Cevat Şakir Kabaağaçlı, dört asker kaçağının kadersizliğiyle ilgili olarak Hüseyin Kenan takma adıyla kaleme aldığı 13 Nisan 1925 tarihli “Hapishanede İdama Mahkûm Olanlar Bile Bile Asılmaya Nasıl Giderler” başlıklı öyküsünden ötürü İstanbul İstiklal Mahkemesi’nde yargılanarak Bodrum’a sürülür. O sürgün yıllarını kaleme alır ve Türk edebiyatının en özgün metinlerinden birine imza atar: Mavi Sürgün. Bu sürgün aslında onun Cevat Şakir’den Halikarnas Balıkçısı’na dönüşmesine de vesile olur. Mavi Sürgün’den ilham alan piyanist ve besteci Sabri Tuluğ Tırpan, bu eseri aynı isimle besteledi. Beş bölümden oluşan eser, Yetkin Dikinciler’in anlatımı, Feryal Öney’in etnik- atmosferik vokali, Su Güneş Mıhladız’ın koreografisi, ebru sanatçısı Garip Ay’ın interaktif sunumu ve Beyti Engin rejisörlüğünde hayat buluyor. Mavi Sürgün, 15 Mart 2019 Cuma saat 20.30’da izleyicisiyle buluşmaya hazırlanırken biz de bu hafta Sabri Tuluğ Tırpan, Feryal Öney, Yetkin Dikinciler ve Beyti Engin ile bir araya gelip projenin detaylarını konuştuk. “Cevat Şakir’in sürgününde tasavvufi bir öykünün de olduğunu düşünüyorum. Arayışına hiç son vermemiş. Aslında çok şanslı bir insan ve şanslı bir öykü. Çünkü çok fazla aradığını bulamayan da var” diyen Tırpan, Cevat Şakir’in aradığını sürgünde bulduğunu söylüyor.
SÜRGÜNE YABANCI DEĞİLİZ
TASAVVUFİ YANI VAR
“Önünüzde çok uzun yıllardır yuvarlayarak daha da büyüttüğünüz çok ağır bir yük vardır. Sonra onu bir anda önünüzden aldıklarında bir boşluğa düşerseniz. O yük bir anda ortadan kalkmıştır ve siz ne yapacağınızı bilmeden kalırsınız. Ben Bodrum’a geldiğimde, Bodrum’da kalenin içinde değil de kentin içinde yaşayabilir hale geldiğimde o yük önümden kalkmıştı ve ne yapacağımı bilemedim.” Hepimiz kendi hayatımızda başka başka sürgünlerin de içindeyiz. Aslında kendimizi başka bir şeye dönüştürme gücüne sahibiz. Ama genelde o cehennemin içine hapsolup ‘Neden bunlar benim başıma geliyor’ diyerek yaşamaya çalışıyoruz. Bu eser biraz da bana öyle bir güç veriyor. Ben bir şeyleri değiştirip dönüştürebilirim.