|

Çanakkale şehidi Muallim Ethem’den mektup var!

Çanakkale’de şehit düşen Muallim Ethem cepheden anasına yazdığı son mektupta Allah’a yakarır: Ey şu öten kuşun, şu gezen ve meleyen koyunun, şu secde eden yeşil ekin ve otların, şu heybetli dağların Halikı! Sen bütün bunları Türklere verdin. Yine Türklerde bırak. Çünkü böyle güzel yerler, seni takdis eden ve seni ulu tanıyan Türklere mahsustur.

00:00 - 18/03/2022 Cuma
Güncelleme: 22:33 - 17/03/2022 Perşembe
Yeni Şafak
 İLLUSTRASYON: CEMİLE AĞAÇ YILDIRIM
İLLUSTRASYON: CEMİLE AĞAÇ YILDIRIM
Doç. Dr. Süleyman Doğan / Yıldız Teknik Üniversitesi Öğretim Üyesi

Çanakkale şehitleri hatırıma geldiğinde merhum Mehmet Akif Ersoy’un, “Çanakkale Şehitlerine” şiirinde geçen şu mısrayı gayri ihtiyari mırıldanırım:

“Âsım’ın nesli… diyordum ya… nesilmiş gerçek:
İşte çiğnetmedi nâmûsunu, çiğnetmeyecek.”

Şiirde adı geçen Asımlar Çanakkale’de şehit olmuştur. O Asımlardan biri de Muallim Ethem’dir. Muallim İbrahim Ethem, Niğde’nin Hacı Abdullah köyünden. 29 Şubat 1890’da doğmuş ve 19 Nisan 1915’te yirmi beş yaşındayken Çanakkale’de şehit olmuştur. (Birliği: 3. Kolordu, 19. Fırka, Kumandanı: Mustafa Kemal, 57. Alay, 2. Tabur, 6. Bölük).

Mektubu yazan ihtiyat zabit (yedek subay) namzedi İbrahim Ethem, İstanbul Hukuk Fakültesi son sınıfta okurken aynı zamanda da Beyazıt Numune Mektebi’nde öğretmenlik yapmakta idi. (1912). Gönüllü olarak katıldığı Çanakkale Savaşı’nda son mektubunu yazdıktan bir süre sonra şehit olmuştur. Mektubu birlikte okuyalım.

SON MEKTUP

“Valideciğim, dört asker doğurmakla müftehir şanlı Türk annesi!

Nasihat-amiz mektubunu, Divrin Ovası gibi güzel, yeşillik bir ovacığın ortasından geçen derenin kenarındaki armut ağacının sayesinde otururken aldım. Tabiatın yeşillikleri içinde mest olmuş ruhumu bir kat daha takviye etti. Okudum, okudukça büyük dersler aldım. Tekrar okudum. Şöyle güzel ve mukaddes bir vazifenin içinde bulunduğumdan sevindim.

Gözlerimi açtım, uzaklara doğru baktım. Yeşil yeşil ekinlerin rüzgâra mukavemet edemeyerek eğilmesi, bana, annemden gelen mektubu selamlıyor gibi geldi. Hepsi benden tarafa doğru eğilip kalkıyordu ve beni, annemden mektup geldi diyerek tebrik ediyorlardı. Gözlerimi biraz sağa çevirdim güzel bir yamacın eteklerindeki muhteşem çam ağaçları kendilerine mahsus bir seda ile beni tebşir ediyorlardı. Nazarlarımı sola çevirdim gürül gürül akan dere, bana validemden gelen mektuptan dolayı gülüyor, oynuyor, köpürüyordu.

Başımı kaldırdım, gölgesinde istirahat ettiğim ağacın yapraklarına baktım. Hepsi benim sevincime iştirak ettiğini, yaptıkları rakslarla anlatmak istiyordu. Diğer bir dalına baktım, güzel bir bülbül, tatlı sedası ile beni teşhir ediyor ve hissiyatıma iştirak ettiğini ince gagalarını açarak göstermek istiyordu.

İşte bu geçen dakikalar anında, hizmet eri: ‘Efendim, çayınız, buyurunuz, içiniz’ dedi. Pekala, dedim. Aldım baktım, sütlü çay... ‘Mustafa bu sütü nereden aldın?’ dedim. ‘Efendim, şu derenin kenarında yayıla yayıla giden sürü yok mu?’ Evet, dedim. ‘Evet, ne kadar güzel.’ ‘İşte onun çobanından 10 paraya aldım.’ dedi.

