|

Mübah nedir: Mübah ibadetler nelerdir, hükmü nedir?

Sözlükte “açık olmak; açığa çıkarmak” anlamlarındaki bevh kökünden türetilmiş olan "mubâh" (mübâh) “serbest bırakılmış, müsaade edilmiş, yasaklığı kaldırılmış” demektir. Mübahın iyi niyetle ve ibadet amacıyla yapılması halinde kişinin sevap kazanacağı dile getirilir. Peki, mübah nedir? Mübah ibadetler nelerdir? Mübahın hükmü nedir? İşte, Diyanet'e göre mübahın ne olduğuna dair bilgiler.

16:07 - 20/05/2022 Cuma
Yeni Şafak
Mübah nedir: Mübah ibadetler nelerdir, hükmü nedir?
Mübah nedir: Mübah ibadetler nelerdir, hükmü nedir?

Kur'an-ı Kerim ve hadislerde "mübah" kelimesi geçmemektedir. Fakat Peygamber Efendimiz (s.a.v)'in bazı söz ve uygulamalarına rastlanmaktadır. Peki, mübah ne demektir? Mübahın hükmü nedir? İşte, Diyanet İşleri Başkanlığına göre mübah...

MÜBAH NEDİR?

Dinî bir terim olarak, sözlük anlamıyla bağlantılı olarak, şâriin mükellefi yapıp yapmamakta serbest bıraktığı fiilleri ifade eder. Helâl, câiz, mutlak gibi terimler de, genelde aynı mânada kullanılır ve mükellefin yapması veya terketmesi halinde herhangi bir övgü yahut kınamayı gerektirmeyen davranışlarını belirtir. Bununla birlikte aralarında bazı cüz'î anlam farklılıkları bulunduğu için mubah teriminin yanı sıra câiz ve helâl terimleri üzerinde de ayrıca durmak gerekir. Fıkıh usulünde şer‘î-teklifî hüküm beş kategoride ele alınır. Bunlardan vâcip ve mendup yapılması gerekenleri, haram ve mekruh ise yapılmaması gerekenleri ifade eder. Mubah ise iki gruba da dahil olmayıp yapılması veya terkedilmesi yönünde herhangi bir şer‘î-dinî yükümlülüğün bulunmadığı fiil ve konumu ifade eder. Bazı usulcüler mubahı, şâriin yapılmasına izin verdiği fiiller olarak da tarif ederler.

Bir fiilin mubah olduğu; şâriin o şeyin helâl ve mubah olduğunu bildirmesiyle (meselâ bk. Bakara 2/187, Mâide 5/5), işlenmesi halinde bir vebal ve günahın, dinî bir sakıncanın bulunmadığını ifade etmesiyle (meselâ bk. el- Bakara 2/173, 235) veya herhangi bir yasaktan sonra gelen emirle (meselâ bk. el-Mâide 5/2, el-Cuma 62/10) bilinebileceği gibi, o konuda hiçbir dinî yasaklama ve kısıtlamanın bulunmamasıyla da kendiliğinden sabit olur; usulcüler birincisine şer‘î mubah, ikincisine ise aklî mubah adını verirler. Aklî mubah, berâat-i asliyye veya istishâbü'l-asl terimleriyle de açıklanır. Bu da bir fiilin dinî-şer‘î hükmü konusunda herhangi bir açıklama yoksa, "Eşyada kural olan mubah olmasıdır" ilkesi gereğince o fiilin mubah olduğuna hüküm verilmesini ifade eder. Kur'an'da değişik vesilelerle zikredilen "evleniniz, yiyiniz, içiniz, gezip dolaşınız" gibi emirler, esasen helâl ve mubah olan bu fiillerin mubah oluşunu desteklemek veya açıklamaktan çok bu mubah fiillerin işlenmesinde dikkat edilecek kayıt ve şartları, hikmet ve amaçları açıklamaya yöneliktir. Bu itibarla, bu son grup fiilleri de yine aklî mubah kavramı içinde düşünmek gerekir. İbadetler naslara dayanmak durumunda olduğu için "ibadet alanında aklî mubahlık" geçerli değildir; yani şâriin naslarla belirlediği ibadetler dışında ibadet çeşidi icat edilemez, yapılamaz.

MÜBAHIN HÜKMÜ NEDİR?

Mubahın hükmü, yapılıp yapılmamasının dinen eşit değer hükmünde olması, yapılmasında da yapılmamasında da sevap ve günahın olmamasıdır. Bununla birlikte mubahın iyi niyetle ve ibadet kastıyla işlenmesi halinde fâilin ecir ve sevap kazanacağı da ifade edilir. Bir kimsenin cihada hazırlık amacıyla spor ve beden eğitimi yapması buna örnek gösterilir. Öte yandan, bir fiilin kural olarak mubah olması, o fiilin sürekli ve ölçüsüz şekilde işlenmesi veya terkedilmesinin de mubah olduğu anlamına gelmez. Kişinin dilediği zamanda istediği yemek çeşitlerinden yemesi mubah olmakla birlikte bu konuda ölçüsüz davranırsa, meselâ aşırı beslenir veya açlık grevi yaparsa artık bu fiil mubah olmaktan çıkıp duruma göre mekruh, haram gibi dinî hükümler alır. Bu yüzden de bazı usulcüler mubah fiillerin, cüz'îye nisbetle bu hükmü taşısa bile, külliye nisbetle ya yapılması ya da terkedilmesi gereken bir fiil olduğunu belirtirler.

