Çelik, yaptığı açıklamada, deprem gibi travmatik olayların kişilerin ruhsal sağlıklarını olumsuz yönde etkilediğini belirterek, kişiler üzerinde tekrar deprem olabileceği endişesi, tetikte olma, korku, endişe, kaygı gibi faktörlerin ortaya çıkabildiğini söyledi.
Afetlere doğrudan maruz kalan, yakınlarını kaybeden kişiler başta olmak üzere, afetlerin toplumu etkilediğini ifade eden Çelik, afet sonrası sumotik yakınmalar, majör depresif bozukluk gibi pek çok ruhsal sorunun ortaya çıkabileceğini dile getirdi.
"Kişilerde olayı yeniden yaşayacağına dair endişe, korku, olayın sık sık akla gelmesi, uyku bozuklukları, dikkat-konsantrasyon bozuklukları, mutsuzluk, keyifsizlik gibi çeşitli belirtiler ortaya çıkabilir" diyen Çelik, bu durumun kişilerin aile içi ve iş ilişkilerinde sorunlara neden olabileceğine vurgu yaptı.
Çelik, Marmara depreminin 14. yılı olmasına rağmen kişilerin çeşitli travmatik stres belirtileri ve çoğunlukla da yakını kaybolan kişilerin uzamış yas tepkileri ile hastanelere başvurduğuna dikkati çekerek, bilimsel gerçeğe dayanmayan haberlerin, kişilerin kaygılarını artırtığını, buna bağlı olarak "tetiktelik" halini sürdürdüğünü anlattı.
Bu nedenlerden dolayı spekülatif haberlere özenle yaklaşılması, bu haberlerin dikkatli şekilde yayınlanması gerektiğini vurgulayan Çelik, "Bu tür haberler bir deprem olacağı anlamına gelmemelidir. Bilimsel verilere dayanarak yayınlanan haberlerle olası bir depreme dair bütün kurumların önlemleri alması, tedbirli olması gerekmektedir" diye konuştu.
Türkiye'nin bir deprem ülkesi olduğuna dikkati çeken Çelik, şunları kaydetti:
"Bundan dolayı bir deprem olmayacağı düşüncesi gerçekçi değil fakat haberleri okuduğumuzda kesin bir deprem olacak kaygısını yaşamamız, günlük işlerimizde konsantre olmamızı engelleyebilir ve deprem sonrası yaşanan psikolojik sıkıntıları tekrarlayabilir. Bu nedenle, bu tarz haberler okunurken bir süzgeçten geçirilmelidir. Bilimsel değerler taşıyan haberler dikkate alınmalı, kulaktan dolma bilgilere güvenilmemelidir."
