|

Halikarnas Balıkçısı aradığını sürgünde buldu

Piyanist ve besteci Sabri Tuluğ Tırpan, Cevat Şakir Kabaağaçlı nam-ı diğer Halikarnas Balıkçısı’nın Bodrum’daki sürgün yıllarını anlattığı Mavi Sürgün kitabını besteledi. Bu hikayenin içindeki dönüşümü çok etkileyici bulduğunu söyleyen Tırpan, “Ben burada tasavvufi bir öykünün de olduğunu düşünüyorum. Arayışına hiç son vermemiş” diyor.

Harun Karabuç
04:00 - 24/02/2019 Pazar
Güncelleme: 14:36 - 23/02/2019 Cumartesi
Yeni Şafak
Halikarnas Balıkçısı
Halikarnas Balıkçısı

Cevat Şakir Kabaağaçlı, dört asker kaçağının kadersizliğiyle ilgili olarak Hüseyin Kenan takma adıyla kaleme aldığı 13 Nisan 1925 tarihli “Hapishanede İdama Mahkûm Olanlar Bile Bile Asılmaya Nasıl Giderler” başlıklı öyküsünden ötürü İstanbul İstiklal Mahkemesi’nde yargılanarak Bodrum’a sürülür. O sürgün yıllarını kaleme alır ve Türk edebiyatının en özgün metinlerinden birine imza atar: Mavi Sürgün. Bu sürgün aslında onun Cevat Şakir’den Halikarnas Balıkçısı’na dönüşmesine de vesile olur. Mavi Sürgün’den ilham alan piyanist ve besteci Sabri Tuluğ Tırpan, bu eseri aynı isimle besteledi. Beş bölümden oluşan eser, Yetkin Dikinciler’in anlatımı, Feryal Öney’in etnik- atmosferik vokali, Su Güneş Mıhladız’ın koreografisi, ebru sanatçısı Garip Ay’ın interaktif sunumu ve Beyti Engin rejisörlüğünde hayat buluyor. Mavi Sürgün, 15 Mart 2019 Cuma saat 20.30’da izleyicisiyle buluşmaya hazırlanırken biz de bu hafta Sabri Tuluğ Tırpan, Feryal Öney, Yetkin Dikinciler ve Beyti Engin ile bir araya gelip projenin detaylarını konuştuk. “Cevat Şakir’in sürgününde tasavvufi bir öykünün de olduğunu düşünüyorum. Arayışına hiç son vermemiş. Aslında çok şanslı bir insan ve şanslı bir öykü. Çünkü çok fazla aradığını bulamayan da var” diyen Tırpan, Cevat Şakir’in aradığını sürgünde bulduğunu söylüyor.

Mavi Sürgün’ü sahneye uyarlama fikri nasıl oluştu?
Sabri Tuluğ Tırpan:
Esasında bu fikir epeydir kafamda vardı. Kitabı çok daha küçük yaşlarımda okudum. Belki de zamanı gelmişti. O yüzden böyle bir iş yapma fikri ortaya çıktığında birazcık da sürgünün altını çizmek istedim.

SÜRGÜNE YABANCI DEĞİLİZ

Mavi Sürgün’de Cevat Şakir anılarını anlatıyor, yaşadıklarını. Siz onu canlandırmayacak, anlatacaksınız. Öyle değil mi?
Yetkin Dikinciler:
Evet. Siz sormadan ben söyleyeyim neden bu projede yer almak istediğimi. Az olanı seviyorum. Hayatta az olanı değerli buluyorum. Hayatım boyunca başkalarına ters gelebilecek, onlara karşı koyan insanları da anlamaya çalıştım. Onları anlamaya çalışırken de kendimi anlamaya çalıştım. Başkası için bir keşif yolculuğuna çıkıyoruz bu anlatımlarda ama ne mutlu ki hep kendimizi keşfediyoruz. Yani dışarıda aradığımız şeyi içimizde buluyoruz. Siz anı olarak söylüyorsunuz ama ben onu dertleşme olarak görüyorum. Şimdi bu anlatım aracılığıyla da ona dert ortağı olmaya çalışacağım. Aynı zamanda seyirci koltuğunda oturan herkesin de derdine ortak olacağım. Çünkü eminim herkesin artık duymaktan bıktığı seslerin dışında bir ses duymaya ihtiyacı var. Bu ihtiyaca biraz ortak olacağız, biraz hemhal olacağız.
Feryal Öney:
Otuz yıllık müzik yolculuğum var. Hem içinde yer aldığım Kardeş Türküler hem solo projelerimde sürgün hep vardı. İçinde yer aldığım projeler bir şekilde sürgün temasını işliyordu. Bizim coğrafyanın hikayesi bu. Sürgünlük çok fazla var. Kendimi Halikarnas Balıkçısı’nın hikayesine çok yakın hissettim.

