William "Billy" Hayes, kitabından uyarlanan ünlü filmdeki "Türk imajı"ndan yıllardır büyük rahatsızlık duyduğunu açıkladı. "Ben, Türk cezaevlerinde geçirdiğim beş yılı objektif biçimde anlatan bir kitap yazmıştım, ama senarist Oliver Stone bu öyküden son derece ürkütücü bir Türkiye ile canavar görünümlü Türkler çıkardı" diyen Hayes, yakın gelecekte ülkemizi ziyaret etmek istediğini ve 35 yıl sonraki bu anlamlı dönüşünü belgesel bir filme de dönüştürmeyi planladığını bildirdi.

Yeni Şafak
00:00 - 3/05/2004 Pazartesi
Güncelleme: 13:03 - 25/05/2017 Perşembe
Yeni Şafak
Arşiv
Arşiv
---------------------------------- manset -------------------------------------------
"Geceyarısı Ekspresi, Türklere

çok haksızlık etti"
---------------------- manset ---------------------

----------------------- spot -------------------------
1975 yılında İmralı Cezaevi'nden kaçtıktan sonra yazdığı "Geceyarısı Ekspresi" adlı kitabıyla Türkiye'ye tarihinin en ağır "anti-propaganda" golünü atan 70'lerin toy uyuşturucu kaçakçısı günümüzün gözde film yönetmeni William "Billy" Hayes, kitabından uyarlanan ünlü filmdeki "Türk imajı"ndan yıllardır büyük rahatsızlık duyduğunu açıkladı.
"Ben, Türk cezaevlerinde geçirdiğim beş yılı objektif biçimde anlatan bir kitap yazmıştım, ama senarist Oliver Stone bu öyküden son derece ürkütücü bir Türkiye ile canavar görünümlü Türkler çıkardı" diyen Hayes, yakın gelecekte ülkemizi ziyaret etmek istediğini ve 35 yıl sonraki bu anlamlı dönüşünü belgesel bir filme de dönüştürmeyi planladığını bildirdi.----------------------- spot -------------------------
ALİ MURAT GÜVEN / HABER MERKEZİ

1975 yılında İmralı Cezaevi'nden firar ettikten sonra yazdığı "Geceyarısı Ekspresi" (The Midnight Express) adlı otobiyografik kitabıyla Türkiye'ye tarihinin en ağır "anti-propaganda" golünü atan 70'lerin toy uyuşturucu kaçakçısı günümüzün gözde film yönetmeni William "Billy" Hayes, yıllar sonra sergilediği sağduyulu bir tavırla, "kitabından uyarlanan filmdeki çirkin Türk imajından dolayı derin bir vicdan azabı duyduğunu" açıkladı. Bugün 56 yaşında olan Hayes, "Türkiye'deki yargılanma sürecim sırasında ve cezaevi günlerimde bir çok eziyet çektiğim doğrudur. Ancak bu yaşadıklarım, bir milletin yediden yetmişe bütün bireylerinin kana susamış canavarlar olarak gösterilmesi sonucunu doğurmamalıydı. Filmde sergilenen kâbusa benzer ülkeye karşılık, benim Türkiye'ye ilişkin bir çok güzel hatıram da var. Hakkımdaki genel kanının tam aksine, Türkiye'de geçirdiğim beş yılda Türk halkını gerçekten çok sevmiştim. Türkiye bir çok yönden ilginç ve heyecan verici bir ülkeydi" şeklinde konuştu.

Bu yöndeki görüşlerini ilk olarak internetteki "outrate.net" adlı bir sinema sitesinde açıklayan Amerikalı yönetmen, 4 Ocak 2004 tarihli San Fransisco Chronicle gazetesinde John Flinn ile yaptığı bir söyleşide de aynı türden açıklamalarını sürdürdü. Flinn'in Amerikan kültür ve sanat çevrelerinde geniş yankı bulan söyleşisinin başlığı da bu yeni yaklaşımın çarpıcı bir yansımasıydı: "Gerçek Billy Hayes, Geceyarısı Ekspresi filminin bütün Türkleri kötü göstermesinden dolayı vicdan azabı çekiyor" ("The real Billy Hayes regrets 'Midnight Express' cast all Turks in a bad light").

Türk medyasına tereddütlü yaklaşım

Yeni Şafak, "Geceyarısı Ekspresi" kitabı ve ondan uyarlanan ünlü filmin uluslararası kamuoyunda oluşturduğu Türkiye karşıtı havanın üzerinden uzun yıllar geçtikten sonra Türklere ilişkin beklenmedik incelikte açıklamalar yapan Billy Hayes'e, halen yaşamını sürdürdüğü Los Angeles'te ulaştı.

