|
Seçim sonrası Türkiye-ABD ilişkileri ve bölgedeki gelişmeler

24 Haziran seçimlerine günler, hatta saatler kaldı. Türkiye’nin ve bölgenin kaderini etkileyecek 2018 seçimlerine doğru geri sayım sürerken medya, meydanlar ve sokaklar yeni sistemin ilk seçiminin heyecanını yaşıyor. Öte yandan dış politika da hız kesmiyor, seçim sonrası orta vadede bölgede yaşanacakların kodlarını verecek önemli gelişmeler ardı ardına geliyor.

Irak’ın kuzeyinde Mart ayı itibarıyla ülkenin Mayıs’ta gerçekleşen seçimlerine yönelik kampanya dönemindeki iç siyaset gündeminin merkezine yerleşerek dikkat dağıtmasından yararlanarak sessiz sedasız ilerlemeye başlayan ve bugün itibarıyla 35 kilometre derinliğe inen Türk Silahlı Kuvvetleri Kandil’e yönelik operasyonun ilk aşamasını tamamladı. İkinci ve üçüncü aşama için bölgeye askeri ve lojistik yığınak yapmayı sürdüren askerimiz, PKK’nın Hakurk, Dergala, Gocan ve Çoman bölgelerindeki 7 kampını boşaltmaya başladı. Sahadaki askeri kararlılığın yanı sıra diplomatik açıdan da büyük bir sabır, direnç, etkili baskı ve ısrar gerektiren görüşmeler, gerek Bağdat ve Erbil gerek İran ve ABD ile sürdürülmekte. Türkiye’nin terörle mücadele konusundaki geri adım atmayan tavrı, tarafların bugüne kadar terör örgütüne göz yuman ve alan açan pozisyonunu, arzu ettiğimiz derecede olmasa da, eninde sonunda değiştirmeye zorluyor.

Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın Kandil’in yanı sıra Sincar ve ilk defa kamuoyu önünde dile getirdiği Mahmur’a yönelik operasyon sinyali vermesi, buralardaki terör kamplarının Bağdat tarafından kapatılmaması, diğer destekçi ülkeler tarafından sponsorluğun kesilmemesi durumunda bu ‘terör yuvaları’nın vurulabileceğini işaret etmesi, elbette masanın diğer tarafında oturanların geri adım atmasına, ancak öte yandan da 24 Haziran seçimlerini daha da merakla beklemelerine neden oluyor.

Irak’taki gelişmelerde, elbette seçimin birincisi Mukteda es-Sadr’ın Sairun koalisyonunun, hükümet için yürüttüğü koalisyon arayışının nasıl sonuçlanacağı da belirleyici olacak. Ancak Türkiye ve ABD arasında uzun süredir tartışma konusu olan Menbiç konusunun çözüme varmış olması bölge ülkelerinin politika belirlemelerinde önemli olacak. Obama yönetiminin Menbiç’in boşaltılacağı konusunda söz verip yerine getirmediği 2016 yılından beri Menbiç konusu, Washington-Ankara hattının ikili ilişkilerdeki sorunları çözme masasındaki en önemli dosyalardan biriydi. Afrin harekatının başlamasıyla beraber bir kez daha alevlenen Menbiç konusunda, Centcom komutanı Joseph Votel gibi PKK’nın Suriye kolu PYD/YPG’ye verilen desteğin sürmesini arzu eden Amerikalı isimlerden, Türkiye’nin uyarılarına rağmen çekilmeyeceklerine ve YPG’ye (Amerikalıların terör örgütüyle ilişkisini formalize etmek adına koyduğu ismiyle SDG) verilen desteğin sürdürüleceği konusunda pek çok çıkış gelmişti. YPG’nin Menbiç’ten çıkarılarak ellerinden silahlarının alınması ve bölgede ABD ve Türkiye’nin birlikte devriye gezecek olması, kuşkusuz kışın “ABD ve Türk askerinin karşı karşıya kalması” ihtimalini dillendirerek iki müttefik arasında çatışma çıkması için avuçlarını ovuşturanlara rağmen varılmış bir mutabakat.

