|
Sivrisinek, rüzgâr ve hırsız

İlkokul okuma kitaplarımızın birinde sivrisinek ile rüzgâr hikâyesi vardı. Hikaye, diplomasi alanında da geçerli görünüyor:

Bir gün küstah bir sivrisinek rüzgâra kafa tutmaya başlamış. Rüzgârla alay ediyor, onu aşağılamaya çalışıyormuş. Rüzgârsa sivrisineği umursamıyor… Bundan cesaret alan sivrisinek işi azıtmaya başlayınca rüzgâr azıcık esmiş, sivrisinek bir çatı kirişine sığınmış, rüzgârla oradan eğlenmeye devam etmiş. Buna öfkelenen rüzgâr ilkin poyraz, ardından fırtına, kasırga olmaya devam edince, sivrisinek korkmaya başlamış. Ama bağış ve özür dileyeceğine küstahlığı elden bırakmayarak kovuğundan rüzgâra seslenmiş:

- Edepsiz rüzgâr, kendine gel, şimdi de bana bu fakirin çatısını mı söktüreceksin?

Küstahlık böyle bir şey… Küstah, kendi cirmine bakmadan kabadayılık taslar… Boyundan büyük işler yapmaya kalkışır.

Mevlana, Mesnevi’sinde bu küstahlara şu mesel ile cevap veriyor:

Hırsız, birinin bahçesine girmiş, çıktığı ağacın dallarını şiddetle sallayarak meyveleri döküyormuş. Meyveleri toplamaya hazırlanırken bahçe sahibi çıkagelmiş, hırsızı görünce sinirlenerek:

- Allah’tan utanmıyor musun? Ne yapıyorsun burada? Diye bağırmış.

Küstah hırsız pişkinlikle cevap vermiş:

- Sen kimin bahçesinden kimi kovuyorsun? Allah’ın bir kulu, Allah’ın bağışladığı meyveleri yer diye sen onu nasıl ayıplarsın? Ne diye böyle söylüyorsun? Zengin olan Allah’ın, kullarına hediye ettiği nimeti sen kimden sakınıyorsun, kimden kıskanıyorsun? Farkında mısın bilmiyorum ama şu anda Allah’ın nimetiyle cimrilik yapıyorsun.

Hırsızı dinleyen bahçe sahibi öfkelenerek hizmetçisine seslenir:

- Şu urganı getir de şu adama hak ettiği cevabı vereyim!

Urganı getiren hizmetçisi ile birlikte adamı ağaca bağlayan bahçe sahibi, eline bir sopa geçirerek hırsızı dövmeye başladı.

Hırsız küstahlığı elden bırakmadan bir yandan da feryat ediyordu:

- Allah’tan utanmıyor musun be adam! Suçsuz yere birini dövüyorsun, böyle giderse öldüreceksin adamı...

Bahçe sahibi de bir yandan hırsızı dövmeye devam ederken bir yandan da ona şu cevabı vermiş:

- Haklısın. Elimdeki Allah’ın sopası, dövdüğüm de Allah’ın bir kulu. Ben de Allah’ın kuluyum... Allah’ın bir kulu, Allah’ın bir yarattığına, Allah’ın lütfettiği bir sopayla vurursa, burada döveni kim ayıplayabilir? Ne dediğinin farkında mısın sen?

Başından beri suçsuz olduğunu iddia eden hırsız artık pes etmiş, inlemeye başlamıştı:

- Tamam... Ne olur vurma artık. Sen akıllı bir adamsın. Pişman oldum. Tövbe ettim, ne olur bırak artık. İtiraf ediyorum, hırsızlık yapıyordum. Hırsızlığı da kendi irademle işledim... (http://mevlanadanhikayeler.blogspot.com/2015/01/iradeyle-hrszlk.html#more).

Konuyu Ziya Paşa’nın şu terkib-i bendi ile bağlayalım:

“Nush ile uslanmayanı etmeli tekdir,

Tekdir ile uslanmayanın hakkı kötektir.”

#Allah
#Ziya Paşa
#Kitap
#Hikaye
#Rüzgar
4 yıl önce
Sivrisinek, rüzgâr ve hırsız
İslamizm ve İslamlaşma
Efendimiz’in (sav) Zekatı-1
Milyonlar milyarlar havada uçuşuyor
Sandık başına giderken…
Operadaki Hayalet’in “kehaneti” gerçekleşirse…