|

Hayatı keşfetmeye Doğu’dan başla: 10 yıla yayılan uzun yolculuklar

Doğu Treni ile başlayan yolculuk son yıllarda başta gençler olmak üzere yerli turisti Doğu bölgesini keşfe çıkardı. Seyahat yazarı Melih Uslu ise “Doğu Seyahatnamesi” kitabında bu bölgelerde keşfedilecek yeni adresleri veriyor.

Merve Akbaş
00:13 - 21/08/2022 Pazar
Güncelleme: 00:56 - 21/08/2022 Pazar
Yeni Şafak
Doğu.
Doğu.

Seyahat yazarı Melih Uslu’nun Mona Kitap’tan çıkan yeni kitabı Doğu Seyahatnamesi okurla buluştu. Eser, Türkiye’nin doğu illerine dair ayrıntılı gezi rotaları ve bilgiler içeriyor. Bu iller arasında Erzincan, Bitlis, Elazığ, Erzurum gibi Doğu Anadolu ve Urfa, Antep, Diyarbakır gibi Güneydoğu Anadolu illeri de yer alıyor. Kitabı okurken fark etmeden bir doğu seyahati planlamaya başlıyoruz. Uslu’ya da bu minvalde sorular yönelttiğimiz keyifli bir söyleşi yaptık. Ona göre maalesef Doğu’yu yeterince tanımıyoruz.

  • Kitabın sayfalarını karıştırırken daha önce gezdiğim illerin, fark etmediğim özellikleriyle karşılaştım. Sizce Doğu’yu yeterince tanıyor muyuz?
  • Dolaysız, net bir yanıt vermiş olayım: Maalesef yeterince tanımıyoruz. Dünyayı etkisi altına alan Batı tipi yaşam biçimi, Türkiye’yi de yakından etkiliyor. Çağdaşlığı ve tek doğru hayat tarzını kendisiyle özdeşleştiren bu anlayış, Doğu kavramına yönelik olumsuz önyargıları besliyor. Bu refleks, batıdaki şehirlerimizde de var. Oysa uygarlığın, zenginliğin ve bilgeliğin kökeni Doğu’dadır. Güneş, daima Doğu’dan yükselir. İyiliğin, geçmişte olduğu gibi yeniden Doğu’dan dünyaya yayılacağına inanıyorum. Haçlılar, her şeyi talan eden seferleriyle Doğu’ya ulaşmayı boşuna denemediler. Doğu imgesi, yüzyıllar boyunca seyyahların, yazarların, arkeologların, fotoğrafçıların peşinden koştuğu bir rüyalar ve idealler âlemiydi. Bu durumun, özellikle son yüz yılda tersine çevrildiğini görüyoruz. Doğu, artık Batıcı kibrin gayretleriyle savaşlarla, terörle ve cahillikle eşleştirilmeye çalışılıyor. Oysa gerçek bu değil. “Doğu” diye tabir edilen coğrafyayı anlayarak gezmeye başladığınızda bunu idrak ediyorsunuz. “Doğu Seyahatnamesi”ni yazma fikri, tam da bu nedenlerle ortaya çıktı. Diğer yandan Anadolu’nun doğusu ile batısı arasında insani ilişkiler, duygusal ve manevi bağlar anlamında mesafeler gözlemliyorum. Dilerim bu kitap, Çanakkale’den Millî Mücadele’ye dek pek çok savaşta birlikte göğüs germiş; asırlar boyunca inançlarıyla, komşuluk, hısımlık, rızk ortaklığı ve ahbaplık bağlarıyla kenetlenmiş ülkemizin doğusuyla batısının, iki kardeş coğrafyanın ahalisi arasındaki kadim bağları yeniden güçlendirip çelikleştirmeye küçük de olsa bir katkı sağlar. “Doğu Seyahatnamesi”nin sloganı da bu düşünce hizmet ediyor: “Anadolu’nun doğusunu görmeden Türkiye’yi tanımış olamazsınız.” Türkiye’nin doğusundan yüzler, sesler, tatlar ve tanıklıklar sunan kitap, gezmeyi - keşfetmeyi seven tüm okurları, muhteşem doğal ve kültürel hazinelerle dolu Doğu ve Güneydoğu Anadolu Bölgelerimize çağırıyor. Biliyoruz ki seyahatler, kültürleri birbirine yaklaştırır. Hâlden anlamanın ilk koşulu, tanış olmaktan geçer. Bu nedenle bu büyülü coğrafyayı öyle üstünkörü değil; tanışarak, anlayarak, sindirerek gezin. Esnafa selam verin, yer sofralarına oturun ve boz tepelerin ardındaki hayatlara kulak verin. Ben öyle yaptım ve Doğu’ya doyamadım. Kaç yüz kere çaya davet edildiğimi, bana kaç kez “başım gözüm üstüne, yemeğe de buyur,” dendiğini hatırlamıyorum. İnsanlara eğitimli olduğumu düşündürten hâlim - tavrım nedeniyle bana kaç kez “hocam” dendiğini de sayamadım. Adres sorduğumda işini, gücünü bırakıp beni aradığım yere kadar götüren insanlar tanıdım. Özetle Ankara’dan ötesi çok ama çok güzel; gidin mutlaka…

10 YILA YAYILAN UZUN YOLCULUKLAR

Bu kitap kaç yıllık bir çalışmanın sonucu?