Valideciğim, on paraya yüz dirhem süt, hem de su katılmamış. Koyundan şimdi sağılmış, aldım ve içtim. Fakat bu sırada düşünüyorum. Ben validemin sayesinde onun gönderdiği para ile böyle süt içeyim de, annem içmesin, olur mu? Fakat yukarıdaki bülbül bağırıyordu: ‘Validen kaderine küssün, ne yapalım. O da erkek olsaydı, bu çiçeklerden koklayacak, bu sütten içecek, bu ekinlerin secdelerini görecek ve derenin aheste akışını tetkik edecek ve çıkardığı sesleri duyacak idi.’ Şevket merak etmesin, o görür, belki de daha güzellerini görür. Fakat valideciğim, sen yine müteessir olma. Ben seni, evet seni mutlaka buralara getireceğim. Ve şu tabii manzarayı göstereceğim. Şevket, Hilmi de senin sayende görecektir. O güzel çayırın koyu yeşil bir tarafında, çamaşır yıkayan askerlerim saf saf dizilmişler. Gayet güzel sesli biri ezan okuyordu. Ey Allah’ım, bu ovada onun sesi ne kadar güzeldi. Bülbül bile sustu, ekinler bile hareketten kesildi, dere bile sesini çıkarmıyordu. Herkes, her şey, bütün mevcudat onu, o mukaddes sesi dinliyordu...

Ezan bitti. O dereden ben de bir abdest aldım. Cemaat ile namazı kıldık. O güzel yeşil çayırların üzerine diz çöktüm. Bütün dünyanın dağdağa ve debdebelerini unuttum. Ellerimi kaldırdım, gözlerimi yukarı diktim, ağzımı açtım ve dedim:

EY TÜRKLERİN ULU TANRISI, EY ULU ALLAH!

Ey şu öten kuşun, şu gezen ve meleyen koyunun, şu secde eden yeşil ekin ve otların, şu heybetli dağların Halikı! Sen bütün bunları Türklere verdin. Yine Türklerde bırak. Çünkü böyle güzel yerler, seni takdis eden ve seni ulu tanıyan Türklere mahsustur.

Ey benim Yarabbim! Şu kahraman askerlerin bütün dilekleri; ism-i celalini İngilizlere ve Fransızlara tanıtmaktır. Sen bu şerefli dileği ihsan eyle, ve huzurunda titreyerek, böyle güzel ve sakin bir yerde sana dua eden biz askerlerin süngülerini keskin, düşmanlarını zaten kahrettin ya, bütün bütün mahveyle!” diyerek bir dua ettim ve kalktım.

Artık benim kadar mes’ut, benim kadar mesrur bir kimse tasavvur edilemezdi. Dünyanın en güzel yerleri burası imiş. Yalnız bu memleketlerde düğün olmuyor. İnşallah düşman askerini çıkarır da, bizi de götürürler, bir düğün yaparız, olmaz mı?

Valideciğim, çamaşır falan istemem, paralarım duruyor, Allah razı olsun.

Oğlun Hasan Ethem 4 Nisan 1331 (17 Nisan 1915)”

DİRİLERİ YAŞATAN ŞEHİTLERİMİZ

Bu mektup halen Çanakkale’deki “Abide Müzesi”, “Deniz Müzesi” ve “Milli Parklar Müzesi”nde teşhirdedir. Bütün ideali öğretmen olarak vatanına, milletine bağlı genç nesilleri yetiştirmek olan Ethem, belki de bu idealini ölümüyle gerçekleştirdi. Şehadetiyle geleceğin nesillerine vatan, millet sevgisini göstererek en güzel dersi verdi.

Çanakkale Savaşı nedeniyle İstanbul’da üç yıl boyunca yüksekokul ve liseler mezun verememiştir. 15 yaş üstü okuyan gençlerin hepsi cephelere koşarak şehit olmuşlardır. Çanakkale Zaferi’nin 107. yıldönümünde bütün şehitlerimizi rahmet, minnet ve şükranla anıyor Allah’tan gani gani rahmet diliyorum. Tüm şehitlerimizin ruhu şâd olsun.

Çanakkale’yi yaşatan muallim İbrahim Ethem gibi kahramanlarımızdır.

Çanakkale’yi unutmayalım!

#​Çanakkale
#Muallim Ethem
#şehit
#Niğde
2 yıl önce