24 Haziran’a kısa süre kala duyurulan anlaşma Trump yönetiminin Türkiye’deki Cumhurbaşkanlığı seçimlerinin kazananının Erdoğan olacağını düşündüğünü göstermekte. Yine bu hafta, ABD Senatosunun Savunma Bakanlığı bütçe tasarısına, F-35’lerin Türkiye’ye verilmesine şerh koymasına rağmen, Pentagon’un savaş uçaklarının bugün teslim edileceğini duyurmuş olması ve uzun süredir ataması yapılmayan ABD Ankara Büyükelçisi pozisyonuna kimin geleceğinin belirlenmesi de Trump yönetiminin giderek hareketlenen dış politika ajandasında “Türkiye ile ilişkiler” sayfasını şekillendirmek için seçim sonuçlarını beklemeye gerek duymadığına delil teşkil ediyor. Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu’nun bu hafta duyurduğu FBI’ın 20 kadar eyalette FETÖ’ye yönelik ciddi ve kapsamlı bir soruşturma açtığı bilgisi de, iki ülke arasındaki ilişkilerde hayati öneme sahip iki konu, yani PKK ve FETÖ meselesinde Trump yönetiminin belirleyici adımlar atmakta olduğunu gösteriyor.

Türkiye tarafındaki açıklamalar Menbiç modelinin çalışması durumunda Suriye’de geleceğe dönük süreçte kritik bir rolünün olacağı yönündeyken, ABD tarafında Pentagon Sözcüsü Albay Sean Ryan’ın “Türkler Menbiç’e girmeyecek” şeklindeki ifadeleri ABD’de bazı isimlerin, Menbiç’teki Türk-ABD güçleri arasında bir sınır hattı olması gerektiğini düşündüğünü gösteriyor. Henüz işin başındayız ve Menbiç’teki seyrin nasıl olacağını zaman gösterecek. Fırat Kalkanı ve Zeytin Dalı harekatları, Rusya-İran-Türkiye arasında Astana’yla beraber yürütülen gerilimi azaltma süreçleri, Türkiye’nin Suriye’deki belirleyici rolünü daha da artırmış durumda. Bu nedenle, bugüne kadar tekrar tekrar test ettiğimiz üzere Amerikalıların dediğinin olacağı gibi bir ön kabule varmamak gerek.

Menbiç konusunda varılan mutabakatın, Rusya’yı etki alanına yönelik bir tehdit olarak algılayacağı Türkiye’de ulusalcı kesimlerce söyleniyor olsa da, gerek ABD-Rusya gerek Rusya-İsrail arasındaki Suriye’de varılan uzlaşmalara tarafların mutabık kalacağını ifade etmeleri bunun şimdilik bir risk olmadığını düşündürüyor. Ancak aynı şeyi İran için söylemek zor. Halihazırda ABD’nin tehditlerine ve Rusya’nın İsrail’le anlaşması gereği uyarılarına rağmen Suriye’nin güneybatısında rejimle beraber operasyon hazırlığı yapan İran, Menbiç’le beraber Halep bölgesindeki varlığı için endişe yaşayabilir. İran, ABD’nin kendisini baskılama yönünde sıklaştırdığı adımların ışığında Menbiç’le beraber, Astana ve Soçi gibi süreçlere katılmasına rağmen, 7 yıldır Erdoğan yönetiminin Suriye politikasına 180 derece ters giden İran, ve elbette Suriye rejimi, kendilerine iç savaş politikaları konusunda sürekli yeşil ışık yakan muhalefetin 24 Haziran’da ne yapacağını pek çok ülkeden daha dikkatli izliyor diyebiliriz. Erken seçimin başlıca nedeni bölgedeki gelişmelerdi; sonuçları da bölgenin geleceği açısından belirleyici olacak.

#Türkiye
#ABD
#Irak
6 yıl önce
Seçim sonrası Türkiye-ABD ilişkileri ve bölgedeki gelişmeler
Köprü
Yenildiler
Jeopolitik buhran
Ortadoğu’da bölgesel savaşın yeni aşaması
‘1 gün savaşı’…