|

Yıpranmış kitapların yüzünü güldüren usta: Rafet Güngör

Rafet Güngör neredeyse elli yıldır, matbu ve taş baskı kitapların yıpranmış, dağılmış ciltlerini yeniliyor. Diğer bir ifadeyle kitaba yeniden hayat veriyor. Rafet Güngör’ün Süleymaniye’de bulunan ve dışarıdan son derece mütevazı görünün dükkânı aslında küçük bir müze gibi. İçeride Osmanlıca kitaplar, nadir eserler, el yazmaları, antika çilt makineleri, duvarlarda ise birbirinden muhteşem hat levhaları var. Yaptığı işi “İlmin devamı kitaplarla, kitabın devamı cilt iledir” diye özetliyor.

00:00 - 28/11/2021 Pazar
Güncelleme: 21:26 - 26/11/2021 Cuma
Yeni Şafak
 Rafet Güngör
Rafet Güngör
R. RUVEYDA
OKUMUŞ

Rafet Güngör, yarım asırdır cilt sanatına ve kitaplara ömrünü verdi, vermeye de devam ediyor. Süleymaniye’de, dışarıdan son derece mütevazı görünün dükkânını aslında küçük bir müze gibi... İçeride Osmanlıca kitaplar, nadir eserler, el yazmaları, antika çilt makineleri, duvarlarda ise birbirinden muhteşem hat levhaları var. Kendisi sıklıkla “İlmin devamı kitaplarla, kitabın devamı cilt iledir” diyor.

Rafet Güngör neredeyse elli yıldır, matbu ve taş baskı kitapların yıpranmış, dağılmış ciltlerini yeniliyor. Diğer bir ifadeyle kitaba yeniden hayat veriyor. 20 seneden fazla bir zamandır Vefa’daki dükkanında bir taraftan çiltçilikle meşgul olurken diğer taraftan da sahaflık yapıyor. Kimisi eski bir kitap almak için kimi de elindeki kitabı ciltletmek için dükkanına uğruyor.

İSLAM SEÇEN’İN ÖĞRENCİSİ OLUR

Onun ciltçilik mesleğindeki yolculuğu 1969’da Süleymaniye Kütüphanesi’nin memurluk imtihanını kazanarak göreve adım atmasıyla başlıyor. Süleymaniye Kütüphanesi’nde memuriyete devam ederken mücellit İslam Seçen’den ciltçilik sanatını öğrenir onun talebesi olur. 25 sene Süleymaniye Kütüphanesi’nde çalıştıktan sonra 1990’da Osmanlı Arşivi’ne geçer. Burada cilt atölyesinin kurulması ve ölmeye yüz tutmuş eserlerin restorasyonu, diğer bir ifadeyle yeniden ciltlenmesi amacıyla bir ekip kurarak çalışmaya başlar. Yaklaşık 10 yıl Osmanlı Arşivi’ndeki çalıştıktan sonra emekliye ayrılan usta mücellit, Vefa’da kendi cilt atölyesini açar ve çok sevdiği ciltçilik mesleğine burada devam eder.

Bugün dükkânı sahafların, koleksiyonerlerin ve kitap meraklıların uğrak yeri. Kendisine getirilen el yazma, matbu ve taş baskı eserlerin ciltlerini itinayla yapıyor. Gelen eski bir kitapsa önce bütün kitabın tek tek sayfaları ayrılıyor, tozları alınıyor, sıraya diziliyor. Sonrasında her biri dikiliyor ve şirazesi yapılıyor.

Eğer kitabın yapraklarında bozulma yahut yıpranma ve kopma varsa bunlar onarılıyor ve ciltleme işlemine geçiliyor.

Rafet Usta, tamamen el emeğiyle yaptığı ciltlemede sahtiyan yani keçi derisi kullanıyor.

Dükkânına girdiğinizde mütebessim bir çehreyle karşılıyor sizi. Kardeşim buyurun ne istemiştiniz diye söze başlıyor. Cilt için getirdiğiniz kitaba bir göz attıktan sonra olur, yaparız, şu vakit gelin diye devam ediyor.