Türkiye’nin batısında yaşayan bir yazar olarak ülkemizin doğusu üzerine yazmak için yolculuklarımın yeterliliğe, kalemimin belli bir olgunluğa ulaşmasını bekledim. Çünkü yazdıklarımın sıradan bir seyahat güzellemesinden uzak olmasını, gerçekçi gözlemler ve yorumlar içermesini amaçlıyordum. Açıkçası coşkuyla yazdığım ve alabildiğine seyahat edebiyatına yaslandığım bir kitap oldu. İlk ilham kaynağım, Ferit Edgü’nün “Hakkâri’de Bir Mevsim” adlı kült kitabıydı. Aynı adlı bir sinema filmine de uyarlanan bu etkileyici yapıtın izinde dağların şehrinde uzun ve soğuk bir kış geçirdim. 20’li yaşlarımın ortalarında ilk kez geldiğim bu şehirde inanılmaz gözlemler yapma fırsatı buldum. Bu deneyim, “Doğu Seyahatnamesi”nin ilk nüvelerini ortaya çıkardı. Doğu gezilerime eşlik eden bir diğer önemli eser ise Gérard de Nerval’in “Doğu’da Seyahat” isimli, varoluşçu imgeler taşıyan eseriydi. Zamanla gördüm ki Anadolu’nun doğusu, gezip görülecek yerlerinin zenginliği kadar bu coğrafya üzerine kültürel bellek kurmuş hazine değerinde fikirlerle ve inançlarla dolu. Derken Doğu’da Nuh Peygamber’in, Ahmedi Hani’nin, Veysel Karani’nin, Ali Emiri’nin, Ahmed Arif’in, Yaşar Kemal’in izini sürdüm. Kazancı Bedih’in ezgilerinde Mem’in Zin’e, Siyabend’in Heco’ya, Hz. İbrahim’in Allah’a aşkını düşledim. Yaklaşık 10 yıla yayılan uzun yolculukların; gözlem, araştırma ve içselleştirme süreçlerinin sonunda bu kitap ortaya çıktı.

İBN-İ BATTUTA VE PİYER LOTİ GİBİ HAYATA KARIŞMALI

  • Gezdiğiniz şehirlere kaç gün ayırıyorsunuz? Bir şehri kaç günde tanıyabiliriz?
  • Bir şehri derinlikli bir şekilde tanıyabilmek için ne kadar zaman ayırabilirsek o kadar iyi. Tıpkı seyyahların yaptığı gibi… İbn-i Battuta’dan Piyer Loti’ye pek çok isim, keşfetmek için gittikleri coğrafyalarda hayata karışır, orada yıllarca bir yerli gibi yaşarlardı. Tabii benim böylesi bir şansım pek olmuyor. Kimi zaman sınırlı bütçe, kimi zaman da iş hayatının koşulları gereği, ancak ortalama 10 güne yayılan seyahatler yapabiliyorum. Buna karşın 2000’li yılların başından itibaren hemen her fırsatta Türkiye’nin doğusuna gittim. Aslında bir şehre gitmekle onu tanımış olmuyorsunuz. Yolculuğun öncesinde ve sonrasında yapacağınız araştırmalar; okuduklarınız, izledikleriniz; sohbetlerinize ve fikir alışverişlerinize onu ne kadar dahil ettiğiniz, o şehri tanıma derecenizi belirliyor. Bir şehrin ruhuna inebilmek ve köklerinden gelen titreşimleri hissedebilmek için o yörenin yazarlarını, şairlerini, ressamlarını, ozanlarını ve zanaatkârlarını göz ardı etmemeniz gerek… Bir de anıtsal yapıları ilmek ilmek ören taşların dilini öğrenme hevesiyle çocukların peşine takılıp, dev bir labirenti andıran Doğu şehirlerinin sokaklarına dalmanız... Kentlerin caddelerinden aşağı ve yukarı doğru tırmandığınız anda, daracık nemli sokaklar ruhunuzu devralıyor. Kısa sürede yöredeki kadim kentler gibi düşünmeye ve hissetmeye başlıyorsunuz.

URFA BENİ HER SEFERİNDE ŞAŞIRTIYOR

Muhakkak kitapta yer verdiğiniz her şehir sizin için özel ve tabii hepimiz için değerli. Fakat bu gezilerde sizi en çok şaşırtan ilimiz hangisi oldu? Tarihiyle, doğasıyla fark edilmediğini, gizli bir hazine olarak kaldığını fark ettiğiniz bir yer var mı?

