Fransız düşünür Roger Garaudy'nin 1986'da yazdığı İlâhî Mesajlar Toprağı Filistin kitabı Türkçeye tercüme edildi. Garaudy, kitapta İsrail devletinin Batı dünyası ortak yapımı olarak nasıl ve ne maksatla kurulduğunu ve niçin ayakta tutulduğunu bütün çıplaklığıyla gözler önüne seriyor. Eserde ABD'nin İsrail'in bir tür sömürgesi durumunda olduğuna dikkat çekiliyor. Kitapta Filistin halkına uygulanan zulüm ve baskının tarihî kökenlerine de inilerek Siyonistlerin Yahudileri diğer bütün milletlerden üstün gördüklerinin belgeleri sunuluyor. İsrail'in bir numaralı kurucu babası Theodor Herzl'in II. Abdülhamid ile yaptığı pazarlıklar da bizzat Herzl'in yayınlanmış “Günlükler”indeki notlarından yola çıkılarak açıklanıyor.
Kitabın çevirmeni ve aynı zamanda Türk Edebiyatı Vakfı Başkanı Cemal Aydın'la bu kitaptan hareketle Filistin'i ve İsrail'in dış siyasetini konuştuk. Yahudi ideallerinin bu kadar net, bu kadar çarpıcı anlatıldığı bir kitabı bugüne kadar görmediğini ifade eden Aydın, “İsrail'in ne yapıp ne yapmayacağını, ne kadar taviz verip ne kadar vermeyeceğini, ileride Türkiye'nin başına bela olup olmayacağını öğrenmek isteyen herkes bu kitabı mutlaka okumalı” diyor.
Bu eser bir çığlıktır. Bütün dünya insanlığına atılan bir çığlık… Garaudy şöyle haykırıyor: Orada bir millet göz göre göre kendi ata toprağından ediliyor, kendi evinden kovuluyor, kendi öz vatanında yabancı durumuna düşürülüyor. Ey insanlık sense bunu seyrediyorsun!
Bu çığlığın ardından da Garaudy “Verimli Hilâl”den ve bunun öneminden bahsediyor. “Verimli Hilâl” Mezopotamya'yı, Irak'ı içine alan Suriye'yi kapsayan Lübnan, Ürdün, İsrail'in içine girdiği ve Mısır'ın da dâhil olduğu hilâl şeklindeki topraktır. Bu hilalde medeniyetler buluşuyor. Batı ile Doğu burada kucaklaşıyor. Çin'in medeniyetleri, İran'ın medeniyetleri burada hallihamur oluyor. Birbirlerini besliyorlar. O bakımdan Garaudy'nin asıl sancısı şu: İnsanlık medeniyetlerin buluşmasıyla güçlenir. Birbirlerini döllemek suretiyle medeniyetler parıldarlar yükselirler. İsrail'in oraya dikilmesi Haçlılar döneminde Kudüs'ün işgalinde olduğu gibi dünyada bir kopukluk meydana getirmiştir. Yani birbirlerini verimlendirecek yerde birbirlerine düşman gruplar oluşmuştur. Asıl kötülük de buradadır. O bakımdan Garaudy'nin bu bakış açısıyla ilgili, Filistin ile ilgili henüz kitap yazılmamıştır.
Garaudy büyük bir entelektüel, bütün dünyayı tanımış bir adam. Amerikalı yerlileri ve onların atalarının kurdukları medeniyetlerin kalıntılarını gidip görmüş. Amerikan yerlilerinin neleri var, hangi sanatları var, hangi eserleri bırakmışlar araştırmış, Japonya'ya, Çin'e, Hindistan'a gitmiş eski medeniyetleri araştırmış dev bir adam. Öte yandan, Garaudy bir Müslüman, kendi dindaşlarına yapılan bu zulmü büyük bir haksızlık olarak görüyor. İkincisi, Filistin davasını Batıya anlatmaya çalışıyor. Çünkü Batı medyası tek yönlü olarak çalışıyor. Zaten Batı medyasının yüzde doksanından fazlası Yahudilerin tekelindedir. Garaudy diyor ki “Ey Filistinli zenginler, ey Arap zenginler ajans kurun, büyük televizyon kanalları kurun! Ve haberlerinizde sadece gerçekleri gözler önüne serin yeter. İsrail'in iç yüzünü gözler önüne serin. Propaganda yapmanıza gerek yok. Avrupa İsrail'in ne olduğunu o zaman görecek ve İsrail'e yaptığı yardımı kesecektir. Batı yardımını kesince de İsrail orada ayakta kalamaz ve asıl ondan sonra gerçek dostluk kurulur.”
