Uluslararası Müslüman Alimler Dayanışma Derneği'nin yönetim kuruluna başkanlık eden Abdülvahap Ekinci, Danıştay'ın bugün açıkladığı Ayasofya Camii'nin ibadete açılmasıyla ilgili karara ilişkin teşekkür ve şükür bildirisi yayınladı.
Başta Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan olmak üzere tüm yetkililere, devlet adamlarına, sivil toplum kuruluşlarına, Müslüman halka ve dost ülkelere teşekkür edilen bildiride şu ifadelere yer verildi:
"Yüce dinimiz İslâm, içinde Allah'a kulluk edilen ve O’nun ismi anılan yerleri mescid ve mabed olarak adlandırmış ve Kur'ân-ı Kerîm'de “Mescidler Allah'a ibadet içindir…..” (el-Cin 72/18) “Allah’ın mescidlerinde O’nun adının anılmasına engel olan ve onların harap olması için çalışandan daha zalim kim olabilir! ...” (el-Bakara 2/114) buyurularak mescitlerin ve mabetlerin olması gereken işlevine dikkat çekilmiştir. İslâm, hayat dinidir ve İslâm’da sosyal hayatın merkezinde camiler ve mescitler bulunur. Tarih boyunca Müslümanlar, özellikle de ecdadımız camilerin ve mescitlerin bu merkezi konumuna önem vermişler ve Resûl-i Ekrem'in (s.a.) Medine mescidini kendilerine model almışlardır.
- Resûl-i Ekrem’in, sembolik bir anlamı olan İstanbul’un bir gün İslâm ile buluşacağını müjdelediği Müslümanlarca iyi bilinmektedir. Resûlullah’ın (s.a.) bu müjdesine nail olmak isteyen Ebû Eyyüb elEnsari Hazretleri gibi niceleri bu şehri fethetmek ve onu son ilahi din ile tanıştırmak istemiş ise de muvaffak olamamış, bu müjdeye genç komutan Sultan Mehmed Han nail olarak “Fâtih” unvanını almıştır. O, fethin akabinde İstanbul’un en büyük mabedi olan Ayasofya’yı camiye tahvil ederek ilk Cuma Namazı’nı burada kıldırmıştır. Ayasofya bu sembolik anlamını, gerek Müslümanlar gerekse gayrimüslimler nezdinde hiçbir zaman yitirmemiştir. O günden bugüne “Ayasofya Câmi-i Kebîri” olarak anılan bu mabed’in kısa bir fasıladan sonra yeniden ibadete açılmasından dolayı tüm Müslümanlar gibi bizler de UMAD ailesi olarak büyük bir mutluluk içerisindeyiz.
Tevbe sûresinde (9/17-18) yüce Allah, mescitlerden bahsederken onun asıl imarının ve işlevinin içinde kulluk yapmak ile gerçekleşeceğine şöyle işaret buyurmaktadır: “Müşrikler, inkârlarına bizzat kendileri tanıklık edip dururken, Allah’ın mescidlerini onarıp şenlendiremezler. Onlar, yapıp ettikleri boşa giden kimselerdir ve onlar ebedî olarak ateşte kalacaklardır. Allah’ın mescidlerini ancak Allah’a ve âhiret gününe inanan, namazını kılan, zekâtını veren ve yalnız Allah’tan korkup çekinen kimseler imar edebilirler. İşte bunların doğru yolu bulanlardan olmaları umulur.”
- İşte bugün yanı başında bulunan Sultanahmet Camii ile birlikte Ayasofya Camii, Allah'a kulluğun ve ona ibadetin yeni bir merkezi olarak karşımızda durmaktadır. Bir zamanlar sosyal hayatın çok canlı olduğu Ayasofya semti bugün ticarethaneler ve turistik mekanlarla dolu olsa da fethin hatırası, Fâtih’in emaneti olan bu kutlu mabedin müminsiz bırakılmaması ve her zaman ibadet aşkı ile dolu genç-yaşlı müminler ile doldurulması gerektiğine özellikle işaret etmek istiyoruz. Bu mabedin ibadete açılmasını gönülden isteyen ve bunun için çaba gösteren müminlerin bundan sonra aynı çabayı hatta daha fazlasını onu ihya etmek için göstermesi gerekecektir.
Bizler, ülkemizdeki farklı düşünce ve meşrebe mensup çok sayıda ilim ve fikir adamını temsil eden bir çatı kuruluşu olarak temsil ettiğimiz çevreler ve kişiler adına Ayasofya Camii’nin yeniden ibadete açılması vesilesi ile; bu mabedin tekrar eski işlevine döndürülmesi için çaba gösteren başta Sayın Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğan olmak üzere tüm yetkililere, devlet adamlarına, sivil toplum kuruluşlarına, Müslüman halkımıza, gönlünde bu sevinci hisseden tüm dünya Müslümanlarına ve dost ülkelere çok teşekkür ediyoruz.
Yüce Allah, Fâtih’in hatırası ve fethin sembolü olan bu mabede sahip çıkma azmimizi daim eylesin."
