Prof. Dr. Zeki Bayraktar: “Doğurganlık hızımız Avrupa'nın gerisinde, trans cerrahi ise biyolojik değil ideolojik bir müdahaledir.” İstanbul’da düzenlenen Uluslararası Aile Forumu’nda Türkiye'nin karşı karşıya olduğu iki büyük toplumsal mesele dikkat çekti: Doğurganlık hızındaki dramatik düşüş ve cinsiyet değiştirme ameliyatlarının yaygınlaşması. Sağlık Bilimleri Üniversitesi’nden Ürolog Prof. Dr. Zeki Bayraktar, yaptığı çarpıcı sunumla hem rakamlarla hem de bilimsel verilerle toplumu bekleyen risklere işaret etti.
Türkiye'nin doğurganlık hızının 2.1’in altına düşerek 1.48’e gerilediğini vurgulayan Bayraktar, bu oranın sadece demografik değil, toplumsal bir beka sorunu olduğunu söyledi. Avrupa ülkeleriyle yapılan karşılaştırmalarda Fransa, Macaristan ve Bulgaristan’ın dahi gerisinde kalındığını belirtti. Evlilik yaşının ötelenmesi, çocuk sahibi olma isteksizliği ve artan kısırlık oranı bu düşüşün temel nedenleri arasında gösterildi.
Konuşmasında, evlilik sayılarındaki düşüşe sadece ekonomik sebeplerle açıklama getirmenin yetersiz olduğunu söyleyen Bayraktar, “Tarihte kıtlıklar, savaşlar bile evliliği bu kadar düşürmemişti” ifadesini kullandı. 20-30 yaş aralığının kadınlarda doğurganlık açısından en verimli dönem olduğuna dikkat çeken Bayraktar, geç gebelik planlamalarının ciddi riskler taşıdığına değindi.
Bayraktar’ın gündeme getirdiği bir diğer başlık ise trans cerrahiye yönelik tartışmalı açıklamaları oldu. Cinsiyet değiştirme ameliyatlarının biyolojik cinsiyeti değiştirmediğini belirten Bayraktar, bu operasyonları “neşterle yapılmış kanlı bir makyaj” olarak tanımladı. Trans cerrahiyi “sakatlama” olarak niteleyen Bayraktar, bu ameliyatların ömrü ortalama 25-28 yıl kısalttığını ileri sürdü.
Ergenlik döneminde yaşanan kimlik karmaşalarının medya ve sosyal ağlar üzerinden manipüle edildiğini belirten Bayraktar, özellikle gençlerin bu süreçte doğru bilgilendirme ve rehberliğe ihtiyaç duyduğunu söyledi. “Cinsiyet değiştirme ameliyatları cinsiyeti iptal eder, ama değiştirmez” diyen Bayraktar, eğitimciler, aile danışmanları ve ebeveynlere büyük sorumluluk düştüğünü dile getirdi.
Günlük iki saatin üzerindeki sosyal medya kullanımının psikolojik ve biyolojik açıdan riskli olduğuna işaret eden Bayraktar, dijital regülasyonların kaçınılmaz hale geldiğini söyledi.
Uluslararası Aile Forumu, bu çarpıcı konular eşliğinde aile kurumunun korunması ve genç kuşakların sağlıklı gelişimi için atılacak adımları gündeme taşımaya devam ediyor.