Bu yorumu benden değil de elbette Garaudy'den dinlemek lâzım. Garaudy, günümüz Siyonist devletinin Eski Ahit'teki Yeşu kitabında geçen katliamcı tutumu aynen sergilediğini belgeleriyle, gazete kupürleriyle, okul ders kitaplarındaki örnekleriyle bu eserde ortaya koyuyor. İsrail tarihinde Yeşu, çevreye savaş açan ve gittiği yerdeki halkların kökünü kazıyan biridir. Bugün de İsrail aynı yolu izliyor. Üstelik bunu bilerek, kasıtlı olarak ve Eski Ahit'teki olayları yanlış bir şekilde yorumlayarak yapıyor. Gençlik okullarda “öldürülmesi gereken düşman Arap” beyin yıkamasıyla yetiştiriliyor. Tek kelimeyle, dün Hitler Yahudilere ne yapmışsa, bugün İsrail yönetimi onun bir benzerini, fakat çok daha sinsice Filistinlilere karşı yapıyor. Garaudy'nin gördüğü ve kitabında sergilediği inkâr edilmez gerçek de zaten budur. Eseri okuyanlar, Batı'nın “demokrasi”, “insan hakları”, “hak, hukuk ve eşitlik” diye durmadan bağırdığı günümüzde İsrail'e neden gıkını çıkarmadığını apaçık görecektir. Batı'nın bu sloganlarının İsrail söz konusu olduğunda hiçbir anlam ifade etmediğini anlayacaktır. Amerika ve Avrupa'nın çifte standardını bütün çıplaklığıyla görecektir.
Batı, çok eski zamanlardan beri Yahudilerden kurtulmak istiyordu. Tanrı'nın Oğlu olarak gördükleri Hz. İsa'yı öldürmüş bir milletle yan yana yaşamak istemiyordu. Öte yandan Batılılar Yahudileri şamar oğlanı olarak görüyorlardı. Meselâ Batı'nın herhangi bir şehrinde veba görülse, hemen gidip Yahudileri öldürürlerdi, bunlar lânetli oldukları için veba çıktı diye. Batılıların bütün hayali, Yahudilerden uzak, sadece Hıristiyanların yaşadığı bir dünya idi. Daha sonra Osmanlı topraklarında petrol bulunduğu anlaşılınca, dünyanın en güçlü devletlerinden biri olan Osmanlı'yı parçalamak istediler. Bu iş için de orduların masrafını karşılamak için paraya ihtiyaçları vardı. Yahudi bankerlere “Size Filistin'de bir devlet kurduracağız, yeter ki bizi malî yönden destekleyin” dediler. Ve Osmanlı'yı Yahudi sermayesiyle yıkmaya muvaffak oldular. Yahudilere bir yer verdiler. Ama bunu onları orada bir jandarma olarak kullanmak için de yaptılar. Siyonistler de zaten buna çoktan hazırdılar ve “Biz Batı medeniyetinin orada bir kalesi olacağız” dediler. Amerika ve Avrupa'nın şahdamarı mesabesindeki Basra Körfezi ve Arabistan petrollerini elinde tutabilmek için İsrail diye bir üssünün orada bulunması gerekiyor.
