
TCMB Başkanı Fatih Karahan, "Yüzde 24 olan yıl sonu enflasyon hedefimize ulaşmak için ne gerekiyorsa yapacağız. Talep koşullarının dezenflasyon sürecini bozmasına izin vermeyeceğiz." dedi.
Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası (TCMB) Başkanı Fatih Karahan, ABD'deki temasları sırasında Anadolu Ajansının (AA) New York Ofisini ziyaret etti.
Burada gündeme ilişkin soruları da yanıtlayan Karahan, son dönemde enflasyonda gerçekleşen gerilemenin baz etkilerinden ziyade sıkı para politikasının da etkisiyle ana eğilimdeki düşüşten kaynaklandığını değerlendirdiklerini söyledi.
Karahan, yılın kalanında da enflasyondaki düşüşte ana eğilimdeki iyileşmenin etkili olacağını ifade ederek, "Yüzde 24 olan yıl sonu enflasyon hedefimize ulaşmak için ne gerekiyorsa yapacağız." diye konuştu.
Sıkı para politikası duruşunu devam ettireceklerini vurgulayan Karahan, enflasyondaki düşüşün devamı için talebin dezenflasyonist seviyelerde seyretmesinin son derece önemli olduğunu dile getirdi.
Bu gözle şubat ayı ana eğilim göstergelerine baktığımızda, mevsimsellikten arındırılmış B endeksinin 2024 yılındaki yüzde 4,3 seviyesinden 2025 yılında yüzde 2,8 seviyesine ve C endeksinin de yüzde 3,7'den yüzde 2,4'e düştüğünü görüyoruz. Bilindiği üzere bu iki endeks ocak, şubat ve temmuz aylarında para politikasının etki alanı dışında kalan, geçici faktörlerin etkisiyle yükseliyor. Bu aylarda medyan ve SATRIM gibi dağılıma bağlı göstergeler, enflasyonun seyri konusunda daha iyi fikir verebiliyor. Medyan fiyat artışları, geçen sene ocak-şubat dönemindeki aylık ortalama yüzde 4,7'den bu sene aynı dönemde yüzde 2,1'e düştü. SATRIM'de de benzer bir düşüş gördük. Bütün bunları bir araya koyduğumuzda aylık ana eğilimin geçen seneden bu yana B ve C göstergelerinde üçte bir oranında, medyan ve SATRIM'de ise yarı yarıya kadar azaldığını görüyoruz.
"Hedefimize ulaşmak için ne gerekiyorsa yapacağız"
Enflasyon dinamiklerini anlamak açısından enflasyona alt kalem bazında bakmakta da fayda var. Yıllık enflasyon gelişmeleri bağlamında, mal enflasyonunun düşük seyrettiğini, hizmet tarafında ise katılıkların kırılmaya başlamakla birlikte seviyenin yüksek olduğunu değerlendiriyoruz. Burada zamana bağlı fiyat belirleme ve geçmiş enflasyona endeksleme eğilimi yüksek olan kira ve eğitim kalemleri öne çıkıyor. Yıllık kira enflasyonu, geçen sene şubat ayında yüzde 121 iken bu sene yüzde 97'ye geldi. Bu kalemde hem seviye yüksek hem de dezenflasyon yavaş. Eğitimde de benzer şekilde sınırlı bir iyileşme gözlemliyoruz.
Öte yandan, hizmet grubunda para politikasına daha duyarlı kalemlerde belirgin bir iyileşme görüyoruz. Örneğin, lokanta ve otel enflasyonu yüzde 95'ten yüzde 46'ya geriledi. Bu da aslında parasal sıkılığın bu tip hizmet enflasyonunu düşürmekte etkili olduğunu gösteriyor.
Yüzde 24 olan yıl sonu enflasyon hedefimize ulaşmak için ne gerekiyorsa yapacağız. Sıkı para politikası duruşumuzu devam ettirerek enflasyonu yıl sonu hedeflerimizle uyumlu şekilde düşürmeye devam edeceğiz.
Dolayısıyla, ilk çeyreğe ilişkin mevcut talep göstergeleri, bir miktar belirsizlik içermekle birlikte tüketici harcamalarının bir önceki çeyrekte gözlenen artışın ardından daha ılımlı seyrettiğini ima ediyor. İlk çeyreğe ilişkin talep göstergelerinin birikmesiyle bu görünümü değerlendirmeye devam edeceğiz. Talep koşullarının dezenflasyon sürecini bozmasına izin vermeyeceğiz.
Cari dengeyi 2025 yılında etkileyebilecek faktörlere baktığımızda küresel ticarete ilişkin belirsizlikler, ihracat kaynaklı aşağı yönlü riskleri öne çıkarıyor. Tüketim malları ithalatında da son dönemde yüksek bir seyir gözlemledik. Bunlara rağmen, 2025 yılında da cari açığın milli gelire oranının, 2024 yılından yüksek olmakla birlikte, uzun dönem ortalamalarının belirgin olarak altında kalmasını bekliyoruz.
Reel değerlenme konusuna geldiğimizde, uyguladığımız para politikasının Türk lirasında reel değerlenmeye odaklı bir tasarımı yok. Döviz kurlarının seviyesine ya da değişimine ilişkin herhangi bir hedefimiz bulunmuyor. Para politikasındaki kararlı duruşumuz, Türk lirasına yönelik ilginin artmasını beraberinde getiriyor. Bu ilginin doğal bir sonucu olarak da bir yandan rezervlerimiz artarken bir yandan da kurda reel değerlenme oluyor.
Yakın dönem görünümünü değerlendirmek için yurt içi yerleşiklerin tercihlerine bakabiliriz. Son dönemde Türk lirası mevduat faizlerinde düşüş ve Türk lirası mevduat ile para piyasası fonlarının stopaj oranlarında artış oldu. Biz de "Kur Korumalı Mevduat"tan (KKM) çıkışı hızlandıran adımlar attık. Aralık 2024'te KKM hesaplarının getirilerini azaltan değişiklikler yaptık. Ocak ayında uzun vadeli hesapları kaldırdık ve son olarak şubatta tüzel kişilerin KKM hesap açma ve yenileme işlemlerini sonlandırdık. Tüm bu gelişmelere rağmen Türk lirasına olan ilginin sürdüğünü görüyoruz. Bireysel KKM hesaplarına baktığımızda, ocak ayında dövize dönüş oranı yüzde 10, Türk lirasında kalma oranı ise yüzde 25'lerdeydi. Şubat ayında bu oranlarda sınırlı bir değişim gözlendi. Dövize dönüş oranı yüzde 12, Türk lirasında kalma oranı ise yüzde 23 olarak gerçekleşti. Bu gelişmeler, vadesi gelen KKM hesaplarından Türk lirasına geçişin, dövize geçişe göre daha yüksek olduğunu gösteriyor.
"Sıkı para politikası duruşumuzu sürdüreceğiz"
Bir kez daha vurgulamak isterim ki önümüzdeki dönemde de politika faizini belirlerken önceliğimiz dezenflasyon patikasının gerektirdiği sıkılığı sağlamak olacak. Enflasyonda kalıcı düşüş ve fiyat istikrarı sağlanana kadar sıkı para politikası duruşumuzu sürdüreceğiz. Para politikasındaki kararlı duruşumuz, Türk lirasına yönelik ilgiyi destekleyecektir.
Düzenleme sonrası henüz sınırlı veri akışı olduğundan bir şey söylemek için erken. Bu değişikliklerin parasal aktarım mekanizmasını güçlendireceğini ve makro finansal istikrar üzerindeki riskleri azaltacağını değerlendiriyoruz.