|

‘Kimsenin Türkçe diye bir derdi yok’

Yunus Emre ve Türkçe Yılı dolayısıyla düzenlenen Türkçe Şûrası’nda, Türkçenin içinde bulunduğu durum değerlendirildi ve dilin güncel sorunlarına çözüm önerileri getirildi. Şûrayı gazetemize değerlendiren Sözlük Yazarı D. Mehmet Doğan, “Türkçenin en büyük sorunu, kimsenin ‘Türkçe’ diye bir derdinin olmaması” dedi.

Sevda Dursun
00:00 - 30/11/2021 Salı
Güncelleme: 22:54 - 29/11/2021 Pazartesi
Yeni Şafak
ürkçe Şûrası’nda, Türkçenin içinde 
bulunduğu durum değerlendirildi ve dilin güncel sorunlarına çözüm önerileri getirildi.
ürkçe Şûrası’nda, Türkçenin içinde bulunduğu durum değerlendirildi ve dilin güncel sorunlarına çözüm önerileri getirildi.
Türkiye Yazarlar Birliği, Türkiye Dil ve Edebiyat Derneği, Ankara Sosyal Bilimler Üniversitesi ile Yunus Emre Enstitüsü tarafından
“Yunus Emre ve Türkçe Yılı”
dolayısıyla
“Türkçe Şûrası”
düzenlendi. 26-27 Kasım tarihlerinde Ankara Sosyal Bilimler Üniversitesi’nde gerçekleştirilen şûrada uzmanlar, Türkçe’nin içinde bulunduğu durumu değerlendirerek, dilin güncel sorunlarına çözüm önerileri getirdi.
Türkçe’nin dünü, bugünü ve yarınının
konuşulduğu son yılların en kapsamlı şûrasında, dil bilgisinden, eğitim-öğretim diline, akademik dilden, hukuk, ilahiyat, tıp diline kadar birçok başlık konuşuldu. Batı kaynaklı kelimeler, tercüme ve medyanın dili de tartışılan konular arasındaydı. Şûranın sonuç bildirgesi başta Cumhurbaşkanlığı olmak üzere ilgili kurumlarla paylaşılacak. Programdaki konuşmalar, müzakere ve değerlendirmeler ise ileriki günlerde kitap olarak yayınlanacak.

EVSEL ATIK DEĞİL ÇÖP

Şûrayı değerlendiren Sözlük Yazarı D. Mehmet Doğan, Türkçe’nin şu andaki
en büyük sorununu, k
imsenin ‘Türkçe’ diye bir derdinin olmamasına bağladı. Doğan, dil konusunda bir başıboşluğun olduğunu, herkesin bildiğini okuduğunu söyleyerek, şu açıklamalarda bulundu. “Son yıllarda dil üzerine düşünmek yok maalesef. Akademi bu işin en sonunda görünüyor ama geleceğin öğretmenlerini yetiştirdiği için çok önemli. Akademinin anlaşılmak diye bir derdi yok, hakemli dergilerde yazılarını yayınlatıp, puan almak dertleri var. Bunun için de kendi aralarında geçerli bir dil kurmuşlar.”
Türkçe’nin bozulmasını 1940’lara dayandıran
Doğan, o yıllardan itibaren bize bir dil dayattıklarını belirtti. Bu dayatma Demokrat Parti döneminde normalleşmeye başlasa da, devlet bürokrasisi belli zihniyetin kontrolünde olduğu için, bu normalleşme de etkisini kaybetmiş.

1940’larda konulan birtakım kuralların hala ders kitaplarında sürdürüldüğünü söyleyen Doğan, Türkçe’nin nasıl bozulduğunu örneklerle anlattı. “Kelimelere getirilen ‘sel-sal’ ekleri var mesela, Fransızca’dan alınmış yabancı bir ek bu, her kelimeye eklenir oldu artık. ‘Çöp’ denmiyor, ‘evsel atık’ deniyor, ‘ev atığı’ deyin bari. Kısa ifade edilecek şeyleri, uzun ifade etmeye başladık; ‘eleman alınacaktır’ yerine ‘eleman alımı yapılacaktır’ deniliyor. İngilizce bir kalıbın Türkçeleşmiş hali olabilir bu. Herhalde herkes İngilizce bildiği için, bu kalıplar insanların zihinlerinde yer ediyor. ‘Katılmak’ yerine kullanılan ‘katılım sağlamak’ da aynı şekilde icad edilmiş bir dil kalıbı.”

SOSYAL MEDYADA HİÇ İLKE YOK

Türkçe’nin geçirdiği birtakım süreçler olduğunu ve bunun dile hasar verdiğini söyleyen Doğan, şûrada da konuşulduğu gibi akademinin, hukukun dilinin sıkıntılı olduğunun altını çizdi. Metinlerde nüansların kaldırıldığını, bir kelimeyle çok şey anlatmanın yaygın hale geldiğini söyleyerek eleştirilerini şu şekilde devam ettirdi.

  • “Hukuki kavramlar unutuluyor, ama onun yerine yeni kavramlar koyulamıyor. Bu konuda bir takım arılaştırma çabalarının hala devam ettiğini görüyoruz. Oysa şimdiki iktidarın böyle bir derdi yok. Cumhurbaşkanı ‘millet’ diyor, bazı gazeteciler bunu ‘ulus’a çeviriyor. Her taraf birbiriyle ilişkili, bir müddet sonra medyanın, akademinin dili, diğer yerlere de geçiyor. Bir de sosyal medya var, orada hiçbir ilke yok zaten, herkes kafasına göre takılıyor. Bir dil şuuru maalesef ki yok.”
#Türkçe
#Türkiye Yazarlar Birliği
#Türkiye Dil ve Edebiyat Derneği
#Yunus Emre Enstitüsü
#D. Mehmet Doğa
2 yıl önce