TASAVVUFİ YANI VAR

Bahsettiğiniz gibi çok fazla sürgün hikayesi var ama Cevat Şakir’in sürgününü farklı kılan ne?
Yetkin Dikinciler:
Beni etkileyen tarafı hafife alması. Biraz kendiyle de alay eden, küçümsemeden hayatla da “gırgır” geçen bir yaklaşımı var.
Beyti Engin:
Kitapta da şöyle bir bölüm var:

“Önünüzde çok uzun yıllardır yuvarlayarak daha da büyüttüğünüz çok ağır bir yük vardır. Sonra onu bir anda önünüzden aldıklarında bir boşluğa düşerseniz. O yük bir anda ortadan kalkmıştır ve siz ne yapacağınızı bilmeden kalırsınız. Ben Bodrum’a geldiğimde, Bodrum’da kalenin içinde değil de kentin içinde yaşayabilir hale geldiğimde o yük önümden kalkmıştı ve ne yapacağımı bilemedim.” Hepimiz kendi hayatımızda başka başka sürgünlerin de içindeyiz. Aslında kendimizi başka bir şeye dönüştürme gücüne sahibiz. Ama genelde o cehennemin içine hapsolup ‘Neden bunlar benim başıma geliyor’ diyerek yaşamaya çalışıyoruz. Bu eser biraz da bana öyle bir güç veriyor. Ben bir şeyleri değiştirip dönüştürebilirim.

Sabri Tuluğ Tırpan:
Açıkçası ben bu hikayenin içindeki dönüşümü çok etkileyici buldum. Ben burada tasavvufi bir öykünün de olduğunu düşünüyorum. Arayışına hiç son vermemiş. Aramaya devam etmek de çok büyük bir cesaret ister. Birçok insan hayatının bir döneminde bırakıyor artık aramayı. Aslında çok şanslı bir insan ve şanslı bir öykü. Çünkü çok fazla aradığını bulamayan da var. O anlamda çok mutlu bir insan olduğunu da düşünüyorum. En basit anlatımıyla beni etkileyen tarfı buydu.

MÜZİKAL BİR DİL HAKİM

Cevat Şakir’in sürgünde yaşadıklarını, onun tarif ettiği duyguları müzikle anlatmak zor muydu?
Sabri Tuluğ Tırpan:
İlkin bir müzik eseri olarak yola çıktık. Benim eklektik müzik yazma, sahne sanatlarını bir araya getirme hevesim var. Çünkü seyirci ile iletişim kurmayı, bunun için de elimde ne kadar malzeme varsa kullanmayı seviyorum. Esasında çok da zor olmadı. Malzemeler doğru yerlerine oturduğu zaman çok daha hızlı besteliyorsunuz. Esasında şarkıların içeriği o andaki ruh halini anlatıyor. Bunu anlatmak için de her türlü tarzı kullandım. Kendimi kısıtlamadım. Eski Türk tangosu da var, rock da, halk türküsü de hatta vals de...

Provayı gösteriden daha çok severim

Mavi Sürgün’ü sahnede izledikten sonra nasıl bir Cevat Şakir çıkacak karşımıza?
Yetkin Dikinciler:
Göreceğiz. Bu görülebilir bir şey değil. En fazla öngörebiliriz. Grotowski’nin çok sevdiğim bir sözü var: “Sonu başından belli bir çalışma yaratıcı çalışma değildir.” Ben de o yüzden heyecan duyarım zaten. Provayı gösteriden daha çok severim. Gösteri birazcık samimiyetini yitiriri gibi gelir bana. En çok uzak durduğum şey onun gösteri olduğunu yaşamaktır. Ben provada olmak isterim gösteride de. Hazırlanmaya devam etmek anlamında değil. Biz size bir şey sunuyoruz anı değil gösteri benim için. Dolayısıyla şöyle görünsün, böyle algılansın diye beklentim de yok. Önemli olan bizim birbirimize değerek iç içe geçerek ve yoğrularak geldiğimiz kıvam.
Beyti Engin:
Sonunda gördüğümüz de aslında Cevat Şakir değil artık. Cevat Şakir’in aslında Halikarnas Balıkçısı’na dönüşünü görüyoruz.

Sözcükler anlatımın prangaları

Mavi Sürgün otobiyografik bir eser. Cevat Şakir’in gözünden diğer
sürgünlere de bir göndermesi, genel bir mesajı olacak mı?
Yetkin Dikinciler:
Şahsen bana en çok heyecan veren de bu. Tabii ki olacak. Olmaz mı? Tanım dediğimiz şey o kadar zordur ki hayatta, sözlük karşılığı gibidir ve manayı karşılamaz. Bir şeyi söylediğnmizde sadece söylersiniz, tam karşılayamazsınız. Sözcükler anlamların prangalarıdır. Biz de bir pranga ile yola çıkacağız. Özgürleştirmeye çalışacağız bu işin ruhunu. Yani bir sürgünün Cevat Şakircesinden, insancasına, yeryüzücesine, herkescesine ulaşmaya çalışacağız. Beni en çok heyecanlandıran da bu!
#Halikarnas Balıkçısı
#Sabri Tuluğ Tırpan
#Cevat Şakir Kabaağaçlı
5 yıl önce