İzmir'in Kemalpaşa ilçesinde, Ulucak Höyüğü'ndeki kazılarda ortaya çıkarılan yapının, en eski seramik üretim atölyesi olduğu anlaşıldı. Seramik üretiminde kullanılan hamurların üzerinde, kentin 8 bin yıl öncesinde yaşamış seramik ustalarına ait parmak izlerine de rastlanıldı. Kazı başkanı Prof. Dr. Özlem Çevik, seramik üretiminde ilk uzmanlaşmayı fiziksel olarak göstermesi açısından atölyenin çok önemli olduğunu belirtti.
Dünya tarihi için değerli olan Ulucak Höyüğü'nde ortaya çıkarılan seramik üretim atölyesi ve içindeki buluntular birçok yeni bilgiye de ulaşılmasını sağladı.
Atölye hakkında bilgi veren Prof. Dr. Çevik, "Bu yapı evlerden çok farklı. 6-7 odalı bir mekan. Bu alanlarda seramik üretimin tüm aşamaları uygulanıyor. Yani hamurun hazırlanmasından şekillendirilmesine, astar boyanın kullanımından perdahlanmasına kadar seramik üretiminin tüm zinciri yer alıyor. Buranın seramik üretim atölyesi olduğunu, rahatlıkla söyleyebiliriz. Tohum örneklerinin analizine göre ise aldığımız radyokarbon tarihlemelerden yapının, milattan önce 6 bine tarihlendiğini biliyoruz yani burası, 8 bin yıllık bir atölye. İnsanlık tarihinde seramik üretimindeki ilk uzmanlaşmayı, fiziksel olarak göstermesi açısından çok önemli. Bu atölye, seramik üretimindeki uzmanlaşmada en eski kanıt" diye konuştu.
Parmak izlerinin incelendiğini belirten Prof. Dr. Çevik, "Gelişen teknolojilerle birlikte parmak izlerinin yaş ve cinsiyetini de tayin ettik. Yapılan ön inceleme, 11 yaşından daha küçük çocukların bu atölyede çalışmadıklarını ortaya koydu. Geçmiş köy toplumlarında seramiklerin, günümüzdeki gibi hane içinde kadınlar tarafından üretildiği varsayılır. Seramik yapımının elden çark teknolojisine dönüştüğü gelişkin topluluklarda ise seramik kapların erkekler tarafından uzmanlaşmış bir üretim faaliyeti olarak gerçekleştirildiği düşünülür. Erken seramik uzmanlaşmasına dair somut kanıtlar içeren Ulucak Höyük'teki parmak izlerine baktığımızda hem kadın hem de erkek olabilecek parmak izlerinin hamur üzerinde yer aldığını görüyoruz. Demek ki erken uzmanlaşmaya geçişte kadın veya erkek gibi keskin bir cinsiyet ayrımının olmadığını görüyoruz" ifadelerini kullandı.