|
"Kimlikleri" saklamak ya da saymak

Milliyet-Konda''nın yayımladığı “Biz Kimiz?” araştırmasının açtığı-çağrıştırdığı sorunları tartışıyorduk.

İşin Milliyet-Konda faslını önceki iki yazıda gözden geçirdikten sonra konunun “teorik” yönüne gelmiştik.

Konunun teorik yönünü yazının başlığı özetliyor: “Kimlikleri” saklamak ya da saymak; hangi yöntem doğru ve yararlıdır?

Dünyadaki sistemlerin, rejimlerin, yönetimlerin bu soruya ilişkin yaklaşımını da kabaca özetlemiştim: “Kimlikleri” saklamaktan yana olan “cumhuriyetci” yaklaşım ve saymaktan yana olan “liberal” yaklaşım.

Fransa''daki hakim anlayış ilk yaklaşımın iyi bir örneğiydi. Ülkenin banliyöleri “kimlikleri” esas alan bir ayrımcılık uygulamasına karşı isyandayken, ülkenin sağcısı gibi solcusu da “etnik istatistikler”e karşıydı. Ancak bu tespiti yaparken, bu “cumhuriyetçi” yönetimlerin dirençlerinde bile -göreli de olsa- bir zayıflamanın gözlenmekte olduğunu not etmeyi de unutmayalım.

Bakın mesela: Fransa''da Stratejik Analiz Merkezi''nin düzenlediği “etnik istatistikler” konulu toplantı vesilesiyle başlayan tartışma ortaya yeni “taraflar”ın çıkmasına neden oldu. Cumhurbaşkanı, hükümet ve Sosyalist Parti''nin kurmayları bu sayımlara şiddetle karşı çıkmasına rağmen -şaşırtıcı biçimde- hükümetin tek “yabancı” üyesi Aziz Begag, ısrarlı olmasa da bu fikre taraftardı. Ayrıca çok daha önemli olarak, cumhuriyetçi değerlere bağlılığıyla tanınan sosyolog Dominique Schnapper, söz konusu sayımların “kaçınılmaz” olduğunu söylüyordu. Cumhuriyetçi sosyoloğun bu öneriyi desteklemesi tabii ki cumhuriyetçi bir gerekçeye dayanıyordu: Cumhuriyetçi sözleşmenin köken ve ırk ayrımı yapmayan “gerçek eşitliği” sağlayabilmesi için bu bilgilere ulaşmak kaçınılmazdır.

Görüyorsunuz; tartışma gerçekten de önemli ve birden çok tezi kaldırabilir nitelikte. Bir kere herşeyden önce, bu “sayım sonuçları” ayrımcılıkla mücadele gibi olumlu uygulamalar için mi kullanılacaktır, yoksa Nicolas Sarkozy''nin önerdiği “suçlu istatistiklerini”nin çıkarılmasına sağlayacağı katkıyla üzerinden hiç de iyi kokular çıkmayan bir politikaya mı hizmet edecektir? (İnsan Hakları Birliği''nden Suesser, “Etnik kiriterler her zaman olumsuz olarak kullanıldı” diyor.)

Bu arada yeri gelmişken, geçen yıl Paris''te patlak veren “banliyö isyanı”na katılan özellikle Kuzey Afrikalı göçmen çocuklarının iş başvurularında ad-soyad gibi etnik aidiyeti açıkça gösteren işaretlerin yer almamasını talep ettiklerini de hatırlatayım. Gençler bu taleplerinde haklıydılar, çünkü dosya üzerinde yapılan “ilk eleme” bu “işaretler”den hareketle yapılıyordu.

Ancak ben yine de etnik-dinsel-mezhepsel istatistiklerin (“resmi” olanından söz ettiğimi hatırlatmaya gerek yok herhalde) bugünden sonra, “liberal” ya da “cumhuriyetçi” (her ne ise artık!) her sistem için yararlı olduğunu düşünüyorum. Yararlıdır, çünkü bu çoklu yapı (“mozaik”) artık her toplum için bir gerçekliktir. O halde onu yok farzederek yola devam etmek anlamsızdır. Fransa Cumhurbaşkanı bu tür istatistiklere karşı çıkıyor ama ülkesi bu “gerçeklik” (“realite” diyelim de çağrışım yapsın!) ile ve bundan kaynaklanan ayrımcı politikalarla karşı karşıya değil mi zaten? Ayrıca bu “bilgiler” bin bir çeşit yöntemle elde edilmiş değil mi zaten? “Devletin milletiyle bölünmez bir bütün” oluşturması kulağa hoş geliyorsa da, bu klişenin arkasında yatan “tek kimliklilik” iddiası pratikte zaten aşılmış değil mi? Dolayısıyla bu türden istatistiklerin ülkelerdeki ayrımcı uygulamalarla mücadele etmek için yararlı olabiliceğini ileri sürmek pekâla mümkündür.

Türkiye''ye dönerek bitirelim yazıyı: Bu ülkede tamı tamına olmasa da gerçeğe yakın olarak ne kadar Kürt''ün yaşadığının bilinmesinin ne sakıncası var? Tam tersine, bu bilgi pek çok alanda uygulanabilicek yeni politikaların oluşturulması için yararlı olmaz mı? Benzer şekilde ülkedeki Alevi nüfusun ne kadar olduğunun (kendi beyanlarından hareketle) bilinmesinin ne sakıncası var? Fena mı olur? Diyanet İşleri Başkanlığı''nın 15 bin yeni kadro açmaya hazırlandığının söylendiği bir dönemde bu bilgilerden hareketle ne kadar “cemevi”ne ihtiyaç olduğunun hesabı daha iyi yapılmaz mı?

“Bilgiden zarar gelmez” diyerek bitirelim yazıyı. “Cumhuriyet” de zaten işin başında “Bilgi, her şeyden önce bilgi!” demiyor muydu?

17 yıl önce
"Kimlikleri" saklamak ya da saymak
Evet sokağa çıkamayacak hale geleceksiniz!
Batı’da İsrail spiritüel bir tutkuya dönüştürüldü...
Din savaşı
13 şehit
İstanbul’da bir Yemenli âlim: Abdülmecid el-Zindanî