|
Mahkeme, Dündar, Erdem...

Can Dündar ve Erdem Gül'le ilgili Anayasa Mahkemesi'nin verdiği hak ve özgürlüklerinin ihlal edildiğine dair karar, hızla sonuç verdi.



Bu iki gazeteci ilgili mahkeme tarafından tutuksuz yargılanmak üzere serbest bırakıldılar. Bu sonuç, hem basın özgürlüğü, daha da öte özgürlük üzerindeki baskı ve ağırlığın bir miktar hafiflemesi, hem yaşadığımız sıkıntılı ve boğucu koşullarda hukuk gücünün, her şeye ragmen, varlığına ve özerkliğine işaret etmesi bakımından son derece önemlidir ve değerlidir.



Karar özgürlüğe ilişkin ciddi damar tıkanıklığını açan, demokrasiyi rahatlatan, organlar arasındaki mesafeyi dolaylı olarak yeniden tanımlayan bir karardır.



Nitekim kararda dikkat çekici husus, mahkemenin tutuklanma gerekçesiyle ilgili karar vermekle yetinmediği, iddianamenin esasına ilişkin de olumsuz görüş belirtmesidir.



Dündar ve Gül'ün, Anayasanın 19. maddesinin üçüncü fıkrasında güvence altına alınan “kişi özgürlüğü ve güvenliği” haklarının ihlali edildiğini söyleyen mahkeme, ayrıca Anayasanın 26. ve 28. maddelerinde güvence altına alınan “ifade ve basın özgürlüklerinin” de ihlal edildiğine hükmetmiş bulunuyor.



Tercüme edilecek olursa, mankeme Dündar ve Erdem'in faaliyetlerinin basın özgürlüğü sınırları içinde, gazetecilik faaliyeti olduğuna da işaret etmiş oluyor.



Bunun önemini bir kenara not etmek gerekir.



Ülkedeki siyasi ve demokratik ibre, hangi istikamette hareket ederse etsin, Türkiye gibi belli bir kurumlaşma dozu, tarihi ve geleneğine sahip sistemler tümüyle tek faktöre, örneğin siyasi iradeye bağlı olarak çalışmazlar ve açıklanmazlar.



Anayasa Mahkemesi kararı, bu kurumun son söz ve karar mercii olması itibariyle bu açıdan da son derece açık bir örnektir.



Paradoksları anlamadan ülkeleri ve sistemleri anlamak, değerlendirmek de zordur.



Hatırlatmaya gerek var mı?



Bu anayasa mahkemesinin mevcut 17 üyesinin 10'nu AK Parti döneminde AK Parti kurucusu bir cumhurbaşkanı tarafından atandı, 2'si AK Parti üyelerinin oyuyla meclis tarafından seçildi. Anayasa Mahkemesine bireysel başvuru hakkı sistemin yeni iktidara teslim aşaması olarak gördüğü 12 Eylül 2010 anayasa referandumu sonrası getirildi.



Cemaatin ürettiği otoriter dalga da onunla ölçüsüz mücadelenin ürettiği benzer dalga da karşısında kalkan olarak en azından bu mahkemeyi buldu.



Ve bu mahkeme verdiği kararlarla sistem tıkanıklarını aştı. İnternet yasağı, Balyoz davası, Avcı dosyası, Başbuğ kararı, seçim barajı kararı bunlar arasındaydı. Ve bunların bir kısmı, örneğin internet yasağının hak ihlali olduğunu belirleyen karar siyasi iktidarın arzu ettiği istikamette olmadı.



Nitekim Anayasa Mahkemesi iktidarın şahin kolu tarafından keskin bir şekilde eleştirilmekte, ağır siyasi ithamlarla karşı karşıya kalmaktadır. Anayasa Mahkemesi'nin cemaat denetiminde bir yapı olduğu şeklindeki iddialara dayanan bu ithamlar hem mahkemenin oynadığı hayati role yönelik yanlış ve bildik girişimleri ifade etmekte, hem son derece tehlikeli bir yapı olan “paralel devlet” dokusunun gerçek görüntüsünü gizleyip, üzerini örtüp, o konuda verilen mücadeleyi sulandıran bir işlev görmektedir.



Ancak esas olan mevcut koşullarda ortaya çıkan sonuçtur, hukukun gücüdür.



Paradoksların kimi sonuçlarının böyle tecelli etmesi son derece memnuniyet ve umut vericidir.



Ankara'da, siyasi baskı, iklim ve duygulardan arınmaya çalışan, cesaret ve dirayetle faaliyet gösteren mahkeme üyelerinin, hakimlerin verdiği bu tür kararlar, ülkenin geleceğine ışık tutmaktadır.



Bu hakimlere sahip çıkmak, onların işlevini görmek her demokratın boyun borcu olmalıdır.


#Can Dündar
#Erdem Gül
#Anayasa Mahkemesi
8 yıl önce
Mahkeme, Dündar, Erdem...
Evet sokağa çıkamayacak hale geleceksiniz!
Batı’da İsrail spiritüel bir tutkuya dönüştürüldü...
Din savaşı
13 şehit
İstanbul’da bir Yemenli âlim: Abdülmecid el-Zindanî