ÇAY İKRAMI VE HATIRALAR

Rafet Bey’le benim mazim neredeyse 9-10 sene öncesine uzanıyor. O zamanlar daha lisans öğrencisiyken Süleymeniye’de, bugün hala hiç değişmeyen haliyle duran dükkanına belki işime yarar birkaç kitap bulurum ümidiyle rastgele girmiş ve burasının aslında bir kitapçıdan ziyade ciltçi dükkânı olduğunu fark ederek Rafet Bey’le tanışmıştım. O günden beri kütüphanemdeki aile yadigârı matbu ve taş baskı Osmanlıca kitaplar ile eski ve yeni pek çok kitaba yıllar içinde cilt giydirdi kendisi. Onun dükkânına uğradığım her defasında kitaba, cilt sanatına ve Süleymaniye Kütüphanesi’ne dair hatırlarını anlatır. Vaktimiz olup olmadığını sorar, mutlaka çay ikram eder. Bazen bir kitabı bırakırız kendisine, dünya hali uzun zaman uğrayamazsak, o bıraktığımız kitabı unutmaz, uzun bir zaman sonra çıkıp geldiğimizde hemen yepyeni ciltli haliyle uzatır. Sahaflardan, kitap müzayedelerinden aldığım ve cilt için kendisine götürdüğüm sayfaları dağılmış kitapları özenle ciltler. Bazen kendisinde bulunan ilginç bir kitabı merakla gördün mü diye sorarak incelemem için elime tutuşturur.

Ali Birinci, İlber Ortaylı gibi pek çok ilim adamı ve sahaf esnafının getirdiği kitaplar da Rafet Usta’nın elinde ihya oluyor.

Kitap sanatlarından yalnızca cilt değil ebru ve hüsn-i hat sanatına da vakıf Rafet Bey. Hamit Aytaç’tan bir süre hat meşketmiş olan Rafet Güngör, mahir bir mücellidin hat sanatını da bilmesi gerektiği söylüyor. Cilt atölyesinin duvarlarını Hamit Aytaç, Hüseyin Kutlu, Fuat Başar ve Hasan Çelebi’nin hat levhaları ve ebrular süslüyor.


YARIM ASIRDIR MESLEĞİNİ SÜRDÜRÜYOR

Yaklaşık yarım asırdır ciltçilik mesleğini sürdüren Rafet Güngör bir mücellidin kendisine getirilen eserler hakkında bilgi sahibi olması lazım geldiğini bunun için de Arapça, Farsça ve Osmanlıca bilmenin bu sanatın icrasında büyük önem arzettiğini belirtiyor. Cilt ustasının cilt takacağı esere kendi istediğini veya elinde olanı değil kitabın dönemine ait cildin yapılmasını gerektiğinin özellikle altını çiziyor. Selçuklu cildinin, Osmanlı cildinin, Memlüklü cildinin, Avrupa ciltlerinin hepsinin hususiyetlerinin farklı olduğunu belirten Rafet Usta’ya göre, bütün bunlar yıllara göre değiştiğinden aslında kitabın cildi başlı başına ait olduğu dönemi de yansıtmaktadır. Bundan dolayı eserin yazıldığı ya da basıldığı döneme göre ciltleme yapılması gereklidir.



EMEĞİ BULUNAN ÖNEMLİ ESERLERİ

Mücellit Rafet Bey’in, Süleymaniye Kütüphanesi ve Osmanlı Arşivi’nde uzun yıllar çalışmalarının yanı sıra Türk İslam Eserleri Müzesi, Topkapı Sarayı ve Bursa Müzesi’nin yazma eserler ve Kur’an-ı Kerim’lerinin restorasyon ve yeniden ciltlenmesinde emeği bulunuyor. Kendisi Afganistan, Suriye gibi dünyanın çeşitli ülkelerinde yazma eserler ve Kur’an-ı Kerim’lerin ciltlenmesinde yer almış. 2011’de Afganistan’ın Nadirhan sülalesinden Hacı Seyyid Mansur El Nadiri’nin hazırlattığı Afganistanlı hattat Muhammed Sabur ve maiyetinde bulunan 10 usta hattat tarafından 5 yılda yazılan dünyanın en büyük Kur’an-ı Kerim’in ciltlenmesinde de görev alır. 2.5 metre boyundaki bu yazma Kur’an-ı Kerim’in ciltlenmesi için Kültür Bakanlığı kanalıyla kendisine ulaşılır. Gerekli hazırlıklara yaparak Afganistan’a gider ve üç aylık bir çalışma sonucunda Kur’an-ı Kerim’in ciltlenmesi tamamlanır.

Rafet Usta şimdiye kadar yaptığı Kur’an-ı Kerim ciltlerini heyecanla bize anlattıktan sonra “Kuran-ı Kerim Hicaz’da nazil oldu, Mısır’da okundu, İstanbul’da yazıldı” sözünü hatırlatarak: “Şimdi buna ‘İstanbul’da ciltlendi’ ibaresini eklemek lazım” diyor.

#Mücellit
#Rafet Güngör
#Süleymaniye Kütüphanesi
#İslam Seçen
#Ali Birinci
#İlber Ortaylı
2 yıl önce