1980'lerde önce yazar ve aktör, ardından yönetmen olarak sinema sektöründe boy gösteren, kısa süre önce de yapımcı R.J. Bailey ile "Westhayes" adlı bir film şirketi kuran Hayes, yönetmenliğini üstlendiği 2003 yapımı son filmi "Güney Yakası" (Southside) ile hem ABD'de hem de Avrupa'da büyük sükse yapmış durumda…

Uzun bir ön araştırmanın ardından, ortağı Bailey aracılığıyla internet üzerinden bağlantı kurduğumuz Amerikalı sanatçı, Türk medyasından olduğumuzu öğrenince görüşme talebimize yanıt verme konusunda önce ciddi bir tereddüt geçirdi. "Türk gazetecileriyle yapılacak böyle bir görüşme için henüz erken olduğunu" savunan Hayes, bunun üzerine kendisine yakın zamanda Amerikan medyasında yayımlanan barışçıl mesajlarla dolu söyleşilerini hatırlattığımızda ise bu temkinli tavrını bir ölçüde yumuşatarak, elektronik posta yoluyla bazı kısa açıklamalar gönderdi.

Son dönemde ülkesinin yayın organlarında ortaya koyduğu Türkiye ve Türkler hakkındaki dostane görüşleri tümüyle teyit eden Hayes, "Sözünü ettiğiniz o söyleşilerdeki düşüncelerimi şu anda da bütün kalbimle savunmaktayım. Çünkü Türklerin, benim yazdığım kitapla olmasa bile ondan uyarlanan film yüzünden yıllardır çok ciddi bir haksızlığa uğradığını düşünüyorum. Ben 1970'lerde yazdığım 'Geceyarısı Ekspresi' adlı kitabımla genç kuşaklara 'Sakın benim gibi aptallık edip de uyuşturucu işine bulaşmayın, hele de huyunu suyunu bilmediğiniz ülkelerde asla' uyarısını yapmaya çalışırken, hatıralarımdan uyarlanan film ise bambaşka bir mecraya sapıp, 'Sakın Türkiye'ye gitmeyin' mesajı verdi dünya kamuoyuna. Bu da beni yıllardır son derece rahatsız ediyor. Çünkü Türkler bu muameleyi hak eden bir millet değildi. Poliste ve cezaevlerinde yaşadığım işkenceleri, yediğim falakaları bir kenara bırakırsak, ben ülkenizde bir çok iyi insanla da tanıştım. Oysa kitabımdan uyarlanan filmde bunlardan eser bile yok. Kabul etmek gerekir ki yönetmen Alan Parker'ın çalışması bir cezaevi filmi olarak son derece başarılıydı, hattâ kendi türünde bir başyapıttı. Ancak ne yazık ki film gerçek öyküye tam anlamıyla sadık kalmadı. Parker'ın filmindeki istisnasız bütün Türkler son derece zalim ve kötü niyetli. Ben ise Türkiye'de bulunduğum yıllarda tanıdığım ve bazılarını kitabıma da koyduğum, çok güçlü insanlık değerlerine sahip kimi iyi kalpli Türkleri de bu filmin kahramanları arasında görmek isterdim. Çünkü bırakın dışarıyı, cezaevindeyken bile bir sürü güzel insanla dost olmuştum" şeklinde konuştu.


"Türkçeyi hâlâ iyi konuşuyorum"

Türk ceza infaz sistemi içinde yaşadığı kötü olayların yalnızca Türkiye'ye özgü bir durum olmadığını, benzeri insan hakları suistimallerinin günümüzde doğudan batıya bir çok ülkede gözlendiğini hatırlatan Hayes, ilginç açıklamalarını şöyle sürdürdü:

"Firar ettikten sonra, İnterpol'un hakkımdaki tutuklama emri nedeniyle yıllarca gözlerden ırak bir hayat yaşadım. Fakat, Türk hükümetinin 1990'ların başındaki bir af ilanından sonra bu tutuklama emrini düşürttüğünü öğrendim ve ancak o zaman gerçek anlamda hayata karıştım. Özellikle karım ve annem bu af kararına çok sevindiler. Yıllardır sinema sektöründeyim ve bazen yapımcılık, bazen de kafama uygun projelerde yönetmenlik yapıyorum."

Türkiye'ye yapmayı düşündüğü ziyaretin önünde herhangi bir hukukî engel olup olmadığını uzun süredir araştırdığını belirten Hayes, "Adlî bir pürüz olmasa bile, beni sokaktaki sıradan insanların gösterecekleri tepkiler endişelendiriyor. Kitabımdan uyarlanan filmin Türkiye'de yol açtığı öfke dalgasını iyi biliyorum. Oysa film benim denetimim dışında hazırlanmış bağımsız bir çalışmaydı. 'Geceyarısı Ekspresi' filmi yüzünden uluslararası alanda itibarları zedelenen Türkler, bu yüzden bana hak etmediğim düzeyde sert tepkiler verebilirler. Bu da gerçekleştirmek istediğim iyi niyetli girişimi baltalayabilir. Çünkü ben Türkleri gerçekten çok sevmiştim. Orada unutulmaz anılarım var. Aradan 35 yıl geçtikten sonra bile hâlâ Türkiye'de yaşayan bir çok yabancıdan daha iyi Türkçe konuşabiliyorum. Bu da bana beş yıllık cezaevi serüvenimden kalan hoş bir miras…"



----------------- imza------------------

----------------- imza------------------



#Arşiv
#Yeni Şafak Arşiv
20 yıl önce