Garaudy'nin bu eserde anlattıkları öyle bilinen şeyler değil. O yüzden eserin önsözünde buna dikkat çektim. Çok eskiden tercüme edilip okunması lazımdı dedim. Garaudy eserdeki dipnotlarda İsrail yönetiminin şimdiki ve gelecekteki gayesini apaçık sergiliyor. Bunu yaparken de bizzat İsrail kaynaklarından yararlanıyor. Ben kitapla ilgili olarak sadece şunu söyleyeyim: İsrail'in ne yapıp ne yapmayacağını ne kadar taviz verip ne kadar vermeyeceğini ileride Türkiye'nin başına bela olup olmayacağını öğrenmek isteyen biri bu kitabı mutlaka okumalıdır.
İsrail devletinin kurucuları veya yöneticilerinin yüzde doksanı Allah'a inanmadığı halde Tevrat'ta kendilerine verilen Nil'den Fırat'a kadar sözde vaadi, halkın inancını sömürerek uygulamaya devam ediyorlar. Garaudy'nin bu konuda verdiği bilgiler ve belgeler bizlerin uykusunu kaçıracak cinstendir. İsrail devleti o hedefe doğru adım adım ilerliyor. Baksanıza karşısında güçlü devlet bırakmıyor. En korktuğu Irak'tı, onu Amerika'ya parçalattı. İsrail, çevresinde güçlü ve kendisine kafa tutabilecek hiçbir devlete hayat hakkı tanımıyor.
Bu kitabı okuyan kişi İsrail devletinin ne yapmak istediğini bilir. Şimdi Suriye'deki karışıklıklar daha önceki Lübnan'daki karışıklıklar bazıları otomatik oluyor diyor ama sadece otomatik değil. Irak'ı böldüler. Bu kitap 1986'da yazılmış. Şimdiye kadar tercüme edilmemiş olması üzücü. Mısır da bölünecek, Sudan'ı da böldüler, Libya'da ne olacağı belli değil. Güçlü bir devlet olmadığı sürece İsrail orada huzur içinde yaşayacak. Çünkü birbirine düşmüş Araplar İsrail'e ne yapabilirler? O bakımdan Irak çok güçlüydü, böldürdüler. Hiç yoktan sebepler uyduruldu, hepsi yalandı ama İsrail'in dediği oldu. Bu kadar net, bu kadar çarpıcı Yahudi ideallerinin anlatıldığı bir kitap ben bugüne kadar görmedim, takip ettiğim halde.
Garaudy'nin bu konudaki Yahudilere asıl mesajı şudur: “Siz Hitler bizi öldürdü, soykırım yaptı diye diye özellikle Batılıların duygularını istismar ediyor, kendinizi mazlum gösteriyor ve bundan aldığınız destekle Hitler'in uygulamasının aynısını Filistinlilere yapıyorsunuz ve hiç utanmıyorsunuz!” diyor. Bu istismarla olarak bütün insanlığa da şu hatırlatmada bulunuyor: Hitler yüzünden 25 milyon Slav öldürüldü, onların esamisi okunmuyor!
Siyonistler sırf İsrail devletini kurabilmek için Nazilerle Yahudilerini öldürülmesi konusunda alenen pazarlık yapıyorlar. Nazilere, “Yeter ki bize milyoner Yahudileri ve teknik elemanları verin, gerisini ne yaparsanız yapın!” diyorlar. Kitapta o pazarlık sonucu yapılanların çığlıkları insanın içini kanatacak bir şekilde anlatılıyor. Nitekim Yahudi asıllı Hannah Arendt diye bir kadın filozof vardır. O der ki: “Eğer Siyonistler isteselerdi öldürülen Yahudilerin en az yarısını kurtarabilirlerdi!” Ama kurtarmadılar.
Geçmişimiz bilinmeden geleceğimiz tahmin edilemez. Bu kitapta Osmanlı'nın nasıl ve niçin yıkıldığı dolaylı yoldan dile getiriliyor. Meselâ Theodor Herzl 23 Ocak 1904'te İtalyan kralına aynen şöyle der: “Osmanlı çok yakında yıkılacak!” Ve maalesef dediği olur. O zamanki hatamız neydi, aynı hataya düşmemek için ne yapmak gerekir, gibi sorulara kafasını yormak isteyen siyasilerimiz başta olmak üzere herkese bu eserde pek çok ders veriliyor.