Aynı anlayışın devamı olarak, temiz ve mubah olan şeyleri tamamen terketmenin mekruh ve bazan haram, bunlardan kişinin mâkul ve meşrû ölçüler içinde yararlanmasının genel hükmünün mendup, onlardan bazılarını bazan yapıp bazan yapmamasının özel (cüz'î) hükmünün ise mubah olduğu ifade edilmiştir. Oyun ve eğlence, gezip dolaşma ve dinlenme esasen ve tek tek ele alındığında mubah davranışlar olduğu halde bunları devamlı bir âdet ve alışkanlık haline getirip hayatın diğer ödevlerini aksatacak şekilde ölçüsüz ve aşırı davranma mekruh veya haram görülmüştür. Aynı şekilde karıkoca arası cinsel ilişki kaideten mubah olduğu halde bunun devamlı ve kasten terkedilmesi, taraflara veya taraflardan en az birine açık bir zarar vereceği ve evliliğin önemli bir amacını yok edeceği için haram sayılmıştır. Bu yaklaşım, İslâm'ın ferdî ve sosyal hayatı bir düzen ve bütünlük içinde ele alıp kişinin kendine, toplumuna ve Rabbine karşı ödevlerini birbiriyle irtibatlandırması ve böylece hayatın bütün yön ve ayrıntılarına dinî, ahlâkî hatta estetik bir anlam kazandırmasıyla açıklanabilir.

KAYNAK: Diyanet İşleri Başkanlığı, İlmihal-1, İman ve İbadetler, 2013, Ankara

MÜBAHANIN FİİL VE EŞYADAKİ HÜKMÜ

Birinci kısım fiillere veya eşyaya ilişkin olması bakımından iki grupta ele alınır.
a)
Yeme içme gibi fiiller hakkındaki ibâhanın hükmü, fâilin bunu işlemesi yahut terketmesinden ötürü sevap veya ikābı hak etmemesidir.
b)
Su, otlaklar, kamuya ait yerler, yollar vb. eşya hakkındaki ibâhanın hükmü de ilgili şeyin tabiatına göre iki çeşittir.
1.
İbâhatü istihlâk. Kara ve deniz avı, su, ot, tuz gibi eşyadan temel istifade yönü tüketime dayanıyorsa bu nevide ibâhanın hükmü eşyanın mülk edinilerek ve tüketilerek kullanılmasıdır.
2.
İbâhatü isti‘mâl. Caddeler, mescidler, umumi irtifaklar, kamuya ait park ve bahçeler gibi iznin sırf eşyanın kullanılmasına inhisar ettiği durumlarda ibâhanın hükmü, mülk edinme veya başka bir yolla aynında tasarruf etmeksizin eşyayı kullanma hakkının sübûtudur. İkinci kısım da tüketim izni içerip içermemesi açısından iki çeşittir.
a)
Özel mülke konu olan bir şeyin tüketilmesine mâlikince genel biçimde veya belirli bir gruba mahsus olarak müsaade edilmesi anlamındaki ibâha. Misafirlere verilen yeme izni, düğünlerde tatlı vb. şeylerin dağıtılması gibi. Bunun hükmü, izin verilen kişinin mubah mal üzerinde mülkiyet hakkı elde etmeksizin onu istihlâk edebilmesidir. Diğer bir ifadeyle izin verilen kimse söz konusu nesneyi tüketebilir, fakat başkalarına satma, bağışlama vb. bir yolla temlik edemez. Bu sebeple meselâ kefâret vecîbesini yerine getirmek isteyen kimsenin fakirlere yeme imkânı sağlaması fakihlerin çoğunluğunca yeterli sayılmamış, borcun düşmesi için temlikte bulunma şartı aranmıştır.
b)
Hak sahibince eşyanın aynına değil menfaatlerine veya mânevî haklarına ilişkin olarak verilen müsaade anlamında ibâha. Bir eşyanın aynına veya menfaatlerine mâlik olan kimsenin (meselâ kiracı) başkasının ondan faydalanmasına, meselâ evde oturmasına izin vermesi gibi. Bu tür ibâhanın hükmü, izin verilen kişinin temellük ve tüketim hakkı olmaksızın ilgili eşyadan yararlanabilmesidir
(eşya üzerindeki hak ve yetkilerle ilgili milk-hukuk-ibâha ayırımı için bk. HAK; mubah mal kavramı hakkında bk. MAL; hak sahibinin başkasına verdiği müsaadenin hükümleri için bk. İZİN).

MÜBAH İBADETLER NELERDİR?

İslam'a göre mübah olarak sınıflandırılmış eylemler, iyi niyetle yapılırsa tâat (Allah'ın beğendiği şey) olur. Kötü niyetle yapılırsa, günah olur. Önemli olan kişinin niyetidir.

Mübah iki çeşittir:
mübah liaynihi
ve
mübah ligayrihi
. Mübah liaynihi, kendisinden (bizzat özünden) dolayı mübah iken, mübah ligayrihi, kendisi dışındaki başka unsurlar sebebiyle mübah olandır. Örnek vermek gerekirse: haram olmayan şeylerden yemek özü sebebiyle mübahtır. İçki içmek veya haram bir şeyi yemek haramken, eğer kişi can tehlikesiyle karşı karşıyaysa (örneğin eğer içki içmezse öldürülecekse veya açlıktan ölme tehlikesiyle karşı karşıya iken yanındaki tek şey ise) içki içmesi veya haram bir şeyi yemesi mübah sayılır. Burada fiilin kendisi, örneğin içki içmek mübah değildir, fakat fiilin kendisi dışında unsurlar, can tehlikesi gibi, fiili mübah kılabilir.
#Mübah
#Diyanet
#Mübah hükmü
2 yıl önce