Beni her seferinde şaşırtan, yeni güzellikler keşfetmemi sağlayan yerlerden biri, “Peygamberler şehri” Şanlıurfa’dır. Balıklı Göl ve çevresindeki dinî yapılardan yayılan uhrevi atmosfer, tarihin sınıf noktası Göbeklitepe ve heyecan verici buluntularıyla Karahantepe’nin yanı sıra; renkler, sesler, kokular ve tatlar galerisi Tarihi Urfa Çarşısı, şehrin en sevdiğim durakları arasında. Öte yandan Harran’a geldiğinizde bir gündüz düşü ya da hayal değildir gördüğünüz: Kupkuru ovanın ortasında, karınca yuvalarını andıran kubbeli evler, uçsuz bucaksız sarı topraklar, pamuk ve başak tarlaları... Böylesi bir ortamda, rengârenk giysileriyle yaşadıkları yeri cennet bahçesine dönüştürmeye niyetli Harran kadınıdır, kente ilk ayak bastığınızda göreceğiniz. Biber yeşilini, patlıcan morunu, baharat kırmızısını, bozkır sarısını giyen Harran kadınları, kimi kez kendi coğrafyalarına, kimi kez özlem duydukları büyük kentlerin o renkli dünyasına bürünürler. İşte o zaman Doğu masallarında anlatılan Eski Harran canlanır gözünüzde: Fillerin gezindiği uçsuz bucaksız ormanlar ve serin asma bahçeleriyle kaplı, sulak ve verimli topraklara sahip, av şenliklerinin düzenlendiği Harran’ı düşlersiniz. Sonsuzluğun diyarında, Doğu’nun mistik zamanlarındasınızdır artık. Gizli hazineme gelince... Antik adıyla Nisibis’i, yani Nusaybin’i zikretmek isterim. Acaba Nusaybin ile yaşıt, Nusaybin kadar köklü, Nusaybin kadar bilge kaç kent var yeryüzünde? İnsanlığa büyük hizmetler sunan bilginler yetiştirmiş ilçede, -aynı avluda- İslamiyet ve Hristiyanlık için büyük önem taşıyan iki kutsal mekân yan yana durur: Mor Yakup Ortodoks Kilisesi ve Hz. Muhammed’in 13. kuşaktan torunu Zeynel Abidin’in adını taşıyan türbe ve cami. Bu özel alan, UNESCO Dünya Mirası Geçici Listesi’ne dâhil edilmiş. Nusaybin, tarihi bakımdan zengin olduğu kadar doğal güzellikleriyle de ilgiye değer. Bölge, boz kiraz kuşunun dünyada bilinen en büyük popülasyonlarından birini barındırıyor. Güneydeki düzlükler ise çöl toygarının Türkiye’de bilinen iki dağılış alanından biri. Bölgede nadir bulunan başka hayvan türleri de gözlemleniyor. Çizgili sırtlan, yabankeçisi ve vaşak bunlardan birkaçı…

Kültür miraslarını keşfedin

Son olarak sizden okurlarımız için yedi günlük bir tatil için Doğu rotası oluşturmanızı istesek…

Bölgedeki UNESCO Dünya kültür miraslarını keşfederek gezmeye başlayabilirsiniz. Nemrut Dağı’ndaki Kommagene Anıtları, Diyarbakır Surları ile Hevsel Bahçeleri, Ani Tarihî Kenti, Göbeklitepe ve ilk devlet şeklinin ortaya çıktığı yer olarak bilinen Malatya’daki Arslantepe Höyüğü, mutlaka görülmesi gereken yerlerin başında geliyor. Henüz yapmadıysanız Doğu Ekspresi ile Kars yolculuğu da unutulmaz bir deneyim vaat ediyor. Ayrıca dünyanın en büyük Türk - İslam açık hava mezarlığı olan Ahlat Selçuklu Mezarlığı’nı, Mardin’den Midyat’a uzanan güzergâhta dokuz tarihi ibadethaneyi buluşturan Tur Abdin Manastırları’nı, muhteşem bir ıssızlığın ortasındaki İshak Paşa Sarayı’nı, Diyarbakır Ulu Camii’ni, Ani Tarihî Kenti ve sınırları içerisinde yer alan Anadolu’nun en eski camisi Menuçehr Camii’ni, Erzurum’daki Çifte Minareli Medrese’yi, Antep Zeugma Müzesi’ni, Dara Antik Kenti’ni, Yesemek Heykel Atölyesi’ni de rotanıza dahil etmenizi öneririm. Peki bütün bu kültürel ve doğal miras alanlarını görmek bir haftaya sığar mı? Bir hafta Doğu Anadolu’ya, bir hafta Güneydoğu Anadolu’ya ayırarak bölgeye dair kapsamlı bir bakış açısına sahip olabilirsiniz.

#Melih Uslu
#Doğu
2 yıl önce